Loading...

İklim Değişikliğini “Kişisel Bir Tehdit” Sanmanızı İstiyorlar. İşte Nedeni


Dün öğleden sonra Hillary Clinton’ın resmî Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “İklim krizi bir toplum sağlığı krizidir,” denildi.



Paylaşımda, İspanya ve Portekiz’de geçtiğimiz hafta sıcak hava dalgası nedeniyle binden fazla insanın öldüğünü iddia eden bir haberin bağlantısı vardı (o zamandan beri sayıyı 2000’in üzerinde olacak şekilde değiştirdiler).

 

İşin matematiğine girmek istemiyorum, ancak iki ülkede toplam 58 milyon insan arasından, haftada 2000 kişi hiç de fazla değil.

 

Ve Twitter’da da belirttiğim gibi, Kovid sonrası dünyada “sıcaklık nedeniyle öldü” ifadesinin ne anlama geldiğinden emin bile olamıyoruz.

 

Buna ibretlik bir örnek olarak – şimdiden “sıcak hava dalgası ölümleri” olarak nitelendirilen boğulma vakaları görüyoruz… çünkü hava bu kadar sıcak olmasaydı yüzüyor olmayacaklardı.

 

Fakat burada daha fazla rakam veya tanımı doğrulamak için bulunmuyoruz. Bu makalenin amacı, tweet’in arkasındaki mesajın altını çizmektir ve bu yeni bir mesaj değil. Bunların hepsi devletlerin “kovid” vasıtasıyla edindiği yetkileri alarak “iklim değişikliği” meselesine uygulamakla ilgili.

 

Belki bunu, “iklim kapanmaları” veya “iklim pasaportları” ya da yakıtın karneyle dağıtılması veya seyahatin yasaklanmasıyla yaparlar… Nihayetinde kullandıkları yöntem ne olursa olsun, bu kesinlikle otoriter bir fantezinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir.

 

Hedef bu, başından beri buydu.

 

“Pandemi”nin ilk günlerinden beri, halkın zihninde “Kovid” ve “iklim”i ilişkilendirmek için ısrarlı (ve gülünç) girişimler oldu.

 

İkisini birbiriyle doğrudan ilişkilendirerek başladılar ve bugün bile hâlâ iklim değişikliğinin daha fazla hayvan kaynaklı pandemiye neden olacağını iddia ediyorlar. Ancak bu hiçbir zaman tam anlamıyla karşılık bulmadı.

 

Daha ısrarlı ve yaygın olan mesaj, “iklim değişikliğini” bir çevre sorunu olarak değil de “halk sağlığı” sorunu olarak etiketleme çabası oldu.

 

Bu mesajlar ilk olarak pandemi başlayalı 3 ay bile olmamışken, Mart 2020’de ortaya çıktı. British Medical Journal, küresel ısınmanın basit bir virüsten çok daha tehlikeli olduğunu ve aynı ciddiyetle ele alınması gerektiğini söyleyen “DSÖ iklim değişikliğini bir halk sağlığı acil durumu ilân etmeli” başlıklı bir makale yayınladı.

 

Hiç kimse buna gerçekten kulak asmadı. O zamandan bu yana geçen iki yıl içinde bu fikri defalarca gündeme getirmek istediler ama asla başaramadılar.

 

Karantinanın ilk birkaç haftasında bize kapanmaların gezegeni iyileştirdiği söylenmeye başlamıştı bile ve gazeteciler şunu soruyorlardı: “eğer bunu Kovid için yapabiliyorsak, neden iklim için de yapmayalım?”

 

Eylül 2020’de “iklim kapanmalarından kaçınmaktan” bahsediyorlardı.

 

Mart 2021’de birden iklim hedeflerine ulaşmak için “iki yılda bir Kovid karantinasına” ihtiyacımız olduğunu iddia eden raporlar peyda oldu.

 

2021 yazında, son IPCC (Hükumetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporu, hiçbir zaman gerçekten başlamayan “Kovid’den iklime eklemlenme” söylemini ortaya attı.

 

Geçtiğimiz mart ayında düşünce kuruluşu Kamu Politikası Projesi, DSÖ’nün iklim değişikliğini bir “halk sağlığı acil durumu” olarak tanıması talebini tekrarladı.

 

Ve daha dün, aynı konu hakkında iki makale yayınlayarak, BMJ yeniden sahneye çıktı. Biri “Sağlık ve iklim krizlerinin görmezden gelinemeyecek gerçekleri” hakkında uyarıda bulunurken, diğeri “Sil baştan: İklim acil durumunun işaretleri yeniden bizimle” başlığını taşıyordu.

 

Burada yeni bir hamle var ve arkasındaki düşüncenin ne olduğu da aşikâr.

 

Gezegendeki sıcaklık artışının önce “iklim değişikliği”ne, sonra “küresel ısınma”ya ve nihayetinde “iklim acil durumu” hâline geldiğini gösteren onlarca yıllık propagandadan sonra bile insanlar bundan korkmuyor.

 

Belki bunun bir propaganda kampanyası olduğu bilinçaltımızdan geliyordur, belki bunlar 60 yıllık tutmayan kehanetlerdir ama her ne ise de insanlar korkmuyor, tıpkı Kovid’den korkmadıkları gibi.

 

Muktedirler bunu kendileri de kabullendiler ki birkaç gün önce Sky News’ta yayınlanan makale bu durumu açığa vuruyordu. Başlığı şöyleydi:

 

“İnsanların iklim değişikliğini önemsemesini sağlamak neden bu kadar zor?”

 

Kovid sırasında, Birleşik Krallık hükümetinin Behavioral Insights Team’in (Davranışsal İçgörü Ekibi), insanların Kovid’den yeterince korkmadığını ve insanları korkutup itaat eder hâle getirmek için mesajın değişmesi gerektiğini belirten şöyle bir not yayınladığını gördük:

 

“Hâlinden memnun olanlar arasında algılanan kişisel tehdit düzeyinin, can alıcı duygusal mesajlar kullanarak artırılması gerekir.”

 

Aynı düşünce iklim değişikliği için de geçerli. İklim değişikliğinin yeni Kovid olmasını istiyorlar, ancak amaçlarına ulaşmak için insanların “artan bir kişisel tehdit seviyesi” hissetmelerine ihtiyaçları var.

 

Bu, iklim değişikliğinin tehlikelerine vurucu bir şekilde değinmek anlamına geliyor. Ölüm sayılarını abartmak ve panik yaratan istatistikler üretmek anlamına geliyor. Ve bu başlıkları, iklim değişikliğini “halk sağlığı krizi” olarak adlandıran Hillary Clinton gibi nüfuzlu kişilerle desteklemek anlamına geliyor.

 

Bu yüzden sıcak hava dalgasından bu kadar saçma terimlerle bahsediliyor. Bu yüzden Birleşik Krallık ilk kez “sıcak hava dalgası” ulusal acil durumu ilân etti ve Biden’ın “iklim acil durumu” (artık bu ne demekse) ilân etmeyi düşünmesinin de nedeni yine budur.

 

Bu yüzden “binlerce kişinin öldüğü” ve aniden çıkan “kontrol edilemeyen yangınlar” (ki bunların kundaklama olduğu ortaya çıktı) olduğuna dair uyarılar görüyoruz.

 

Bu yüzden doktorlar âdeta bir hastalıkmış gibi “iklim değişikliği” teşhisi koymaya başladılar.

 

İklim tartışmasını değiştirmek istiyorlar ve buna ihtiyaçları var. Artık bu konu çevre ile ilgili değil, “halk sağlığı” ile ilgili olacak.

 

İklim değişikliğinin imajı değiştiriliyor – artık gezegen için bir tehdit olmayacak, bundan böyle sizin için bir tehdit olacak.

 

Ve bu mesaj insanlara hâkim olur olmaz, dönüp şöyle diyecekler: “Eee, iklim kapanmalarına ne dersiniz?”

 

Kit Knightly

21 Temmuz 2022

Kaynak