Suriye iç savaşının 13. yılına giriyoruz. Rusya’nın Ukrayna, İsrael’in Gazze işgali nedeniyle Suriye sorunu ikinci plana düşse de, 2024’te Suriye’yi, Ortadoğu ve Kızıldeniz’deki gelişmeleri de düşündüğümüzde, diğer senelere göre daha çok konuşacağız. Çünkü, ülke parçalanmanın eşiğinden dönmüş olsa da taşlar yerine oturmuş değil. Esasen Türkiye’nin dış politikası da Suriye ve Rojova üzerine kilitlendiği için, özellikle Rojova sorunu TC’yi münhasıran ilgilendiriyor.
Yakın gelecekteki gelişmeleri analiz etmeden önce, sahadaki son durumu saptamakta yarar var.
Bugün itibariyle Suriye fiilen 4’e bölünmüş durumda. Ülkenin önemli bölümü Baas rejiminin elinde. Rakka, Cezir ve Deyrizor vilâyetlerinin büyük bir kısmı ile Menbiç PYD’nin kontrolünde. İdlib ve civarı HTŞ’nin denetiminde. Afrin, El Bab, Azez, Cerablus, Tel Abyad gibi yerler ise Suriye Millî Ordusu (SMO) destekli Suriye Geçici Hükümeti, yani Türkiye tarafından yönetiliyor.
İç savaşın Suriye ekonomisine etkisi 1,2 trilyon doları geçti. Baas rejiminin elindeki bölgelerde ekonomi çökmüş durumda. Eski hâle gelebilmesi için en az 20 sene gerekiyor. Ancak Suriye’de ekonomi, düzelmek bir yana kötüleşiyor. Gıda krizi had safhada. İnsanlar artık güvenlik nedeniyle değil, ekonomik nedenlerle göç edecek. Suriye’de göç, açlık ve gıda krizi yaşanması mukadder görünüyor. Başta İdlib, kısmen Afrin bölgelerinde de durum farklı değil.
Birleşmiş Milletler çatısı altında faaliyet gösteren Dünya Gıda Programı, yıllardır Suriye’de açlık yaşanmasının ve iç savaşın açtığı derin yaraların, daha büyük bir felâkete dönüşmesinin engellenmesinde en önemli aktörlerden birisiydi. Dünya Gıda Programı’nın verilerine göre, Suriye’de gıda maddelerine erişim sorunu yaşayanların sayısı 12,9 milyon, açlık tehlikesinde olan nüfus ise 2,6 milyon. Suriye’de 14 vilâyette toplamda 5,6 milyon kişiye gıda dağıtımı sağlayan örgüt, 2024 yılında bütçe yetersizliği nedeniyle gıda dağıtımını durduracağını açıkladı. Ekonomik iflas ve gıdaya erişimdeki zorluk nedeniyle, özellikle açlık krizinin, 2024’te siyasal olarak toplumsal sonuçlar doğurması beklenmelidir. 2023 sonlarında, Suriye ayaklanmasına katılmamış bir grup olan Dürzilerin yaşadığı Süveyda’da başlayan gösteriler, pek dikkati çekmese de, oradan yayılan tepki federalist veya ayrılıkçı hâle dönüşebilecek sinyaller barındırıyor.
2023 senesinde büyük çatışmaların olmaması bölgeyi kontrol eden 4 yerel aktörün güçlerini konsolide etmesini sağladı. Suriye hükümeti, Astana mutabakatı sonrasında toplumsal ve siyasî kontrolü tam olarak elde etmeye ve uluslararası siyasette meşruiyet sorununu ortadan kaldırmaya odaklandı. Önce Türkiye ile bakanlar düzeyinde yapılan toplantılar, daha sonra Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilâtı toplantısına katılabilmesi, Şam’ın diplomatik olarak yeniden kabul edildiğinin işaretiydi. Bu arada HTŞ de İdlib’i tam olarak denetimi altına aldı. PYD de boş durmadı. Kontrol ettiği bölgelerde olası tüm rakiplerini ekarte etti. ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerden aldığı destekle kendisine önemli bir meşruiyet sağladı. Son 3 yılda ABD’nin kalıcı ortağına dönüştü. Tüm bunların sonucunda “konfederalizm” iddiası çerçevesinde, aralık ayında “Toplumsal Sözleşme” isimli yeni yol haritasını ilân etti. Türkiye’nin denetimindeki Suriye Geçici Hükümeti ise askerî olarak parçalı yapısını sürdürdü.
ABD ve AB emperyalizminin gözleri Rus-Ukrayna, İsrael-Gazze savaşında olmasına karşın, bu yılın önceki seneler gibi sakin geçeceğine ilişkin hiçbir somut gösterge yok. Aksine, olasıdır ki Suriye’deki nispi sessizliği sağlayan iç ve dış faktörler yerini yeni dinamiklere bırakacak. Ancak şunun altını çizmekte yarar var. Diğer savaşlar bitmeden Suriye’de büyük değişimler beklememek gerekiyor. Önümüzdeki aydan itibaren Suriye’de ekonominin hızla krize gidiyor olması nedeniyle, iyimser tahminle 2,5 milyon, kötümser tahminle 5,5 milyona yakın insan gıdaya erişim konusunda büyük sorunlar yaşayacak. Bunun sonucunda yüz binlerce kişi, hayatta kalabilmek için başka yerlere göç etmek zorunda kalacak. Bu nüfus hareketliliğinin en olası rotalarından birisi ise muhtemelen Türkiye olacak.
2024’ü diğer senelerden farklı kılan bir başka faktör yerel aktörlerin konsolide olmasının getirdiği sonuçlar. Suriye rejimi, içeride ve dışarıda gücünü artırdığını düşünerek yeni operasyonlara girişebilir. Özellikle İdlib’te oluşacak gıda krizi, HTŞ’nin iç hesaplaşma sonucu yaşadığı kargaşa ve ekonomik krizini başka bir gündem yaratarak perdeleme isteği gibi faktörler Şam’ı tekrar askerî anlamda hareketlendirebilir. Senenin son ayında İdlib’e yönelik topçu ateşlerinin arkasında bu düşünce yatıyor olabilir. Üstelik bu kez 2019’daki gibi bir operasyon yapmasına da gerek olmayacaktır. Ekonomik sorunlar ve gıda krizi ile boğuşan sivil halkı bombalayarak nüfus hareketliliğini tetikleyebilir. Bu olasılığın gerçekleşmesi hâlinde 2 milyondan fazla insan kuzeye göç etmek zorunda kalacaktır; yani Türkiye yeni bir göç dalgasıyla yüz yüze gelecektir.
Suriye rejimi 2023 senesine kadar, bir şekilde uzlaşabileceğini düşünerek PYD ile ipleri koparmama politikası izledi. Ancak 2023’ün aralık ayında PYD’nin ilân ettiği “TOPLUMSAL SÖZLEŞME” isimli yol haritası, Suriye yönetimi tarafından PYD’nin Suriye içinde kalmak gibi bir niyetinin olmadığı, ayrılmak için uygun konjonktürü beklediği şeklinde algılandı. İran’ın Lübnan, Yemen ve Irak’ta ABD ile girdiği angajman ve Rusya’nın Ukrayna ile süren savaşı nedeniyle, bu ülkelerden destek alamayacak olan Suriye hükümetinin, PYD tehdidine karşı, onu yok etme peşinde koşan Türkiye ile işbirliği yapması sürpriz olmayacaktır.
Ahmet Hulusi Kırım
15 Ocak 2024