20. yüzyıla damgasını vuran enerji kaynaklarına egemen olma savaşları, 21. yüzyılda da Ortadoğu, Orta Asya, Kafkasya ve Batı Afrika’da bütün şiddetiyle devam ediyor. Aradaki fark ise 20. yüzyılın kaderini petrol belirlerken, 21. yüzyılın kaderini değiştirecek en güçlü unsur olarak doğalgazın öne çıkması.
Geçen yüzyılda ağırlıklı olarak Osmanlı coğrafyasında yürütülen bu kavga, büyük imparatorluklar çağını bitiren ve yeni ulus devletler dönemini başlatan bir süreçti. Bu mücadelenin şekillendirdiği Soğuk Savaş ile kamplara ayrılan 20. yüzyılda enerji, birkaç gelişme dışında (İran’da Musaddık’ın CIA tarafından devrilmesi gibi) fazla dikkat çekmedi. İki kamp arasında kurulan düzende enerji kaynakları da paylaştırılmıştı. Sovyetlerin dağılmasından sonra ortaya çıkan “yeni dünya düzeni” adlı belirsiz konjonktürde, Afganistan ve Irak’ta yaşananlar aslında Büyük Oyun’un daha acımasız bir şekilde sürdüğünü, enerjiye ulaşım mücadelesinin artan bir şekilde şiddetlendiğini gösterdi. Bu olumsuz hava içerisinde, alternatif enerji kaynaklarının bulunması, geliştirilmesi tartışmalarıyla birlikte petrol ve doğalgazın hâlâ paylaşım mücadelesinin merkezinde olduğunu görmekteyiz.
Dünyada Kanıtlanmış Hidrokarbon Rezervleri
BÖLGE | HAM PETROL | DOĞAL GAZ |
Kuzey Deniz | 2,3 milyar ton | 3,84 trilyon m3 |
ABD | 3,5 milyar ton | 4,65 trilyon m3 |
Hazar Bölgesi | 2,0-4,0 milyar ton | 7,0-10,0 trilyon m3 |
Rusya | 6,7 milyar ton | 48,14 trilyon m3 |
İran | 12,3 milyar ton | 23,0 trilyon m3 |
Sudi Arabistan | 36,0 milyar ton | 5,79 trilyon m3 |
Ortadoğu | 91,5 milyar ton | 49,52 trilyon m3 |
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere dünyada, petrol ve doğalgaz kaynakları bakımından, Ortadoğu ve İran’dan sonra en zengin kaynaklar Rusya Federasyonu ve Hazar havzasında bulunuyor. Hazar havzası, yeni bir Ortadoğu olmamakla birlikte, Batı’nın elindeki en önemli petrol sahası olan ve yakın gelecekte tükenecek Barents Denizi’nin yerini almaya adaydır. Bölge ülkelerinin saptanmış petrol ve doğalgaz rezervlerine bakıldığında, ham petrol rezervi bakımından Kazakistan, doğalgaz rezervleri bakımından ise Türkmenistan zengin ülkeler olarak göze çarpmaktadır. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere Hazar’ın ve Orta Asya’nın enerji bakımından önemi –Ortadoğu’ya rekabet oluşturacak kapasiteye sahip olmasa bile– gelecekte rezerv kaynak olarak görülmesidir. Bu yüzdendir ki bölge, özellikle ekonomilerinin gelişimini devam ettirebilmek için enerjiye büyük oranda ihtiyaç duyan ABD ve Çin’in iştahını kabartıyor. Dünya ekonomisinin artan enerji fiyatlarına karşın yükselişi, Çin ve Hindistan’ın kontrol edilemeyen ekonomik gelişiminin yanı sıra doğal kaynaklara sahip olmayan Batılı ülkelerin geleceğinin belirsizleşmesi, Obama döneminde ABD’nin stratejisinde zorunlu değişikliği gerekli kıldı. Yeni strateji Ortadoğu’dan çok, Orta Asya üzerine kurulacaktı.
Yeni strateji ile amaçlanan Rusya ve Çin’in stratejik olarak baskı altında tutulmasıdır. Bir yandan Çin’in ekonomik büyümesine paralel olarak bölgedeki siyasal etkinliğinin artmasına engel olmak amaçlanırken, diğer yandan Hazar ve Orta Asya petrol-doğalgazı üzerindeki Rus tahakkümü kırılarak, Rusya’nın enerji satrancında önemli oyuncu olma rolü elinden alınacak, yani bölgenin jeopolitik alanına egemen olması engellenecekti. Bu amaca ulaşmak için bölgedeki enerjiyi ABD elebaşılığındaki emperyalizmin hizmetine verecek olan boru hatlarının Doğu’ya değil, Batı’ya yani Rus topraklarının dışında, Azerbaycan-Türkiye üzerinden Avrupa’ya (TRANSHAZAR) ve Afganistan-Pakistan üzerinden Hint Okyanusu’na ulaşması sağlanmalıydı. Böylece enerji zengini Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan yönetimlerinin Moskova’ya bağımlılığı kırılarak emperyalizme entegrasyonu gerçekleşecekti.
Bölgeyi arka bahçesi olarak gören, ihracatının %80’ini enerjiden sağlayan ve enerji tekeli olmayı sürdürmek isteyen Rusya, ABD’nin yeni stratejisine derhal tepki verdi. Bir yandan doğalgaz boru hattı (TRANSHAZAR) projesinin hayata geçirilmesini engellemeye çalışırken, diğer yandan Hazar ve Orta Asya cumhuriyetlerindeki petrol-doğalgazın çıkışını kontrol altında tutmaya ağırlık verdi; TRANSHAZAR projesini engellese de yetersiz kapasiteli TANAP (Azeri gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıran boru hattı) projesini engelleyemedi.
Hâlen devam eden Ukrayna’daki savaş nedeniyle Avrupa ciddi bir enerji kriziyle karşı karşıya. Enerji krizinin etkisi her sektörde kendini gösterdi. Enerji fiyatlarının artması nedeniyle AB ülkelerinin rekabet gücü azaldı. Bu da enerji tüketiminde düşüşe neden oldu. AB’nin doğalgaz tüketimi yaklaşık %20 kadar düştü. Bu durumda Türkmenistan ve Hazar’dan gelecek olan doğalgaz AB ekonomilerinin enerji krizi için çözüm olarak görüldü. Türkmenistan doğalgazının Rusya’yı atlayarak Avrupa’ya ulaştırılabileceği ve bunun enerji krizine çözüm olacağı düşünüldü.
Dünyada doğalgaz sıralamasında 4. olan (2021 senesinde 83 milyon metreküp üretim yaptı) Türkmenistan gazı için küresel güçler arasındaki mücadele devam ediyor. Rusya, Çin ve Hindistan, Türkmen gazının Batı’ya ulaşımını engellemek için Türkmenler ile çeşitli anlaşmalar yaparken Batı, Rusya’nın gaz akışını tamamen kesebileceği ihtimali yüzünden TRANSHAZAR projesi ile gazı Avrupa’ya ulaştırmanın peşinde. Rusya, Türkmenistan ile anlaşma yaparak Hazar kıyısı eski boru hatlarının onarımı, kapasitelerinin artırılması ve doğalgaz alımı için 2019 senesinde 5 senelik bir anlaşma yaptı. Türkmenlerin en büyük gaz alıcısı Çin, 2009 senesinde inşa edilen ilk boru hattından sonra 4. boru hattının yapımına başlamış bulunuyor. Hindistan ise yapımı devam eden Afganistan-Pakistan-Hindistan boru hattıyla Türkmen gazını kullanmaya başlayacak. Bu antlaşmalardan sonra Orta Asya enerji kaynakları için verilen mücadelede Batı’nın alternatif projelerinin darbe aldığı söylenebilir.
21. yüzyıla damgasını vuracak Hazar Denizi havzası ve Orta Asya enerji kaynaklarını ele geçirme mücadelesinin emperyalist devletler arasında savaşa dönüşebileceği bugün ciddi biçimde tartışılmakta. Rusya’nın 1990’lardaki idarî, siyasî ve ekonomik bunalımını atlatarak yeniden emperyal çıkarlarını savunacak duruma gelmesi, Çin ve Hindistan’ın sistemin krizine karşın olağanüstü gelişimini devam ettirmesi sonucu enerjiye olan ihtiyaçlarının artması bu olasılığı güçlendirmekte. Orta Asya enerji kaynaklarını taşıyacak boru hatlarının Doğu’ya mı yoksa Batı’ya mı yönlendirileceği sorunu sömürülen halklar için daha çok kan ve gözyaşı getirecek gibi.
Ahmet Hulusi Kırım
11 Eylül 2023