Loading...

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nün Gerçek Tarihi ve 1857 Tevatürü


8 Mart, işçi ve emekçi kadınların ekonomik ve politik hak mücadelesinden doğmuştur ve sınıf mücadelesi damgası taşır. 8 Mart’ın tarihçesi üzerine yazılacak bir yazının öncelikle, şimdiye kadar anlatılan bir tevatürün düzeltilmesiyle başlaması gerekir. Çünkü 8 Mart bugün, Batı’da sınıfsal köklerinden koparılarak, maalesef yalan tarih üzerinden anılıyor. Bu hikâyenin hâlâ gerçek tarihsel referanslardan daha fazla sahipleniliyor olması gerçekten kaygı verici ve düzenin kötü niyetini gösteriyor. Bu sahtekârlıkta, 8 Mart’ı Sovyet tarihinden ayırma ve örgütlü bir kararın sonucu olduğunu gizleme çabası inkâr edilemeyecek kadar aşikâr.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün neden 8 Mart’a endekslendiği konusu, yabancı ve yerli kaynaklarda hâlâ bir tevatüre dayandırılıyor. 20. yüzyılın ortalarından itibaren popülerleşen tevatür şöyle: 8 Mart 1857 senesinde ABD’nin New York şehrinde 40 bin kadın tekstil işçisi, günde 10 saat çalışma ve açlık sınırındaki ücretlere karşı grev yapıyor ve polisin saldırısıyla fabrikaya kilitlenen 120 kadın işçi çıkan yangında ölüyor.

Baştan söylemeliyiz ki 1857 hikâyeleri bir tevatürdür ve ne 1857 senesi mart ayında yayımlanan Amerikan gazetelerinde ve resmî belgelerde ne de Amerikan işçi hareketi ve kadın hareketi tarihçelerinde söz konusu olaya dair hiçbir haber yoktur. O tarihlerde fabrikalarda biteviye grevler olsa da tarihî belgelerde, zikredilen olayların kaydı yoktur. Ne 40 bin kişilik grev ne de fabrika yangını… Bu tevatürün farklı ve giderek çeşitlenen versiyonlarının öncüsü olacak hikâye, ilk kez 1955 senesinde Fransız Humanite gazetesinde görüldü. Daha sonra Fransa’daki kadın hareketlerinin dergileri bu hikâyeyi sahiplenmekle kalmadılar, her sene dallanıp budaklandırarak sonunda trajik bir mit yarattılar. Her ne kadar Triange gömlek fabrikasında çıkan yangın sonucu, çoğunluğu genç ve 20’li yaşlarda göçmen kadınlar olmak üzere, 146 kişi yanarak ölmüşse de tarihi 1857 değil, 1911’dir.

8 Mart’ı artık gerçek tarihi ile sahiplenmek ve kadın mücadelesini bu tarihin mirasıyla ilerletmemiz gerekiyor. Kapitalist sistemin tüm barbarlığına karşın, düzen değişikliği için uluslararası alanda mücadele eden sosyalistlerin bize bıraktığı miras, 8 Mart’ı bir efsaneye değil, gerçek bir iradeye dayandırmanın gerekliliğini gösteriyor.

İlk kadınlar günü, 1908 senesinde Amerikan Sosyalist Partisi’nin kadınlar komitesinin çağrısıyla, 1909 yılının şubat ayının son pazar gününde kutlandı ve devam etti. Amerikan sosyalistlerinin kadınlar günü çağrısı, 1910’da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda karşılık buldu. SPD’nin kadın öncülerinden Zietz’in kadın günü önerisi Clara Zetkin’in de desteğiyle henüz tarih belirlenmese de kabul edildi. Böylece kadın hareketini birleştirecek ve ileriye taşıyacak uluslararası bir kadınlar günü sosyalistlerin ortak kararıyla kayıt altına alındı. 1910 Konferansı’ndan bir sene sonra Paris Komünü’nün yıldönümüne gelen 19 Mart günü Almanya ve Avusturya’da ilk kez kutlandı.

Rusya’da Uluslararası Kadınlar Günü, kadın işçilerin mücadelesinin militan bir yansıması olarak devam etti. Toplantılar, mitingler ve yürüyüşler, işçilerin mücadelesinin militan bir yansıması olarak, ısrarlı bir şekilde sürdü. Amerikalı sosyalistlerin şubat sonu geleneğinin devam ettirildiği Rusya’da, Şubat Devrimi arifesinde, 8 Mart günü o zamana kadarki en unutulmaz kadınlar günü gerçekleştirildi. Petrograd’da fabrikalardan ve ekmek kuyruklarından çıkıp, ekmek ve barış talebiyle kitleselleşen bir kadınlar günü yaşandı. Huzursuzluk birden monarşinin kaldırılması ve savaşın sonlanmasını isteyen bir sokak gösterisine dönüştü. 23 Şubat’tan 4 gün sonra Şubat Devrimi gerçekleşti ve Çar tahttan çekildi. Rusya’nın Ekim Devrimi ile attığı tarihî adımdan sonra 8 Mart, Sovyetler Birliği’nde bir komünist bayramı olarak tarihe yazıldı. Türkiye’de kutlanan ilk 8 Mart ise 1922 yılında Ankara’da, “burjuva toplumunda çiğnenen kadın haklarını elde etmek” şiarı ile kutlandı.

8 Mart’ın tüm dünyada ortak bir tarihte kutlanması kararı, Haziran 1921’deki Moskova İkinci Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nda alındı. Bu toplantıda Bulgar delegasyonunun önerisiyle 8 Mart’ın uluslararası komünist kadın hareketi için bir mücadele günü olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı. Bu tarih 1917’de Petrograd’daki kadın işçilerin başlattığı grevin anısına seçildi. Temmuz 1921’de Moskova’da kurulan Kızıl Sendikalar Enternasyonali de bu kararı benimseyerek her yıl 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü çağrılarında bulundu. Kararın ardından, 1922’den itibaren 8 Mart birçok ülkede mitingler ve etkinliklerle kutlanmaya başlandı.

Komünist ülkeler ve komünist hareketler tarafından sahiplenilen 8 Mart, bugün düzenin en düzenbaz araçlarıyla unutturulmaya çalışılıyor. 8 Mart, sosyalizm için mücadele edenlerin mirasıdır. Emekçi kadınlar, 8 Martlarda gerçek olmayan trajik bir hikâye için değil, gerçek bir iradeyle, başka bir düzene doğru somut adımlar atanların izinde daha güçlü bir şekilde gideceklerini göstermek ve bu düzeni değiştirmek için seslerini yükseltmelidirler.

Ahmet Hulusi Kırım

10 Mart 2025