Loading...

Asıl Ders


Georgia Meloni’nin kişisel biyografisi, tarihten bildiğimiz işleyişe uygun düşüyor: Anti plutokratik söylem ve faşizmin sahte antikapitalizmi... Karşı olduğunu söylediği pek çok şeyi yapacak. Ama bu ikincil bir şey, sosyalistler için asıl ders başka. Örneğin, Meloni’nin aşağıda gösterilen bir bağlantısı var. Bu tarz ilişkiler faşizmin tarihinden bildiğimiz şeyler.


Meloni’nin henüz 2021 yılında finans kapital ile ilişki hâlinde olduğu görülüyor, Kaynak: Wikipedia.

Ana akım, liberal bir akademisyen bile aslında ne olduğunu görebiliyor. Trump seçildiğinde de aşağıdaki paylaşımdakine benzer vurgular yapılmaya çalışıldı ancak sosyalist ana gövde hemen olayı “ABD taşrasının beyaz ırkçı çomarlığı”na bağladı. Bu konuyu da sol, tarihsel İtalyan faşistliğine bağlamak üzere. Aslında biz bu filmin biraz benzerini her “AKEPE seçim zaferinde” yaşıyoruz. Tabiî benzerini; bu duruma tam tekabül eden şey, örneğin Zafer Partisi’nin bu tarz bir galibiyeti olurdu ki orada değiliz.


Bahsettiğimiz o çok bilmiş aptallığa verilecek örnekler giderek artıyor. Diğer yandan şu “zaten biliyorduk” konformizmiyle yüz yüzeyiz. Sosyalistler biliyorlar bilmesine ama faşist addettiklerinin, solun bıraktığı boşluğun üzerine gelmelerine seyirci kalıyorlar veya solun hiç yüzünü dönmediği, onun dahi olmayan bir boşluğun üzerine.


Aile, cinsiyet ya da ulusallık gibi konular nispeten yeni gündemler. Daha doğrusu bu başlıklar sosyalizmin geçen yüzyılda ilgilenmek zorunda olmadığı konulardı. Sosyalizmin bugün genel olarak işçi sınıfını terk ettiği söylenebilir. Kültür çalışmaları vb. eğilimler devreye girmiş vaziyette. Ama bugünkü durum sadece işçi sınıfını terk edip küçük burjuvalaşma ile ilgili de değil. “Tekeliyet” diyebileceğimiz bir süreç vites artırdı ve yaşamın çok farklı alanlarını metalaştırdı, aşındırdı. Pandemi ve Great Reset ile birlikte de eskiden savunduğu, muhafaza ettiği alanları tasfiye sürecine girdi. Dolayısıyla evet, hem solun boş bıraktığı alanlar hem de son 40 yıldır hiç girmediği, girmeye hiç yeltenmediği, hatta burun kıvırdığı alanlar söz konusu. Politik doğruculuk ve sağcılaşmaktan korkmak nedeniyle de asla girmeyeceği alanlar... Bu mesele de elbette kapitalizmin güncel eğilimlerini, belki de yeni aşamasını anlamamakla ilgilidir.

Mektepli solcularımız da aynı “zaten biliyoruz” konformizmi ile meşguller. 1919 Alman Devrimi yenilgisini ve 1933 Nazi Zaferini okumuşlardır muhakkak ama bugünle illiyet bağı kurmaya gelince bocalıyorlar. Meloni’nin yukarıda da örneklediğimiz kişisel bağları açık ancak bunları tekrarlayıp durmak öncelikle basit bir yaklaşım. Örneğin aile ile finans kapitalin güncel çelişkisi üzerine düşünülmüyor. Kimliksizleşmenin sonucunda ortaya çıkan “çıplak beden”in kapitalizmin önündeki savunmasızlığı göz ardı ediliyor. Meloni, giderek savunmasız kaldıklarını anlayan/hisseden kitlelerle bağ kuruyor. Yani eklektik bir söylem geliştirmiyor; anladığını zanneden sol, yanılıyor.


Aslında burada cari olan başka türden bir ilerlemecilik. Buna göre kapitalizm, liberal formu içinde ilerliyor ve bizim için arkaik unsurları yok ediyor. Bunu açık açık söyleyen sosyalistler da var fakat bu tür göndermeler genelde, zıddını yani “sağ popülizm” dedikleri akımları en büyük tehdit göstererek, üstü örtük yapılmaktadır.

Bunları, sosyalizmin örgütlü bir iktidar olma pratiği olmaktan çıkıp örgütsüz, bireysel bir entelektüel muhaliflik pozisyonuna geldiği için yaşıyoruz. Ne zamandır herkes, kendi saflığını, ideolojik “keskinliğini” koruma derdinde. Bunun için de sürekli bir şeylere yetişmeye çabalıyorlar. Sol birçok değeri çok hızlı “tüketti”, aşılmış bitmiş saydı.

Sosyalizmin bazı kurucu unsurları ve mücadelenin diyalektiğinin getirdikleri vardı. Bunlar, neredeyse geçmişte kalmış gibi bugün. Sosyalist örgütler bile yenilgi dönemlerinden sonra yeni arayışlara, dalgalara, akımlara, kimden ve nereden geldiğine pek de bakılmadan çokça kapıldı. Tabiî ki yenilgi olur, sonra şartlar olgunlaşır, mücadele edilir ve tekrar yola çıkılır.

Bazen bir şeylerin değişmesi için bazı şeyleri değiştirmemek gerekir. Akıl, etimolojik olarak canlıyı bir yere bağlayan zincire denk geliyor; öyleyse aklı özneyi gerçekliğin kısıtlı bir yönüne bağlayan bir araç olarak görebiliriz ama öznenin bağlandığı yeri bilmesi, öznenin kendi biricik aklından fazlasını gerektirmektedir. Öznenin zihninin dışında, onu kuşatan bir hakikat vardır; tastamam olanın, kendi bütünlüğü dışında olan bitene burun kıvıranın kavrayamayacağı bir hakikat. Sosyalistler, teferruatla uğraşarak kendi saflıklarını garanti altına alacaklarına, o hakikate yüz dönmelidirler.

Umut Doğan

27 Eylül 2022

*İş bu metin muhabbetten hâsıl olmuştur.