Loading...

Atilla Cesur Yoldaşın Anısına


Komünistlikte ısrar alamet-i farikasıydı. 1963 yılında doğmuştu. 12 Eylül darbe koşullarına ve sonrasında yaşanan azgın kapitalist hücuma gençliğinde yakalanmıştı; sosyalist örgütlerin ve teorinin çözüldüğü koşullarda mücadeleye atılmıştı.

1980’li yıllar boyunca “globalizm” yalanına inanmadan, emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı durdu. Örgütlenmeyi, komünizm mirasına sahip çıkmayı görev bildi. Beykoz kundura işçisinin, öğrenci hareketinin mağlubiyetlerinden kederlendi.

Hayatının her döneminde yoldaşlarını önemsedi. Muhabbeti öne koydu. Derneğine, dergisine emek verdi. Parayı ve kariyeri elinin tersiyle itti.

İlk yazısı Fabrika dergisinin 59. sayısında, 2004 yılında “Bir Anadolulu’nun Sosyalist Teoriye Dair Düşünceleri…” başlığıyla yayımlandı. Şöyle diyordu:

“Bu arada, birçok kişinin; onlar kadar hacimli kitaplar yazabilse ve karşılığında para kazanabilselerdi, dergicilik, örgütçülük vs. ile uğraşmayacağını sanıyorum. Ufuklarının gazete köşeleri ve TV reklâm aralarına kapak attıklarını zaten biliyoruz… Marx’tan özgürleşelim ve onun mirasının hakkını verelim. Bunun yolu, düşünceyi Marksizm olarak değil materyalizm olarak anlamak ve uygulamaktan geçer. Hem gündelik hayatı anlamaya hem de iktidar hedefine yönelik… Bu söylemeye çalıştığım şeyleri söyleyen, söylemeye çalışan insan sayısı eskiden çok daha fazla ama sesleri daha az duyuluyor. Niye ve nasıl diye sormak icap etmez mi?… Peygamber olarak bir Marx daha mı beklenecek? Çok beklenir. Peygamberler dönemi bitti. Şimdi artık tekeller, üstelik küreselleşmeleri dönemindeyiz (Eskiden ‘emperyalizm’ derdik büyüdükçe globalizm oldu). Günümüz şart ve etkilerine uygun yöntemlere ihtiyaç söz konusu… Bu hastalıklı yapının er geç kendi kendine çökmesiyle, bizim çökertmemiz (ki biz değiştirmekten, düzeltmekten bahsediyoruz) arasında bir fark olacaktır. Yeniyi kurmak isteyen, eskiyi hatırlamaktan yola çıkar, unutturmaya çalışmaktan değil. Birbirimizi bulmak zorundayız! … Bir dostum ilk okumasında ‘öfkeyle yazılmış bir yazı olmuş’ dedi. Yılların biriktirdiği sıkıntıya verin (Gerçi kimin bin bir türlü sıkıntısı yok ki?). Böyle olmasını istemezdim. Ama böyle de yazılabileceğini görmek fena mı? Fena demeyin bakarsınız siz de yazıyorsunuz… Belki de ben bir daha yazarım. Fena mı? Nihai amaç; ne olursa olsun hayatta kalmak mıdır, hayatta doğru bildiğin şekilde yaşayabilmek midir? Tercih hepimizin… Kafası bozuk veya karışık bir Anadolulu belki de? Temize çekmeye ne dersiniz? Herhangi bir noktaya el atmak serbest. Hepimizin işine yarayacağına inanıyorum.”[1]

Komünistlerin birliği, umuduydu. Kibirsiz bir sıra neferiydi. Kendi tabiri ile “solcu” değildi, “komünist, devrimci olmaya çalışıyordu. Fransız İhtilali süresince, parlamentonun solunda oturan burjuvazinin temsilcileri[nden] olmamaya çalışıyor[du].” Böyle biline…

Bugün toprağa verdik. Beykoz’da yatmaktadır.

Anısı mücadelemizde yaşayacaktır.

Onur Şahinkaya

24 Haziran 2021

Dipnot:

[1] Atilla Cesur, “Bir Anadolulu’nun Sosyalist Teoriye Dair Düşünceleri”, Fabrika, Sayı 59, Ekim 2004, s. 74-78. PDF.

Haziran 2021 tarihinde İştirakî blogda yayımlanmıştır.