Loading...

Aydınlar ve Sınıf Mücadelesi


Aydın sorunu yeni bir sorun değildir. Bunu anlamak için Alman İdeolojisi’ne, Kutsal Aile’ye, Kapital’de yer alan çeşitli analizlere, Engels’in mektuplarına ve Lenin’in bu konudaki sayısız makale, deneme ve mektuplarına bakmak yeter. Aydınların sosyal yapıda ve sınıf yapısında aldıkları yer, toplumun maddî ve entelektüel hayatındaki rolleri ve günümüzde devrimci süreç açısından taşıdıkları önem konusunda yoğun tartışmalar hâlâ sürmektedir. Bilimsel-teknik devrim şartları altında aydınların nicesel  bir güç hâline gelmiş ve toplumsal objektif işlevlerinin artmış olması bu önemi daha da büyütmektedir.

Toplumun ayrı bir tabakası olarak aydınların ortaya çıkması ve gelişmesi, tarihsel bakımdan, kafa ve kol emeğinin ayrılması ile oldu. Uzlaşmaz sınıflara sahip her toplum biçimlenmesinde, kafa ve kol emeği arasında bir karşıtlık olmuştur. Kapitalizm kafa ve kol emeği arasındaki karşıtlığı ortadan kaldıramamıştır. Lakin söz konusu iş bölümü tarih içerisinde statik kalmamış, bilimsel-teknik devrim bu alanda büyük değişiklikler getirmiştir. Kafa ve kol emekçilerinin genel kültür ve meslekî bilgi düzeyleri yükselmiş, kol emeğinin birçok türü entelektüel faaliyetle iç içe geçmeye başlamış, kol emeğiyle çalışmayanların sayısı hızla artmıştır. Kol emeği ile kafa emeği arasında birçok geçiş ve ara basamakları ortaya çıkmıştır.

19. yüzyılda aydınlar genel olarak serbest meslek sahiplerinden oluşuyordu. Bunlar pazara bilim, fikirler, bilimsel-teknik öneriler, kültür eserleri gibi özgül meta ve hizmetler sunuyorlardı. Bu anlamda pazardaki yerleri küçük burjuvazininkine yakındı. Bu yüzden de, o zamanın aydınları sınıfsal bir ortaklık gösteriyordu. Bunlar, burjuva ve büyük ölçüde küçük burjuva aydınlardı. Ama daha o zamanlar Lenin aydınların içinde gelişmekte olan farklılaşma  süreçlerine dikkat çekmişti (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 4, s. 196). Lenin özellikle, kapitalizmin aydınlara olan talebi artırdığına işaret etmiş ve şunları yazmıştı: “Aydınlar, diğer sınıflar arasında özel bir yer almakta, kısmen burjuvazi ile kısmen de ücretli işçilerle birleşmektedirler.”

Günümüz kapitalist dünyasında aydınların sınıfsal farklılaşma süreci, son derece hızlı ve geri döndürülemez bir şekilde ilerlemektedir. Bunların büyük bir bölümünün alt tabakası, ücretli işçi hâline gelmiştir. Serbest meslek sahipleri artık küçük yüzdeyi oluşturmaktadır. Sadece bu değişiklikler bile, aydınların yoğun bir şekilde proleterleşmekte olduğunun ispatı için yeterlidir. Fakat başka işaretler de vardır. Örneğin, aydın emeğinin sıkı bir şekilde düzenlenmesi, sermayeye kayıtsız şartsız tâbi hâle gelmesi, yaşam düzeylerinin düşmesi ve işsizlik önemli göstergelerdir.

Aydınların üst tabakasının burjuvazi ile kaynaşmış olmasına ve alt sosyal kesimlerinin artan ölçüde proleterleşmesine rağmen, büyük bölümü hâlâ kapitalist toplumun iki uzlaşmaz sınıfı arasında, orta bir yerde bulunmaya devam etmektedir. Geniş aydın tabakaları, bazı önemli özellikler bakımından hem burjuvaziden hem de proletaryadan ayrılmaktadır. Bunlar tamamen sermayeden yoksun bulundukları ya da kâr getirebilecek, yani karşılığı ödenmemiş emek sayesinde varlıklarını sürdürecek bir sermayeye sahip olmadıkları için burjuvaziden farklıdırlar. Hatta kendileri büyük sermaye tarafından sömürülmektedirler. Öte yandan aydınların orta tabakaları proletaryadan da farklıdırlar. Bunların içinde, sadece teknolojik süreçleri yönetmekle kalmayıp, ayrıca üretim sürecindeki işçileri kapitalistler adına yönetenler ya da menajer işlevi görenler de vardır. Bunların toplumdaki yeri işçininkinden farklıdır. Fakat çeşitli aydın gruplarının durumlarının birbirinden çok farklı olmasına karşın, aydınların giderek artan bir bölümü, kendi çıkarlarını işçi sınıfının çıkarları ile birleştirmekte, burjuvazi ile çatışmaya girmekte ve egemen çevrelerin emperyalist politikalarıyla uyuşmazlığa düşmektedir. Bu arada bilimsel olarak saptanmış bazı olguları da unutmamak gerekir.

Burjuva sosyologları, aydınları gerçeklere aykırı bir şekilde kimi zaman sınıflar üstü bir grup kimi zaman da bir orta sınıf, bir yöneticiler grubu ve hatta yeni bir proletarya olarak tanımlamaktadırlar. Aydınların toplumsal bir sınıf olduğu görüşü bilimsel olarak temellendirilmemiştir. İçinde sınıfların var olduğu her ekonomik toplum biçimlenmesinde, bu sınıflar her zaman belli bir üretim tarzını ve somut bir üretim ilişkileri tipini temsil ederler. Farklı sosyo-ekonomik toplum biçimleri çerçevesinde işlev gören fikir emeğinin temsilcileri hiçbir zaman kendi başlarına bir toplumsal üretim tarzını temsil etmezler. Fikir emeği ile uğraşan insanlar, bütün sınıflı toplumlarda meslekî bakımdan toplumun farklı sosyal ve sınıfsal gruplarında ve farklı mevkilerde yer alırlar. Farklı insan gruplarının kapitalist işbölümü içinde aldıkları yer, birçok bakımlardan entelektüel-meslekî faaliyetleriyle yakından ilişkilidir. Aydınlar dar profesyonel bir grup değil, tersine farklı ve yüksek düzeyde kalifiye uzman gruplarını kapsayan geniş bir sosyal tabakadır.

Aydınlar, içinde kitlesel bir tabaka hâline geldikleri kapitalist toplumda, sosyal ve sınıfsal yapıları açısından son derece büyük çeşitlilik ve farklılıklar gösterirler. Her sınıf, kendi içinden aydınlar çıkarır. Proletarya da, bu bakımdan istisna teşkil etmez. Modern toplumun diğer bütün sınıfları gibi, proletarya da sadece kendi aydınlarını oluşturmakla kalmaz, bütün aydın çevrelerden taraftar da toplar.

Ahmet Hulusi Kırım

17 Şubat 2025