Son yıllarda “karavan hayatı”, “otomobil hayatı” ve “küçük evler” sosyal medyada son derece popüler konular hâline geldi. Y kuşağı ve Z kuşağı, bu “minimalist” yaşam tarzlarını denemeye özellikle hevesli. Ev fiyatlarının absürd seviyelere yükseldiği ve yaşam maliyetinin son derece zorlayıcı hâle geldiği bir dönemde, düşük maliyetli bir yaşam tarzını benimsemek çok cazip olabilir. Ancak elit kesimin bu eğilimleri fazlasıyla teşvik ettiğini anlamamız da önemli. Çoğumuzun küçük evlerde ve elektrikli araçlarda mutlu bir şekilde yaşamasını sağlayabilselerdi, çok memnun olurlardı. Gerçek şu ki, yaşam alanlarımız ne kadar küçük olursa, o kadar az karbon emisyonu üreteceğiz ve onların istediği de tam olarak bu.
Günümüzde milyonlarca Amerikalının gücü normal bir ev almaya yetmiyor ve bu nedenle giderek daha fazla insan “küçük evlere” yöneliyor.
Bir “küçük ev” 9,29 m2 (100 sqft) ile 37,16 m2 (400 sqft) arasında bir alana sahiptir ve bugün Airbnb’de bunların binlercesi listeleniyor.
Küçük ev sahiplerinin yüzde 55’inin kadın olduğu ve tüm Amerikalıların yüzde 56’sının aslında küçük bir evde yaşamayı düşünebileceklerini söylediği belirtiliyor.
Küçük bir evde yaşamanın en büyük cazibesi maliyetidir. Bir küçük evin ortalama maliyetinin 52.000 dolar olduğu ve bunun “tipik bir ABD evinin ortalama fiyatından %87 daha ucuz” olduğu tahmin edilmektedir:
“Küçük bir ev inşa etmek veya satın almak, standart bir evden çok daha az sermaye gerektirir. Bu önemli fiyat farkı daha fazla Amerikalının ağır bir ipotek altına girmeden ev sahibi olmasını sağlıyor.”
Malî açıdan sıkıntıdaysanız böyle bir seçeneğin neden daha cazip göründüğünü kesinlikle anlayabiliyorum.
Günümüz dünyasında tipik bir orta sınıf yaşam tarzı sürdürmek kesinlikle kolay değil.
Şu anda saman balyaları ve kerpiç kullanılarak yapılan 27,87 metrekarelik (300 sqft) bir evde yaşayan bir kadın, ailesinin dört yatak odalı büyük bir evde yaşadığı zamana kıyasla hayatının “tamamen farklı göründüğünü” söylüyor:
“On yıl önce Denver’ın dış mahallelerinde tipik bir banliyö hayatı yaşıyordum. Kocam Casey ve ben, ikimiz de öğretmendik. İki çocuğumuzun oynamaktan hoşlandığı küçük bir bahçesi olan dört yatak odalı bir evde yaşıyorduk.
Bugün hayatımız kökten değişmiş görünüyor. Toprak, su ve diğer organik maddelerden yapılan kerpiç ve saman balyaları kullanarak inşa ettiğimiz 27,87 metrekarelik bir evde, şebekeden tamamen uzak yaşıyoruz. Elektrik için güneş enerjisine ve su için yağmur toplamaya başvuruyoruz ve insan gübresi için de damla tuvalet kullanıyoruz.”
Eğer onu mutlu eden buysa, ne güzel.
Ama seçkinlerin sizi böyle bir yaşam tarzına itmesine izin vermeyin.
Seçkin çevreler çok uzun bir süredir küçük ev konseptini destekliyor. Örneğin, aşağıdaki bilgiler Dünya Ekonomi Forumu’nun resmî web sitesinden alınmıştır:
“Genellikle 37,16 metrekarenin (400 feetkare) altında yaşanabilir konutlar olan küçük evlere ilgi giderek artıyor. Bu ilginin büyük bir kısmı, küçük evlerde yaşamanın gezegen için iyi olduğunu iddia eden medya haberlerinden besleniyor.”
Küçük evleri bu kadar çok sevmelerinin nedeni, çevre için iyi olduklarına inanmaları.
Aslında yukarıda alıntıladığım aynı makale, küçük evlere taşınanların “ekolojik ayak izlerinin ortalama %45 oranında azaldığını” iddia ediyor:
“Bu araştırmada, Amerika Birleşik Devletleri’nin çeşitli yerlerinde yaşayan 80 kişinin evlerini küçültmesiyle ekolojik ayak izlerinin ortalama %45 oranında azaldığını tespit ettim. Şaşırtıcı bir şekilde, küçülmenin kişinin yaşam tarzının birçok bölümünü etkileyebileceğini ve çevre üzerindeki etkileri beklenmedik şekillerde azaltabileceğini buldum.”
“Karavan hayatı” son yıllarda fazlaca moda olan başka bir yaşam tarzıdır.
Bir zamanlar insanlar “nehir kenarında bir minibüste yaşayanları” küçümserdi, ancak şimdi kelimenin tam anlamıyla milyonlarca Amerikalı bunu yapıyor:
“‘Karavan hayatı’ ya da ‘karavan yaşamı’ ülke çapında giderek daha popüler hâle gelen bir kavram. İnsanlar hayatlarını paketleyip seyyar bir yere taşınıyor ve eyaletleri keşfediyor.
Yahoo Finance’a göre Amerika’da karavanda yaşayanların sayısı son birkaç yılda %63 artarak, 2020’de 1,9 milyonken 2022’de 3,1 milyona yükseldi.”
Bu rakamları ilk gördüğümde hayrete düştüm.
Söylemeye gerek yok, ev kredisi ya da kira ödemesi olmaması büyük bir artı.
Ama böyle bir yaşam tarzının birçok olumsuz yanı da var.
Düzenli olarak umumi tuvaletleri kullanmak bir kadın için “karavan hayatını” denediğinde üstesinden gelemediği bir şeydi:
“Kiraladığım Ram ProMaster karavanla bir Shell benzin istasyonuna girdim. Park ettikten sonra markete girip tuvalete doğru yöneldim. İçeride tarif edilmesi imkânsız bir pis koku vardı. Zemin tuvalet kâğıtlarıyla, klozet oturağı da çişle kaplanmıştı. Olabildiğince hızlı bir şekilde tuvaleti kullandım.”
Onu kesinlikle suçlayamam.
Ana otoyollarımızdaki umumi tuvaletlerin çoğu tek kelimeyle iğrenç.
Karavanlarda yaşayan Amerikalıların sayısı arttıkça, birçok bölge halkı da onlardan bıkmaya başladı. İşte sadece bir örnek:
“St. Petersburg şehri, şehir merkezindeki göz zevkini bozduğu söylenen görüntüleri ortadan kaldırmak için çalışıyor.
Perşembe günü öğleden sonra kent yöneticileri ‘karavan yaşamını’ ve sürücülerin nerelerde kamp kurabileceğini daha yakından inceleyecek.
Bu karar, şehirde yaşayan ve büyük boyutlu karavanların, büyük otobüslerin ve dönüşümlü kamyonetlerin çok fazla ve çok uzun süre yer kapladığını söyleyen çok sayıda kişiden gelen şikâyetler üzerine alındı.”
Maalesef, ekonomik koşullar kötüleştikçe her zamankinden daha fazla Amerikalı araçlarında yaşamayı tercih edecek.
Aslında, “otomobil hayatı” artık sosyal medyada birçok kişi tarafından “karavan hayatına” göre daha ucuz bir alternatif olarak gösteriliyor:
“Muhtemelen ailesinin bodrumundan kovulan Youtuber Michael Hickey, 2009 model Kia Rio’suna bir yatak yaptı. Bu sayede ‘kira ödemeden yaşayabildiğini’ ve ülkeyi gezebildiğini söylüyor.
Videoda Hickey, uyumak için en iyi otoparkların Cracker Barrel restoranlarına ait olanlar olduğunu söylüyor. Yiyeceklerini süpermarketlerden satın alıyor ve onları otoparkta portatif bir ocakta hazırlıyor.
Duş almak ve egzersiz yapmak için Planet Fitness spor salonları zincirini kullanıyor.
Para kazanmak için DoorDash ve Instacart gibi küçük işlerde çalışıyor.
Hickey yalnız değil. Z kuşağından pek çok kişi otomobilde yaşama hikâyelerini Youtube’da paylaşıyor.”
Evsiz olmanın ve aracınızda yaşamanın “moda” sayılacağı bir gün göreceğimizi hiç hayal etmiş miydiniz?
Ama geldiğimiz nokta bu.
Ekonomik besin zincirinin en altında yer alan milyonlarca kişi çok kötü bir durumu en iyi şekilde idare etmeye çalışıyor.
Ne yazık ki Amerika’da hayat önümüzdeki sancılı yıllarda çok daha zorlaşacak.
Peki “karavan hayatı” ve “otomobil hayatı” çok pahalı hâle geldiğinde gençler ne yapmaya başlayacak?
Geriye sadece bir basamak kalıyor, o da sokaklarda yaşamak...
Michael Snyder
13 Şubat 2024