Gazprom’un 1 Ocak’tan 15 Eylül’e kadar faaliyetleriyle ilgili özet bir açıklama geçti. Buna göre Gazprom’un Bağımsız Devletler Topluluğu üyeleri dışındaki ülkelere ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38,8 düştü ve 84,8 milyar metreküp oldu. Doğalgaz üretimi de yüzde 15,9 azalarak 300,8 milyar metreküpe düştü. İç pazarda gaz talebi de yüzde 3,3 azaldı. Öte yandan Gazprom ile CNPC arasındaki ikili sözleşme çerçevesinde Sibirya’nın Gücü’nden Çin’e yapılan ihracat artıyor. Eylül ayında günlük düzenli sevkiyat sözleşme sınırlarının üzerindeydi. 10 Eylül’de yeni bir günlük sevkiyat rekoru kırıldı. (Gazprom bunun miktarını yazmamış.)
Raporda Avrupa ile ilgili yazılanlar daha önemli. Şöyle diyor:
“Gas Infrastructure Europe" verilerine göre 13 Eylül itibariyle Avrupa’nın yeraltı depolama tesislerindeki gaz rezervleri 58,4 milyar metreküp. Tesislerde 2019-2020 rezervden çekme sezonunun doluluk seviyesine erişmek için şirketlerin 14 milyar metreküp daha gaz pompalaması gerekli. Bu bağlamda büyük Avrupa ülkelerinin yeraltı depolama tesislerinde azami rezerve yaklaşması durumu bile önümüzdeki güz-kış dönemini güvenilir bir şekilde geçirmeyi garanti etmez.
“Örneğin Almanya’da geçtiğimiz yılın aynı sezonunda (1 Ekim 2021 ile 31 Mart 2022 arasında) gaz tüketimi 57 milyar metreküp, yani aylık ortalama 9,5 milyar metreküptü. Almanya’nın şu anda yeraltı depolama doluluk seviyesi yüzde 89; aktif durumdaki gaz miktarı da 19,3 milyar metreküp. Dolayısıyla, Almanya’nın depolama tesislerindeki gaz rezervinin hacmi, şu an itibariyle, altı aylık güz-kış sezonunun ancak iki ayındaki tüketimle karşılaştırılabilir.”
Bana öyle geliyor ki Çin yönetimi, Rusya’nın Ukrayna’daki “özel askeri operasyonunun” sadece uzamasından değil başlamasından da rahatsız. Bu, Semerkand’daki konuşma sırasından, ilk konuşan Putin’in Çin tarafının “sorularından” söz etmiş olmasından, gene Putin bu konuşmada Çin’in Tayvan siyasetini kayıtsız şartsız desteklediği halde Si’nin Rusya’nın Ukrayna siyaseti hakkında tek kelime etmemiş olmasından seziliyor.
Ama sezgilerin önemi yok; maddi göstergeler öylesine çok ki, bu rahatsızlık açıkça görülüyor. Rahatsız olması için de her tür sebep var.
“Kırılgan dev...” yazı dizisinde (bkz) Çin’in emperyalist sisteme bağımlılığı üzerinde ısrarla durmuştum. Tayvan’da tepkisini zamana yayması, fiilen de askeri-siyasi tavizi kabul edip geri çekilmesi, bu bağımlılık ilişkisinin neticesiydi. İlişki şudur: Çin dünya pazarına bağımlı. Bunu kendileri tercih ettiler. Bu pazardan çıkmadan emperyalizmle karşı karşıya gelemezler. Dolayısıyla, mevcut durumda devamlı taviz vermekten başka çareleri yok.
ÇKP’nin bu durumdan çıkış için ileri sürdüğü formül, Si’nin 6 maddesiydi. Bu formül iç pazarın genişletilmesini hedef olarak koyuyor; böylece (beklenti o ki) Çin fabrikasının üretimi dünya pazarına değil iç pazara akacak. Bu da bağımlılığı azaltacak. Ancak birincisi, bu kısa zamanda hayata geçebilecek bir formül değil. İkincisi de, bütün zorluklarına rağmen gerçekleşse bile (gerçekleşebilir; Çin’in ikili yapısı buna imkân sağlıyor) Çin’de gelir düzeyi yüksek bir küçük ve orta burjuvazi yaratmış olur. Bu burjuvazi ise sınıf çatışmasının keskinleşmesi demektir. Yani bu durumda bile Çin içeride gerilimi azaltmak için emperyalizme taviz siyasetine devam etmek zorundadır.
Hazal Yalın
24 Ağustos 2022