Loading...

Çok Kutuplu Dünyaya Doğru


Daha çok coğrafi konumların kontrolü gayretleri ve coğrafi konumlara dayanan stratejiler ile öne çıkan statik, dengeli, iki kutuplu dünya düzeni 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılması ile sona erdi. Dünyanın, tek hegemonik güç ABD tarafından tanzim edilmesini öngören, daha çok enerji kaynaklarının ve enerji nakil yollarının, kaynakları denetleyen coğrafi konumların kontrolü gayretlerine öncelik veren, dengesiz, dinamik, jeopolitik belirsizliklerle dolu, asimetrik tehditlerin ve devlet dışı aktörlerin yükselişe geçtiği tek kutuplu dünya düzeni ise çok kısa sürdü.

ABD’nin, Avrasya’daki jeostratejik hedefleri ile gücü arasındaki dengesizliklerin görülmesi; Çin, Hindistan ve Rusya’nın Avrasya’da yükselişe geçmesi; ABD’nin tek başına ve kendi yetenekleri ile emperyalist kapitalist sistemi tanzim edemeyeceğinin, özellikle de ABD Ordusu’nun aynı anda iki savaşı sürdürme kapasitesine sahip olmadığının anlaşılması ile tek kutuplu sistem sona ermiş oldu.

Çok kutuplu dünya düzeni, küresel emperyalist kapitalist ekonominin ve jeopolitiğin ağırlık merkezinin Atlantik’ten Pasifik’e kayması, kaynaklarının zenginliği nedeni ile Afrika kıtasının öneminin giderek artması ve küresel jeopolitik güç mücadelesinin esas alanı olan Avrasya coğrafyasına Afrika’nın da eklenmesi ile mücadele alanının Afro-Avrasya coğrafyasına dönüşmesi neticesi ortaya çıkacak. Bu süreç, ABD’nin küresel etkinliği giderek azalırken Çin’in ABD’ye rakip güç olarak yükselmesi, Çin’i Hindistan ve Rusya’nın takip etmesi, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’dan oluşan coğrafyanın, güç mücadelelerinin jeopolitik ağırlık merkezini oluşturmaya devam etmesi, devlet dışı aktörlerin etkinliklerinin giderek artması, asimetrik tehditlerin çoğalması ile karakter kazanacak.

Yeni sistem içinde Rusya öncelikle ekonomik krizin hasarlarını yok etmeye ve ABD elebaşılığındaki emperyalizmin kendisini çevreleme gayretlerini önlemeye ağırlık verirken, Çin askeri uzay sanayi ve uzak deniz donanmasındaki eksikliklerini tamamlayana kadar geleneksel yapısına ve karakterine uygun olarak küresel liderlik için uygun zamanın gelmesini bekliyor.(barış içerisinde yükseliş)

Çin Yüzyılı

Yeni uluslararası sistemde, küresel emperyalist kapitalist sermayenin akışı, güç odaklarını netleştirmede önemli rol oynayacak. Yaşanmakta olan küresel emperyalist sistemin krizi küresel jeopolitik belirsizlikleri artırırken, çok kutuplu düzene geçişi hızlandıracaktır. On dokuzuncu yüzyıl İngiliz, yirminci yüzyıl Amerikan yüzyılı olmuştu. Yirmi birinci yüzyıl ise büyük bir olasılıkla Çin yüz yılı olarak tarihe geçecektir.

Çok kutuplu dünya düzeninde küresel liderlik, sadece Avrasya’da değil, Afro-Avrasya coğrafyasındaki jeopolitik üstünlüğünü ehliyetle sürdüren güce ait olacak. Bu sağlanıncaya kadar, küresel jeopolitik sistem lidersiz veya çok liderli bir görünüm arzedecektir. Obama başkan seçildikten sonra açıklanan, ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin “Küresel Eğilimler 2025:Değişen Bir Dünya” başlıklı raporu da çok kutuplu dünya düzenine geçişi yani malumu ilan etmekte. Rapora göre, 2025 yılına gelindiğinde yükselen güçler, küreselleşen ekonomi, küresel zenginliğin ve ekonomik gücün Batı’dan Doğu’ya kayışı ve devlet dışı aktörlerin artan nüfuzu nedenleri ile küresel çok kutuplu uluslararası bir sistem gerçekleşmiş olacak. Yeni sistem içinde ABD, en güçlü ama hakimiyeti azalmış özelliği ile yer alacak. Çin ve Hindistan bu çok kutuplu sistemin önemli aktörlerini oluşturacak. Onları iç sorunları ve sadece enerjiye dayanan ekonomisi nedeniyle küresel güç olma potansiyeli düşük olan Rusya takip edecek. Dini organizasyonlar ve kriminal şebekeler yeni küresel sistemin yükselen devlet dışı aktörleri olarak etkinliklerini artıracaklar ve yükselen güçler ile beraber uluslararası sistemin çok kutupluya dönüşmesine katkıda bulunacaklar.

Son Yerine

ABD’nin son 20 yıldır uyguladığı yanlış strateji ve politikalar, bir yandan AB’nin politik ve ekonomik gücünü zayıflatırken, enerji piyasalarındaki konjonktürel oynaklıktan istifade eden Rusya için yeniden toparlanma şansını doğurdu. ABD’nin yeni NATO ve yandaşları vasıtasıyla Karadeniz, Kafkasya ve Doğu Avrupa üzerinden Rusya’yı (Rusya’nın Ukrayna işgaline dikkat), Pasifik-Hint okyanusu üzerinden Çin’i askeri tehdit altına sokma stratejisi yeni bir küresel savaşın başladığını göstermekte. Buna karşın Çin ve Rusya da karşı koyma stratejisi ile ABD sınırları çevresinde, onun yumuşak karnı olan bölgelerde askeri ve ekonomik etki alanını genişletmekte. Yeni mücadele şu an için ideolojik olmaktansa daha çok küreselleşmeden etkilenen ülkelerin desteklenmesi ve emperyalist güçlerin ekonomik ve politik kontrol alanının daraltılması şeklinde cereyan ediyor. Yeni küresel savaş, eskisi gibi anavatan toprakları dışındaki vahşi mücadeleye sahne olmaya hazırlanmakta.

Önümüzdeki süreçte, çok kutuplu sisteme adaptasyonu Türkiye’nin en önemli sorunu olacaktır. Davutoğlu’nun çöken, Neo Osmanlıcı fantezileriyle süslü hayalci Türk dış politikasının süreci yönetmesi, uyum sağlaması mümkün değildir. Yeni uluslararası düzen içinde Türkiye, jeopolitik kimliğini, dayatmalara ve kendine biçilen rollere göre değil, kendi çıkarlarına ve ihtiyaçlarına göre yeniden tanımlayarak ancak garanti edebilecek aksi takdirde parçalanarak şimdiye kadar olduğu gibi fillerin tepişmesinde ezilen çimen olacaktır.

Ahmet Hulusi Kırım

7 Kasım 2022