Loading...

Emek Tarihi Üzerine Temel Bir Kaynak: Anadolu Osmanlı Demiryolu ve Bağdat Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi İdaresi’nin İçyüzü- Dr. Arhangelos Gavril


“Namuslu olabilecek kadar sâhib-i iz’ân (kavrayış sahibi) olmayanların sülûk edecekleri tarik (girecekleri yol), hile ve mefsedettir (fesatçılık).” Dr. Arhengelos Gavril 1911 / Dersaadet

Anadolu Osmanlı Demiryolu ve Bağdat Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi İdaresinin İçyüzü adını taşıyan kitap, Dr. Arhangelos Gavril tarafından kaleme alınmış ve 1911 yılında İstanbul’da basılmıştır.

Kitap, yayımlanışından sonraki on yıllar boyunca, Türkiye üzerine yazılan toplumsal araştırmalarda içeriğine başvurulan önemli bir kaynak olmuştur. Kitabı önemli kılan unsurlardan biri, yazıldığı döneme ait son derece ayrıntılı ve özgün bilgiyi birinci elden okurlarının ilgisine sunması, diğeri ise bizzat yazarının, Doktor Arhangelos Gavril’in kişiliği ve olayı ele alışındaki bakış açısı olmuştur. 

Demiryolu’nun Türkiye’ye girişi, dönemin politik aktörleri ve imtiyazlı sözleşmeler:

Dr. Arhangelos Gavril’in kitabını yazdığı 1900’lü yılların ilk çeyreği, Osmanlı Devleti’nin siyasi ve toplumsal pek çok sorunla yüzyüze bulunduğu bir dönemdir. Sanayi Devrimi’nin dışına düşmüş Osmanlı Devleti, Batı’nın emperyal devletlerinin kıyasıya giriştiği “nüfuz bölgesi” mücadelesinin baskılarını yaşamaktadır. İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın katıldığı bu yıkıcı rekabette tarihsel koşullar, emperyalist yarışa -diğer Batı’lı devletlerden- daha geç katılan Almanya’yı öne çıkarmış ve Osmanlı Devleti’nin Almanya ile kader ortaklığı bu yıllarda başlamıştır.

Alman İmparatoru II. Wilhelm’in 1889’da Türkiye’yi ziyareti ve Padişah Abdülhamit tarafından büyük törenlerle karşılanması bu ortaklığı geri dönülmez hâle getirmiştir.     

Demiryolu ise bu rekabetin en önemli araçlarından biri olmuştur. Anadolu’yu Bağdat üzerinden Orta Doğu’ya, oradan Hindistan’a bağlayan tren hattı, hem askeri hem ticari faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için neredeyse tek araç sayılmıştır. İstanbul’da 15 yıl Alman Büyükelçisi olarak görev yapan ve bu politikaların biçimlenmesinde önemli rolü olan M. von Bieberstein, askeri amaçların yanında, “Demiryolu inşaatında kullanılacak malzeme Alman endüstrisinden sağlanacak, üstelik demiryolunun geçtiği bölgelerin pazara bağlanması sonucu önceliği Alman ticareti ele geçirecek, “Alman endüstrisinin ihtiyaç duyduğu hammadde, kömür, maden vb. bu yolla Almanya’ya ulaştırılacaktır.” diye yazarak, sorunu net bir şekilde özetlemiştir.

Anadolu’daki ilk demiryolu 1856 yılında yapımına başlanan 130 kilometrelik İzmir-Aydın hattıdır. On yılda tamamlanan bu hat 1866 yılında Sultan Abdülaziz zamanında tamamlanmış ve hizmete açılmıştır. Böylece, demiryoluyla insan ve yük taşımacılığı, Batı’dan yaklaşık 40 küsur yıl sonra Osmanlı’da da gerçekleşmiş, demiryolu toplumsal hayatın içinde kendisine önemli bir yer bulmuştur.  

Alman sermayesinin Anadolu’da demiryolu yapma serüveni ise yukarıda yazılan siyasi atmosferin gölgesinde 1888 yılında başlamış; 1892’de İzmit-Ankara, 1896’da Eskişehir-Konya hatlarıyla devam etmiştir. Söz konusu demiryolları, bu şirketlere verilen “özel imtiyaz sözleşmeleriyle” yaptırılmıştır.

Dr. Arhangelos Gavril, Anadolu Osmanlı Demiryolu ve Bağdat Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi İdaresinin İçyüzü adlı kitabına, “Malûm olduğu üzere başında Berlin’deki Doyçe Bank’ın (Deutsche Bank) bulunduğu bir Şirket, Anadolu Osmanlı Demiryolu ile çok sayıda ve mühim şubeleri havi olmak üzere Bağdat Şimendiferi’nin imtiyazını istihsal eylemiş idi.” diye başlamaktadır.

Kitapta çeşitli vesilelerle anıldığı üzere, İstanbul-Bağdat Demiryolu hattı, Türkiye’nin yakın dönem tarihinde birçok açıdan incelenmeyi hak eden; yalnızca bir “demiryolu” olmanın ötesinde, Türkiye’nin geçirdiği o tarihsel aralıkta, ülkenin ekonomik ve toplumsal arka planını da aksettiren önemli bir proje ve girişimdir.

Kitap, bu demiryolu hatlarının yapım süreci ve işletilmesi dönemindeki önemli olay ve olguları anlatmaktadır. Türkiye’de demiryolu taşımacılığının ilk olarak yapılmaya başlandığı bu yıllarda, demiryollarında imtiyazı ele geçiren kumpanyalarla Osmanlı Devleti’nin ilgili birimleri arasındaki ilişkileri ve bu kumpanyaların, yasal olsun olmasın, nasıl bütün imkânlardan yararlanarak kendi düzenlerini kurduklarını, bunun için izledikleri yolları anlatmaktadır. 

Kitap Türkiye’nin emek tarihi açısından da ayrı bir önem taşımaktadır. O yıllarda demiryolu emekçilerinin yaşam koşulları, aldıkları ücretler, Alman olmayan işçi ve çalışanlara uygulanan baskılar, güvencesiz ve uzun çalışma saatleri, ünlü demiryolu grevi ve sonuçları, kısaca 20. Yüzyılın başında demiryollarındaki sınıf mücadelesinden izler önemli bir tanığın kaleminden aktarılmaktadır.

Kitabın orijinal baskısı iki ana bölümden meydana gelmektedir: Birinci bölüm, bütün bu sürecin anlatıldığı bölümdür ve 252 sayfadır. İkinci bölüm ise birinci bölümün tamamlayıcısı gibidir; “Fermanlar, Mukavelenameler, Şartnameler ve Tarifeler” başlıklarında toplanmış belgelerden meydana gelmektedir ve 151 sayfadır.

Hekim, sendikacı, işçi dostu Dr. Arhangelos Gavril

Kitabın yazarı Dr. Arhangelos Gavril, Nevşehir Rum’u bir Osmanlı vatandaşıdır. 1856’da Nevşehir’de doğmuştur. Nevşehir’deki ilk öğreniminden sonra İstanbul Beyoğlu’ndaki Zoğrafyon İdadisi’ni bitirmiş ve Atina Üniversitesi’nde tıp tahsili yapmıştır. Üniversite yılları, genç Gavril’in hem ulusal kimliğinin oluşmasında hem de Atina’daki toplumsal mücadelelere tanıklığıyla, sosyal kişiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur. 1885’te tıp öğrenimini tamamlamış, memleketine dönmüş ve Nevşehir’de hekimliğe başlamıştır. Nevşehir’de hekimliğinin yanında, Rum cemaati içinde eğitimin yaygınlaştırılması ve modernleştirilmesi için büyük çaba harcamış, Yunan harfleriyle Türkçe (Karamanlıca) yayımlanan Terakki dergisi, Anatoli gazetesi ve sosyalist eğilimli Laos (Halk) gazetesinde yazı ve makaleler yazmıştır.  Bu süreçte Nevşehir’deki Rum kilisesi ve geleneklere bağlı Rum muhafazakâr seçkinleri ile düştüğü ihtilaf sonucu İstanbul’a göç etmiş, 1893’te “Anadolu Şimendiferleri müdüriyet-i tebabeti”ne girmiş, tam on yedi yıl sürecek Demiryolu Şirketi hekimliği dönemi başlamıştır.

Doktor Arhangelos Gavril

Dr. Gavril, bu dönemde Geyve, Bilecik ve Haydarpaşa istasyonlarında çalışmış, Anadolu Osmanlı Demiryolu ve Bağdat Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi İdaresinin İçyüzü adlı kitabını da bu süreçte yazmıştır. Görev yaptığı yerlerde işçi ve memurların çok ağır çalışma koşullarına tanık olmuştur.

Onların uzun mesai saatleri, son derece düşük işçi ücretleri, hiçbir önlem alınmadan hızla sürdürülen tren hattı inşaatlarındaki kazalar, karanlık barakalarda yaşamaya mecbur edilen işçilerin bozulan sağlıkları, hiçbir sosyal güvencesi olmadan yaralanan, sakatlanan, ölen işçiler… Bütün bunlar Dr. Gavril’i derinden yaralamıştır. Kendisine ulaşan ve tanık olduğu bu olayların bir kısmını üstlerine rapor olarak sunmasına rağmen bir sonuç alamamıştır. Çünkü Demiryolu Şirketi “Yerli amele bir lokma kuru ekmek, iki çürük zeytinle geçinebilir.” diyen bir Alman genel müdürün zihniyetiyle yönetilmektedir.

1908 de ilan edilen meşrutiyet Osmanlı işçi sınıfı tarafından coşkuyla karşılanmış, işçilerin yaşam koşullarının düzeltilmesi için yaptıkları grev ve direnişler çığ gibi büyümüştür. Demiryolu çalışanları da bu hak arama mücadelesine katılmıştır. Bu dönemde kurulan Anadolu Osmanlı Şimendiferleri Şirketi Memurin ve Müstahdemini Cemiyet-i İttihadiyesi, meşrutiyet sonrası kurulan ilk işçi örgütlerindendir ve başkanı Dr. Arhengelos Gavril’dir. İşçi ve memurları bünyesinde toplayan bu örgüt işverenle ilk kapsamlı “toplu iş sözleşmesi” müzakeresi yürüten ve taleplerinin karşılanmaması üzerine greve giden örgüttür.

Ancak hükümet durumundaki İttihat ve Terakki’nin meşrutiyete yürürken baş tacı ettiği “Hürriyet, Adalet, Müsavat” mantığından, işçi hareketlerini polis terörüyle baskı altına alarak yasakçı bir düzeni hâkim kılmasına uzanan tarih çok kısa olmuştur. Meşrutiyetin ilanından sadece iki buçuk ay sonra çıkardığı Tatil-i Eşgal Kanunu grevleri yasaklamış, buna kalkışanları para ve hapis cezaları ile cezalandırmaya başlamıştır. Demiryolu grevi, hükümet ve onunla yakın siyasi-ekonomik ilişkileri olan Genel Müdür Huguenin’nin iş birliği ile sonlandırılmıştır. Muhtemelen bu süreç sonunda Dr. Arhangelos Gavril, demiryolu şirketinden ayrılmak durumunda kalmıştır. Bundan sonraki yaşamında Rum okullarında eğitimin modernleştirilmesi çalışmalarını sürdürmüş, 1911’de memleketi Nevşehir’e dönerek hekimlik yapmaya devam etmiştir. Dr. Gavril, 1914’te “Türklük aleyhine propaganda” yaptığı gerekçesiyle iki yıl Konya cezaevinde hapis yatmış, 1917 yılında, önlenmesi için bütün gücüyle mücadele ettiği tifo salgınına yenik düşmüş ve Nevşehir’de hayatını kaybetmiştir.

Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 1908 Meşrutiyeti sonrasında “tarihin hazin cilvesi” olarak, Türk aydınlarının büyük bölümünün yabancı sermayeye paravanlık ettiği günlerde “işçi sınıfının alın yazısıyla ilgilenen ve bir işçi öncüsü olan” Dr. Arhangelos Gavril’i selamlamıştır.

Anadolu Osmanlı Demiryolu ve Bağdat Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi İdaresinin İçyüzü adlı kitap, yayımlanışından yüz on bir yıl sonra günümüz Türkçesiyle okurla ilk kez buluşurken, kitapta yer alan bilgi, belge ve dokümanlar, iktisat tarihi açısından son derece zengin materyalleri meraklısına sunmaktadır. Aynı zamanda, Türkiye işçi hareketi ve sosyalist hareketin yirminci yüzyılın ilk çeyreğindeki çok milletli zengin deneyimine özgün bir parantez açarak, demiryolu işçilerinin sınıf kimliğiyle, milliyetleri aşan mücadelesinin ilk örneklerinden birinin daha gün ışığına çıkmasına işaret etmektedir.

Diğer yandan, memleketin ilk modern büyük projesini garantili sözleşmeler, tarifelerde şirket yararına yapılan oynamalar, akraba kayırmacılığı, liyakatsiz atamalar, sermayeye hükümet eliyle aktarılan devasa kamu kaynakları, siyaset ile ticaretin iç içe geçişi ve elbette acımasız emek sömürüsüne dair içeriden bilgiler aktaran Dr. Gavril’in bu tarihi vesikası, ne hazindir ki yüz yıl sonrasının okuruna pek tanıdık gelecektir.

 

26 Mayıs 2022

Hamit Erdem