Loading...

Emperyalist Merkezlerde Kararsız Bir Döneme Doğru (III)


Almanya’nın İfşası, Rusya’da 22 Mart Katliamı, Aksa Tufanı, İngiltere’de Seçimler, Şili ve İrlanda’da Halk Oylamaları ve Bir İstifa

Uluslararası sahada çelişkilerin artmasının beraberinde ifşaat getirmesi beklenen bir durum.[1] Birbirini dengeleyen tarafların varlığı, polarizasyon veya saldırgan tarafın yenilgiye yaklaşması sızıntıların başlıca sebepleri hâline geliyor.

Ukrayna savaşı süresince, başlarda Türkiye’den giden İHA’ların Ukrayna tarafından etkin kullanımı, Rus amiral gemisinin batırılması, Kırım’ı ana karaya bağlayan köprünün bombalanması Rusya’yı zorlayan operasyonlardı. Bu operasyonların hiç birinin, Ukrayna’nın kendi kapasitesi ile yürütülemeyeceği akıllara gelmekteydi. Nihayet geçtiğimiz günlerde internete düşen ses kayıtlarında Alman devlet görevlilerinin, Kırım Köprüsü’nün vurulması konusunda yürüttükleri teknik tartışma Rus devlet televizyonu tarafından ortaya döküldü. Toplantıya Alman Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Ingo Herhartz’in de katıldığı, tedarik edilecek füzelerin cinslerinin neler olduğu, Almanya’nın rolünün gizlenmesi gerekliliği üzerine konuşulduğu gibi detaylar biliniyor artık.

İşin ilginci, ses kaydının doğruluğu Almanya Savunma Bakanı tarafından teyit edildi.[2] Almanya, 2022 Eylül’ünde, Rusya ile arasındaki boru hattının bombalanması konusunda sessizliğe gömülmüştü. Yaklaşan ABD seçimlerinde Trump’ın galip gelmesi hâlinde, Almanya’da Yeşiller’in iktidardan ayrılması bekleniyor. Yeşiller’in hükümette olması işin görünen yüzünü temsil ediyor, esas değişikliğin bürokraside olması beklenilmeli. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Alman bürokrasisi, ABD’deki iktidar yapılanmasıyla paralel hareketlenmiştir. Korgeneral Ingo Herhartz ve benzerlerinin yakın gelecekte görevlerinden uzaklaştırılması muhtemeldir. Ukrayna’daki savaş başlamadan hemen önce Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Kay-Achim Schönbach, Biden-Yeşiller çizgisinin savaş kışkırtıcılığına basın önünde karşı çıkmış ve Ocak 2022’de istifa ettirilmişti. Havanın tersine döndüğü görülüyor.


Alman devletinin saldırı plânlamasının ifşa olmasını, Rusya’da IŞID eliyle yaptırılan 22 Mart katliamı takip etti. Mevcut durumda, emperyalist merkezlerdeki kararsızlık hâlini ve gerilimi yansıtan bir olayla karşılaşmış olduk. Bir yandan yeni dönemin gereklerine uygun gelişmeler yaşanırken, diğer yandan, son 10 yıldır gemi azıya alan emperyalist kliklerin hamleler yapmakta olduğunu görüyoruz. Savaşın sürmesi için, seçimden dağınıklık göstermeden çıkan Rusya’nın cephe gerisinin karışması ve Ukrayna’nın şiddetli bir yanıtın muhatabı olmasının hedeflendiği görülüyor. Bu kesime bağlı olan medyanın tutumu da bu yönde. Örneğin DW, zaman kaybetmeden IŞID propagandası yapmaya başladı.[3] ABD’nin derhal Ukrayna’yı merkeze alan açıklamaları ise kışkırtmanın bir başka yönünü oluşturuyor.

Geçtiğimiz günlerde, ABD ile girift ilişkilere sahip bir diğer ülke olan İngiltere’de Aksa Tufanı’ndan sonra kayda değer gelişmeler yaşandı. Geçtiğimiz yıl ekim ayında, Hamas’ın başlattığı yarma harekâtı, Batı’da büyük bir öfke ve dezenformasyonla karşılanmış, kamuoyunda bir “Hamas’ı kınama mecburiyeti” getirilmişti. İlk günlerde kısmen iş gören dezenformasyon, yerini kitlesel Filistin’e destek eylemlerine bıraktı. İngiltere’de Jeremy Corbyn gibi ortacı tiplere dahi kınama mesajı verdirilemedi. İngiliz parlamentosu üyelerinden George Galloway ise süreç boyunca Filistin davasının yanında açık ve namuslu bir tutum aldı, şiddetli saldırıların muhatabı olsa da geri adım atmadı ve neticede geçtiğimiz günlerde Rochdale’de yapılan seçimleri kazanarak yeniden milletvekili seçildi. Bu seçimde İşçi Partisi, yine Filistin’i destekleyen adayını geri çekmişti. Galloway, seçim zaferini Gazze’ye armağan etti ve İşçi Partisi’ni yerden yere vuran bir konuşma yaptı.

Rusya ve Çin’in, Filistin sorununda 1967 sınırlarına bağlı açıklamaları, İsrail karşısında net tutum almamaları ve “Direniş Ekseni”nin dengeci tutumu, şu anda İsrail saldırganlığının sürmesine olanak veriyor ancak Gazze halkı toprağında kalmayı başarırsa, orta ve uzun vadede İsrail’in ciddi bir hasarla süreçten çıkacağı açık.

Filistin direnişiyle de bağlantılı diğer dikkat çekici gelişmeler de İrlanda’da yaşandı. Tüm ana akım siyaset merkezleri ve medya, 8 Mart’a denk getirilen halk oylaması ile aileyi koruyan, anneliği destekleyen anayasa maddelerinin değiştirilmesine kesin gözüyle bakıyordu. İrlanda halkı ve neredeyse tüm siyasî özneleri, hâkim propagandayı ret ederek %67 oyla değişikliğe ‘hayır’ dedi. İrlanda halkı yakın tarihteki bezer referandumların aksine bir tutuma yöneldi.


Benzer bir gelişme 4 Eylül 2024’te Şili’de yaşanmıştı. Şili’nin “genç ve solcu” iktidarının, halkın önüne getirdiği anayasa değişikliği %62’lik bir oyla reddedilmişti. Kovid kapatmaları kervanına katılan Şili’de halkın yükselen öfkesi net biçimde halk oylamasına yansımıştı. Şili’nin “çok uluslu” olarak tanımlanmasına, kadın kotası getirilmesine, yerli topraklarının piyasaya açılmasına, kürtaj ve ötenaziye kapı aralanmasına halk hayır dedi. Şili halkı aylar önce bu taslağı hazırlayanları, bir umut, iktidara getirmişti.

İrlanda’daki bir diğer önemli gelişme, referandum ardından ve 7 Haziran seçimleri öncesinde Başbakan Leo Varadkar’ın istifası oldu. Bu istifada Aksa Tufanı’nın da ciddi bir etkisi bulunuyor. İrlanda yönetimi, Filistin direnişinin yanında duruşuyla Batı’da öne çıktı. Son olarak 19 Mart’taki ortak basın açıklaması sırasında, Varadkar’ın İrlanda kökenli Biden’ın yüzüne karşı İrlandalıların tarihsel deneyimlerini vurgulayarak, “Kendi tarihimizi onların [Gazzelilerin] gözlerinde görebiliyoruz,” demesinin, kapitalizmin İrlandalılara çektirdiği mülksüzleştirme ve açlığı hatırlatmasının istifaya zorlanmasına yol açtığı anlaşılıyor. Bu olay hem emperyalist merkezlerin hem de zincirin sonraki halkalarının yaşadığı gerilimi göstermesi açısından iyi bir örnek teşkil etti.


Uzun sözün kısası, bu yazı dizisinde yoğunlaşmaya çalıştığımız güncel örnekler, emperyalist merkezlerdeki klik ve stratejilerde ciddi değişikliklerin kapıda olduğunu gösteriyor. Pandemi, Rusya’nın NATO’ya Ukrayna müdahalesi, Aksa Tufanı gibi gelişmelerin sonucunda taşlar yerinden oynadı. Yaygın bir savaşın öncesinde görülebilecek nüfus politikaları ve atmosfer yüzeye çıkmaya başladı. Açık bir savaş patlak versin veya vermesin savaş beklentisi, kültürden burjuva politik öznelere ve ekonomiye kadar birçok sahada etki gösteriyor. İktidar değişiklikleri eşikte duruyor. Diğer yandan, son 10 yıldır ana aksı belirleyen mevcut iktidarlar yerlerini ve kurulu siyasî dengeleri korumaya çalışıyor. Sistem içi alternatiflerin muhtemel iktidarında ise nasıl bir çerçevenin ortaya çıkacağı henüz net değil. İrdelemeye çalıştığımız kaynaşmanın görünen yüzünü ise üst yapısal tartışmalar teşkil ediyor. İpin ucunu buralardan tutmaya çalıştık. Bu bağlamda pandemi tedbirleri, kürtaj tartışmaları, ötenazi, cinsiyet temelli söylem vb. sözüm ona, “insan hakkı gündemlerinin” ekonomi-politik birer çıktı olduğunu görmek ve aptal durumuna düşmemek gerekiyor.

İşin diğer yanında ise halkların ve işçi sınıfının umut veren tutumları var. Tüm bu hercümerç içerisinde, kendilerini güçlendirecek ve temsil edecek örgütlerden yoksun olan kitleler, politik gündemi belirleyemeseler de önlerine fırsat çıktıkça kapitalist azgınlığı gemleyen refleksler gösteriyor.

Bu koşullar altında yeni bir döneme doğru ilerlemekteyiz.

yazı dizisi sonu

Gökçe Kutlu

25 Mart 2024

Dipnotlar:

[1] Deniz Kuzey, “Ukrayna Operasyonunun Gösterdikleri”, 10 Ağustos 2022, Sosyalizm.

[2] Xiaofei Xu ve Sophie Tanno, “Germany to investigate after leaked recording emerges of secret army talks on Ukraine”, 3 Mart 2024, CNN.

[3] “IŞİD Moskova saldırısının görüntülerini yayınladı”, 24 Mart 2024, DW Türkçe; Euronews ise bir başka örnek: “IŞİD neden Rusya’yı hedef aldı?”, 23 Mart 2024, Euronews.