Yakın tarihte ifşa ettiğimiz, halktan gizlenen İklim Kanunu Taslağı’nın merkezindeki konulardan birisi de karbon vergisidir. Taslakta “Karbon fiyatlandırma araçları”, “Sera gazı emisyonlarının azaltımı amacıyla uygulanabilecek Emisyon Ticaret Sistemi veya karbon vergisi” olarak sıralanmıştır. Özetle, insanoğlunun attığı her adımın vergilendirilmesi gündemdedir.
Karbon vergisi ilk defa 1990 yılında, Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinde, Sovyetler’in sınırlarında yer alan iki azılı düşmanı Finlandiya ve Polonya’da yürürlüğe kondu. Bu başlangıç, piyasa ekonomisinin Sovyet sonrası coğrafyada inşa edilmesi; Sovyet bloğundan kısa süre sonra kopacak ülkelere model oluşturulması ile yakından ilgiliydi. Bu eşikte gerek Sovyetler Birliği yöneticilerinde gerekse de Avrupa ülkelerinin yöneticilerinde karşılıklı iyimserlik hâkimdi ancak emperyalist sistemin işleyişi hayalleri berhava etti. Finlandiya’nın 4 Nisan 2023 tarihinde NATO üyesi olması aynı sürecin bir neticesi olarak ele alınmalıdır.
Koyu mavi ile gösterilen ülkeler: Finlandiya ve Polonya. Bu ve bundan sonraki haritalar şu kaynaktan alınmıştır
Bugün (27 Aralık 2023) TBMM Dış İşleri Komisyonu’nda NATO üyeliği onaylanan İsveç, karbon vergisinde de Finlandiya’yı bir adım geriden takip etmişti. Doğu ve Kuzey Avrupa’da sosyalizmin iki ezeli düşman rejiminde yürürlüğe konan karbon vergisi, bir yıl sonra (1991) İsveç ve Norveç’te yürürlüğe kondu. Bir yıl sonra bu ekibe Danimarka da eklendi. 1996’da Slovenya, 2000’de Estonya, 2004’te ise Litvanya sürece katıldı. Karbon vergisinin Kuzey ve Doğu Avrupa’nın dışında yürürlüğe konması için 2008 yılını beklemek gerekecekti; anılan yılda Avrupa’nın kesişim noktasında bulunan İsviçre ve ilk defa Avrupa dışında Kanada’nın Britanya Kolumbiyası Eyaleti bu vergiyi uygulamaya koydu. 2010’da İrlanda ve İzlanda onlara eklendi. Böylelikle bir aşama daha tamamlanmış oldu.
2011’de Ukrayna’nın karbon vergisini yürürlüğe koymasını, merkez kapitalist ülkelerin sürece katılması izledi. 2012’de Japonya, 2013’te İngiltere, 2014’te İspanya ve İtalya (aynı yıl Meksika, bir yıl sonra Portekiz) uygulamaya dâhil oldu. Sürecin merkezî bir plânlama ile etap etap ilerlediği rahatlıkla söylenebilir. Zira merkez ülkelerinin katılımının tamamlaması üzerine, yeni evreye geçilmek üzere iki yıllık bir hazırlık dönemine girildiği görülmektedir. Sırada Güney Amerika’nın önemli ülkelerinden Kolombiya ve Şili; Arjantin vardı; bu ülkeler 2017 ve 2018 yıllarında kapsama alındı.
2019’da Kanada ve Güney Afrika; 2021’de Hollanda, 2022’de Uruguay’ın dahliyle harita bugünkü hâlini aldı. Süreci bu şekilde özetledikten sonra bazı tarihlere daha yakından bakabiliriz. Rusya’nın 2021 yılında başlattığı operasyonun başarısız olması hâlinde uğrayacağı kuşatma aynen 2011 yılı karbon vergisi haritasındaki gibi olacaktı.
2011 yılı itibari ile karbon vergisinin yürürlüğe konduğu ülkeleri gösteren harita
Rusya 2014’te Kırım’ın ilhakı ve devamında 2021 operasyonu ile bu haritada görülen çemberi askerî sahada kırmayı, haritayı 2011 öncesi karbon vergisi haritasındaki kuşatma sınırlarında tutmayı başarmıştır. 2021 yılının bir diğer önemli gelişmesi, Rusya’nın Ukrayna operasyonu ile eş zamanlı olarak Almanya’nın, Türkiye’deki İklim Kanunu Taslağı’nda da adı karbon vergisi ile birlikte anılan Emisyon Ticaret Sistemi’ne geçmeye zorlanmasıdır. Bu zorlamanın merkezinde yer alan, aynı zamanda Ukrayna’yı silâhlandıran ve Rusya ile Almanya arasındaki enerji nakil hatlarını bombalı saldırıyla imha eden ABD emperyalizminin ne karbon vergisini ne de Emisyon Ticaret Sistemi’ni kendi topraklarında uygulamaması ise çarpıcıdır.
Sol tarafta hemen 2011 öncesi karbon vergisi haritası, sağ tarafta güncel NATO haritası yer alıyor. Sağdaki haritada koyu mavi ile gösterilen ülkeler NATO üyesidir, açık mavi ile gösterilen Ukrayna “üyelik eylem plânına” dâhil edilmiş ancak o aşamada kalmış, Rusya’nın etrafındaki çember kapanamamıştır.
İşin başına ve meselenin kökenine dönecek olursak, karbon vergisi zuhur ettikten hemen sonra 1991 yılında kendi tüzüğünde yer alan ifadelerle “Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde piyasa ekonomisine geçişi desteklemek ve özel sektör girişimciliğini geliştirmek” için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) kuruldu. Banka’nın odak noktası sosyalizmin Avrupa’da tekrar canlanmaması ve kapitalist işleyişin garanti altında alınmasıydı. Temel amaçları arasında “özelleştirme ve ekonomilerinin uluslararası ekonomiyle bütünleşmesi” sıralanıyordu.
2011’de, yani Ukrayna’nın karbon vergisini uygulamaya koyduğu yıl, EBRD artık Güney ve Doğu Akdeniz’de faaliyet göstereceğini duyurdu. Gerekçe olarak da “komünizmin çöküşünden sonra Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya ülkelerindeki ekonomik dönüşümü desteklemedeki 20 yıllık deneyimini kullanmayı” öne sürdü. 2011’de Arap Baharı patlamıştır, dünyadaki bütün direnç noktalarının kapitalist sistem lehine çökertilmesi esastır. Karbon vergisi de EBRD de yeşil dönüşüm projeleri de bir yerde bu amaç içindir.
EBRD’nin kredi tahsislerinde merkezde duran “yeşil dönüşüm” projeleri, 12 Eylül Darbesi sonrası Türkiye’de özelleştirme sürecinin hemen hemen tamamlandığı, EBRD’nin Güney ve Doğu Akdeniz’de faaliyet göstereceğini duyurduğu dönemde duyulmaya başlanır. Bu sürecin bir parçası olarak 2012’de Türkiye’de yasal dokunulmazlık edinen EBRD pek çok projeyi fonlamaya hız verir. Kapsama alanına şehir hastaneleri, Avrasya Tüneli gibi hazine garantisi ile batılı kredi sağlayıcılara halkın kaynaklarının aktarıldığı projeler de girer.
2011 ve 2012, Türkiye’de rantsal dönüşüm açısından da dönüm yıllarıdır. Bir şirket gibi çalışan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011’de kurulur; 2012’de Afet Yasası çıkarılır. 2023’e geldiğimizde, önümüzde artık Afet Yasasında yapılan değişiklikle sermaye ve devletin rezerv alan adı altında rant getirici taşınmazlara el koyma tehlikesi, adının sonuna “İklim Değişimi” eklenmiş bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İklim Kanunu Tasarısı ve karbon vergisi vardır.
Uzun lafın kısası, karbon vergisi, diğer mülksüzleştirme araçları gibi, kapitalizmin bekası ve işçi sınıfının sömürü oranlarının artırılması için tasarlanmıştır. Burjuvazinin plânları dâhilinde yürürlüğe konmaktadır. Sürecin işleyişinde Batı emperyalizminin kolektif çıkar, plân ve harekâtının payı ihmal edilemez. Türkiye özelinde bakılacak olursa; ülkemiz, süreçte geri kalan İtaya ve Yunanistan gibi AB ülkeleri, yanı sıra Brezilya ve Pakistan gibi büyük ve emperyalist politikalar açsından git gelli ülkelerle birlikte sürece ısındırılmakta; adı geçen ülkelerde karbon vergisi için hazırlıklar sürmektedir.
İşçi sınıfı bütünlüklü ve plânlı bir emperyalist saldırı ile karşı karşıyadır.
Deniz Kuzey
27 Aralık 2023