Son iki senedir sigortalı sayısında son on yıldır görülmemiş bir büyüme söz konusu.
2016'dan beri 20 milyon civarında seyreden sigortalı sayısı 2020'de 22 milyona yaklaştı.
2012'den beri sigortalı istihdamda bu oranda bir büyüme gerçekleşmedi. 2021'de sigortalı istihdam 2020'ye kıyasla yüzde 7,2 büyüdü.
Bu sayılar şaşırtıcı değil çünkü aynı dönemde sınai atölye sayısında da sadece 1990'lı yıllarla kıyaslanabilecek bir patlama gerçekleşmişti.
Bu durumun siyasi sonuçları olacaktır. Mevcut daralma küçük burjuvaziyi de etkilemeye başladığı için yoksulluk sorunu popülerleşiverdi. Siyasete küçük burjuvazinin merceğinden bakanlar açısından yoksullaşma büyük bir siyasi patlamaya, sandıkta ciddi sonuçlara yol açabilir.
Bu kesim bu verinin sinyalini verdiği bir olguyu gözden kaçırıyor olabilir. Adım adım açmaya çalışayım:
1) Geçtiğimiz yıllarda asgari ücret 400 dolar seviyesine kadar yükselmişti.
2) Şimdi ise 300 dolar civarında. Yani yaklaşık yüzde 25'lik bir küçülme var.
3) Öte yandan sigortalı istihdamında yüzde 7'lik bir büyüme var ki kayıtdışı istihdamı da katarsak toplam büyüme TÜİK verisinden hareketle asgari yüzde 10'a tekabül eder. Oran çok daha yüksek olabilir.
4) Bu durumda işçi sınıfı ailelerinin hanelerine giren toplam gelirde dramatik bir düşüş söz konusu olmayabilir: Haneden daha fazla kişinin çalışması ve daha yoğun şekilde sömürülmesine rağmen hane halkı yoksulluğunda dramatik bir büyüme gerçekleşmiyor olabilir.
5) İşçi sınıfı ile ilişkisini yoksulluk mefhumu üzerinden kuran bir küçük burjuva işçinin çalışırken de, kriz olmadığında da ne kadar aza tamah ettiğini anlayamaz.
Dolayısıyla işçi sınıfının kriz sırasındaki siyasi tepkisini anlamlandıramaz ve öngöremez.
6) Artık nasıl olacaksa galiba gelecek sene bir seçim olacak. Bu seçimin tepedenci bir hayırseverlik retoriğiyle, içeriksiz, programsız yoksulluk anlatılarıyla kazanılabileceğini düşünmek hatalı olabilir.
7) Mevcut sosyal yardım bütçesi iyi bir planlamayla Türkiye'deki AB kriterlerine göre tanımlanmış yoksulluğun yüzde 90'ını ortadan kaldırmaya yeter.
Sendikalaşmayla kısa süre içinde bu bütçeye de ihtiyaç kalmaz.
8) Bu tür bir planı yaşama geçirmek için de işçi sınıfına ilişkin sahih bir yaklaşıma sahibi olmak, küçük burjuva sınıf kimliğinin üstünü örttüğü imtiyazların farkına varmak, azıcık düşünmek ve biraz da cesaret lazım herhalde...
9) Suriyeli göçmenlerle ilgili sorular geldi. Bu konuya ilişkin veriyi de paylaşmakta fayda var. ÇSGB'ye göre 2020'de yaklaşık 124 bin yabancıya çalışma izni verilmiş. Bu izinlerin tümü "süreli" izin. Yani müstakbel koşullara göre yenilenebilir ya da yenilenmeyebilir.
10) Bu 124 bin iznin önemli bir oranının Suriyeli göçmenlere verildiğini varsayarak, bu sayının ne ifade ettiğine bakmak gerekir. Hatırda tutmamız gereken olgu toplam sigortalı sayısının 20 milyonun üzerinde olduğu.
11) Yani yabancılara (ve, dolayısıyla, Suriyeli göçmenlere) verilen çalışma izinleri toplam istihdam içinde ihmal edilebilir bir orana tekabül ediyor. Aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere 2010'lı yıllarda ilgili yekûnda büyüme var fakat oran hiçbir yıl yüzde 1’i geçmemiş.
12) Demek ki Suriyeli göçmenlerin kayıt dışı istihdamı büyük bir sorun.
Buradan iki ders çıkarılabilir.
Birincisi, kayıt dışı ya da kayıt içi göçmen istihdamı ekonomik büyümeye katkı yapar ve yoksulluk üzerinde dolaylı azaltıcı bir etkiye yol açar.
13) Yani Suriyeli göçmen istihdamını sorunun parçası olarak görmek doğru bir yaklaşım olmayabilir.
İkincisi, tartışmada göçmenlerin kayıt dışı istihdamını engellemeye odaklanmak faydalı olabilir çünkü Suriyeli ya da Türkiyeli, bu süreçten işçi sınıfı topyekûn zarar görüyor.
“Bakan Nureddin Nebati:
2020 Nisan ayından itibaren 5 milyon ilave istihdam yarattık; bu, öleceğiz, biteceğiz diyen şom ağızlılara kapaktır.”
Seçime dair plan ve yöntemlerine dair şeffaflar.
Muhalif kanaat önderleri ise başka bir öykü anlatıyorlar ama iktidar kazanırsa neticedeki rollerini tartışmayacaklar.
Kimse de onlara 'bizi niye yanlış yönlendirdiniz' sorusunu yöneltmeyecek.
Trajedi...
Utku Balaban
14 Nisan 2022