78 senedir süren, tekrar eden ve artık kanıksanan Hindistan-Pakistan geriliminin yeni bir faslını daha yaşadık. Dört gün süren küçük çaplı bir savaştan sonra taraflar ateşkes ilân ettiler. Çatışma, bir terör saldırısı ile başladı ve Keşmir gibi, 1947 senesinden beri kapanmamış bir yaranın tekrar kanamasına neden oldu. Alt kıtanın düşman kardeşleri Hindistan ve Pakistan, Keşmir anlaşmazlığı nedeniyle 78 yıllık tarihlerinde bugüne kadar dört kez savaştılar. Bir o kadar savaşın da eşiğinden döndüler. Keşmir, bugün Hindistan, Pakistan ve Çin’in işgali altındadır.
Terör eylemini gerçekleştirdikleri tahmin edilen ve Pakistan’da konuşlanan Laşkere Tarba ve Ceysi Muhammed isimli İslamcı grupların (İslamcı gurupların bir şekilde ABD denetiminde olduğu da unutulmamalıdır) Keşmir’de 26 sivil Hindu’yu öldürmesi, din temelli Hindu milliyetçiliği yapan ve Hindutva ideolojisinin içinden gelen Hindistan Halk Partisi hükûmetinin daha sert tutum takınmasına neden oldu. Hindistan ayrıca İndus Suları Antlaşması’nı (IWT) da askıya aldı. Hindistan’ın saldırıdan sorumlu tuttuğu Pakistan’a yönelik bu adımı, anlaşmanın 65 yıllık tarihinde ilk kez vuku buldu.
İngiltere Hindistan’dan çekildikten sonra, kanlı bir süreç sonunda, dinî temelde ayrışan Hindistan ve Pakistan 1947 senesinde bağımsızlıklarını kazandılar. Bu temelde, çoğunluğu Müslümanlardan oluşan prenslikler Pakistan’a, çoğunluğu Hindulardan oluşan prenslikler ise Hindistan’a bağlandılar. Tek istisna Müslüman Keşmir oldu. Pakistan’ın, hak iddia ettiği Keşmir prensliğini zaman zaman taciz etmesi üzerine, 27 Ekim 1947 tarihinde Keşmir’in Hint kökenli Mihracesi Hari Singh, Hint hükûmeti ile anlaşarak yüzde 90’ı Müslüman olan Keşmir’i Hindistan’a bağladı. Pakistan bunu hiçbir zaman kabul etmedi.
İki ülkenin ilk anlaşmazlık konusu suyla ilgiliydi. Bağımsızlık kazanmalarından bir yıl sonra Hindistan ile Pakistan, aynı adı taşıyan nehir ile başlıca kollarından oluşan İndus nehri sistemi üzerinde savaşın eşiğine geldiler. Bölünmeden sonra Hindistan başlıca su altyapısını elinde tutarken, Pakistan dünyanın en büyük sulama kanalı sistemine sahip oldu. Bu dağılım kısa süre sonra iki ülke arasında ortak su kaynakları konusunda çatışmalara neden oldu. Dünya Bankası’nın gözetiminde on yıl süren müzakereler sonucu taraflar 1960 yılında İndus Suları Antlaşması’nı imzaladılar.
İndus nehri sınırı aşan sulardandır. Tibet Platosundan doğar. Hindistan’ın kuzeybatı bölgesinden geçerek Pakistan’a ulaşır. 3 bin 180 kilometrekarelik yol kat ettikten sonra Umman Denizi’ne dökülür. Havzası, yaklaşık 1 milyon 165 bin kilometrekarelik alanıyla Türkiye’nin yüzölçümünün bir buçuk katına yakındır. Hindistan, İndus nehri sistemi suyunun toplam %30’unu, Pakistan ise %70’ini kullanıyor. Hindistan bu adaletsiz paylaşıma itiraz ediyor. Hindistan, su üzerinde mülkiyet hakları olduğunu iddia ederken, Pakistan önceden tahsis haklarına dayanarak bu talebe itiraz ediyor. Hindistan ilişkiler bozulmasın diye, 2016 yılına kadar yüksek sesle itiraz etmese de bu tarihte Başbakan olan Hindu faşisti Modi döneminde itirazın tonunu yükseltti. Hindistan’ın, Antlaşmanın değiştirilmesi konusundaki acelesi, ülkenin hidrolojik, demografik, ekonomik, güvenlik ve siyasî dinamiklerindeki değişimler ile ilgili.
Pakistan içeride ve dışarıda büyük sorunlarla karşı karşıya. Güneyde Belucistan eyaletinde etnik çalkantılar var. Kuzeyde Taliban iktidarındaki Afganistan ile arası iyi değil. Siyasî olarak sürekli bir istikrarsızlık içinde. Ekonomik olarak ayakta kalabilmesi Çin’e bağlı. Pakistan, tıpkı Mısır gibi kaderi bir nehre bağlı olan ikinci ülke. Pakistan, ekinlerinin %90’ını İndus nehri ile sulamakta, elektriğin ise yarısını bu su kaynaklarından sağlamaktadır.
Nüfus itibariyle dünyanın en kalabalık ve ekonomik büyüklük olarak ilk beş arasında olan, yılda %6.2 büyüme kaydeden Hindistan, bu tempoyla devam ederse beş yıl içerisinde, Çin ve ABD’den sonra, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olacak. Lakin Hindistan ciddi bir su kriziyle karşı karşıya. Nüfus artışı, ekonomik kalkınma, iklim değişikliği gibi nedenlerden ötürü, 2030 yılına kadar su talebinin iki katına çıkması bekleniyor. Çin ve Nepal gibi sınırdaş ülkelerdeki altyapı projeleri de Hindistan’ın durumunu kötüleştiriyor.
Her ne kadar iki devlet arasındaki sorunlar bölgesel, etnik, inanç temelli ve özellikle Keşmir meselesi olarak gösterilse de esas sorun, İndus nehri sularının paylaşılmasında yatıyor. İndus nehri sularının adilane paylaşılması Hindistan açısından yaşamsal bir sorun. Genel bir savaşa neden olma potansiyeli taşıyor. Ancak, Mondi’nin İndus su sistemi Antlaşması’nı askıya almasını, fesih veya savaşa hazırlık olarak değil, Pakistan’ı müzakereye çekmek için stratejik bir manevra olarak görmek gerekiyor.
Ahmet Hulusi Kırım
16 Mayıs 2025