Loading...

İçerde ve Dışarda Kanatlar Gerilirken: Jammerlar, Arabalar, Kameralar, Sızmalar


Emperyalist kliklerin Orta Doğu ve Güney Doğu Asya’da karşı karşıya geldiği günlerden geçiyoruz. İngiltere ve ABD’nin ayrı ayrı başını çektikleri grupların topyekûn ve yarı açık bir karşılaşması söz konusu. 22 Nisan’da Türkiye ve ABD’nin bölgede yoğun diplomasi yürüttüğü bir anda Pakistan Hindistan sınırından itibaren patlak veren çatışma ortamı, doğudan batıya doğru yayılma eğiliminde. Pakistan’ı 26 Nisan’da ve sonraki gün İran’daki patlamalar takip etti. İran saldırısı tam da Trump’ın Times’a İran’la masaya oturacağını duyurmasının üzerine geldi, masanın İngiltere tarafından yıkılmak istendiği anlaşılıyor zira masanın ortaklarından ABD’nin müttefiki İsrail derhal olayla bağlantısının olmadığını açıklarken - diplomatik geleneği itibari ile yapmamış olsa bile güç gösterisi için susması beklenirdi - İran olayın teknik bir güvenlik zafiyetinden kaynaklandığını duyurmakla yetindi - diplomatik geleneği itibari ile kural olarak önce ABD’yi ve İsrail’i suçlaması sonra olayı incelemesi beklenirdi. Sosyalizm.org’da 25 Nisan 2025’te şu satırlar yayınlanmıştı:

“Tarihsel CENTO ve ABD’nin günümüz CENTCOM haritaları temelde Pakistan, 1979’da devrimden sonra CENTO’dan ayrılan İran ve ondan önce 1959’da birlikten kopan Irak üzerinde kesişmektedir. Çatışma sahalarının bu sırayla ısınması beklenmelidir.”[1]

Devamında İsrail’de cephe gerisinde ciddi yangınlar görüldü. 28 Nisan’da Suriye’de Hz. Muhammed’e yönelik hakaret içerikli bir ses kaydı provokasyonu ile başlatılan Dürzi / HTŞ çatışmalarına son olarak Ahmet Şara’nın konuşlandığı başkanlık sarayının yakınının İsrail tarafından vurulması eşlik etti. İsrail bu sefer saldırıyı açıkça sahiplendi ve Dürzileri askeri olarak da yalnız bırakmayacağını duyurdu.

Bu toz duman arasında 26 Nisan’da Kamışlo’da “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” düzenlendi. Ne zamandır Kürt resmî söyleminden dışlanmış olan Rojava kavramı tekrar resmî ağızlarca telaffuz edildi. Anayasal özerklik için Şam’la müzakere edecek heyetin oluşturulması konusunda başı Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi (ENKS) ve Demokratik Birlik Partisi (PYD) çektiği Kürt gruplar anlaştı. Bu hamle ABD’nin 10 Mart’ta, İngiltere’yi aşarak, SDG ve Şam’ı buluşturmasının bir devamıdır. Türk devlet çekirdeğinin tepkisi Bahçeli’nin etraflı yazılı açıklaması kanalıyla duyurulmuştur.

Türkiye’de 19 Mart’ta başlatılan İmamoğlu operasyonlarının ikinci dalgası tam da 26 Nisan’da gerçekleşti. Bu dalga, ilk operasyona göre siyasi yönden daha net hedeflere yönelmektedir. Dışarda sertleşen klik kavgaları, içerideki kanat arasındaki gerginliği de artırmaktadır.

Bir zamanlar CHP’lilerce AKP’nin gizli kasası olmakla suçlanmış sonra İmamoğlu iktidarında İBB Genel Sekreteri yapılmış olan Can Akın Çağlar, ilk operasyonda göz altına alınıp serbest bırakılmış; Nisan ayında emekliye ayrılarak ekarte edilmişti. İkinci dalga operasyonunda bir kez daha göz altına alınarak serbest bırakıldı. İlk serbest bırakıldığında adliye kapısında “haberi ve hiçbir hazırlığı olmayan bir dosyadan gözaltına alındığını, serbest bırakıldığı için kişisel şükran duyduğunu” söylemişti.[2] İkinci dalgayla ortaya saçılan iddialar, “haber ve hazırlığın” olduğuna işaret ediyor; devlette sızma varsa klik kavgası vardır.

CHP’nin yıllardır 5’li çete olarak suçladığı sermayedarlardan birisi olan Adnan Çebi de ikinci dalgaya operasyona dahil edildi. Çebi’nin otel yöneticileri, gözaltına alınıp serbest bırakıldı; yakında kendisinin de ifadesinin alınacağı haberleri yayıldı. Otel’in müdavimleri arasında Ömer Çelik gibi üst düzey AKP’lilerin olduğu yazıldı. AKP’liliği ile meşhur Çebi’nin otelinde İmamoğlu’nun jammerlı, kamera bantlamalı gizli toplantılar yaptığı, bu toplantılarda yeni iktidar hazırlıklarının ve temaslarının sağlandığı, bu kapsamda Çebi aracılığıyla devlet başkanları için üretilen zırhlı bir aracın İmamoğlu için sipariş edildiği, son olarak da 19 Mart öncesinde gelmekte olan operasyonu sızdıran devlet görevlileri ile toplantılar alındığı kamuoyuna sızdırılan bilgiler arasında.

Bu noktada bir es verip Çebi vakasından çıkan bir ara sonuca işaret etmek gerek. Sermaye fraksiyonları arasındaki çekişme devletleri dikine kesen bir yapıya sahip; aynı şekilde devletlerin tarihsel jeo-politik konumlanmaları da egemen oldukları ülkelerdeki sermaye gruplarından özerk haller alabiliyor. 5’li çete olarak anılan ekibin esas işlevi, uluslararası kredi sisteminin Türkiye acenteliğini yürütmektir. Hazine garantili yatırımlar olarak da anılan kamu-özel iş birliği modeli (PPP), en nihayetinde hazine gelirlerinin finans kapitale açılmasının bir aracı. Diğer yandan bu model ile ödenen bedelin karşılığında Türk devleti, sınırlarını aşan lojistik/ticari/sınai yatırımların ve onları takip eden askeri yayılmanın maddi alt yapısını temin ediyor; esasen Osmanlı’nın son zamanından tevarüs edilen bir denklemdir; eski egemenlik sahalarına ulaşma sevdasını barındırır. Bu diyalektik, işin bölgesel yayılma kısmında, Türk devlet çekirdeğini (MİT-Genelkurmay- ve nihayet Hariciye) ve imparatorluğunu yeniden tesise çalışan İngiltere’yi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgeye çöken ABD’yle karşı karşıya getiriyor. Bu noktada finans kapitalin Türkiye’deki siyasi uzantıları ABD’de başkanlığı yeni kaybetmiş ancak müesses gücünü yitirmemiş finans kapital siyasetiyle yan yan düşüyor. ABD’nin bölgemizdeki varlığının maddi zeminini teşkil eden CENTCOM, Demokrat Başkan Jimmy Carter döneminin eseridir, Obama’yla ve Biden’la güç kazanmıştır. Bu model genelde Türkiye’nin özelde ise Çebi’nin içine düştüğü gerilimi izah ediyor.

Parantezi kapatıp ikinci dalga İBB operasyonuna dönecek olursak, içerisinin dışarıdan bağımsız olmadığını, dahası içerideki ve dışarıdaki kanatların gün be gün beraber hareket ettikleri iyiden iyiye açığa çıkıyor. Operasyonun bir tarafında AKP’lilerin İmamoğlu için alımına aracılık ettikleri “yeni Başkan” araçları konuşulurken, diğer tarafta 2021’de Külliye’de ödül alan, sonra İBB’yle iş tutan Murat Kapki’ye ait olduğu ileri sürülen lüks araçların görüntüleri sızdı. Hemen ardından Meclis’te Mahir Başarır kanalıyla bu araçların MHP Mersin Milletvekili Levent Uysal’a ait olduğu ortaya döküldü. Bu arada, 19 Mart operasyonundan beri topa girmeyen, etki edebildiği emniyet amirleri ile aşağıya doğru sokağı yatıştırmaya çalışan, MHP’nin gerilimli açıklamalarına karşın aşırı müdahale görüntülerini engelleyen ve kayyum atamama kararlığı gösteren, bu çerçevede İstanbul Valisine 10 günlük yasal süreyi beklemeden apar topar İBB vekil seçimi yaptırtan İçişleri Bakanlığı, otel sızıntılarının kaynağı aranırken kendisini temize çıkarmak üzere derhal Özgür Özel’le Jammer polemiğine girdi. Karşı operasyonlar, hararetin arttığı bir momentte peş peşe geliyor.  

Bu toz duman arasında tekstilci AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi, 1 Mayıs arifesinde ihracatçı TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ı ziyaret ederek Turan hakkında yürütülen soruşturmaya ve yurtdışı yasağına açıkça tepki gösterdi. Yakın zamanda finans kapitalin hükümet temsilcisi Mehmet Şimşek, Turan’ı yurtdışı gezisine katarak soruşturmayı siyaseten boşa düşürmeyi denemiş ancak İstanbul Adliyesini aşamamıştı. Deep TÜSİAD’ın operasyona hiçbir tepki göstermediğini de hatırlamak gerek.

Bu kırılgan şartlar altında düzen, Taksim’de açık vermemek üzere 1 Mayıs’ta Kadıköy emniyet supabını açmıştır. Güç, zayıflık, umut ve ihtimaller üzerine düşünürken hesaba katmamız gerekenleri tanımalıyız.  

Gökçe Kutlu

2 Mayıs 2025

Fotoğraf: 1 Mayıs arifesinde AKP’nin TÜSİAD ziyaretinden bir kare.

Dipnotlar:

[1] Deniz Kuzey, “Pakistan: CENTO-CENTCOM Haritalarının Kesişiminde Çatışma”, 25 Nisan 2025, Sosyalizm. Suriye CENTO zamanında, Türkiye ve İngiltere nüfuzunun tesisine uğraşılan ancak başarılamayan bir sahaydı. Şam’ın başına İngiltere’nin koordinesinde yer alan Şara ve Şeybani gibi kadroların gelmesi ile Suriye de yakın zamanda İngiltere ve Türkiye nüfuz sahasına kısmen dâhil olmuştur. Bu andan itibaren ısınan sahalardandır; Irak’la paralel gelişmeler gösterecektir.

[2] “Serbest Bırakılan İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar Adliye Önünde Karşılandı”, 23 Mart 2025, Youtube.