Loading...

İki Kuruşluk Yorumum


Öncelikle Türkiye ekonomisi bir “kriz” halinde değildi. Ciddi yapısal problemlerin olduğu doğru ama (pandemi özel durumunu bir kenara koyarak) anlık olarak baktığımızda bir ekonomik kriz yok. “Enflasyon” kriz demek değildir. Ne zaman fiyatlar arttıysa, ardından maaşlar da arttı. Gerçek/hissedilen enflasyon resmî enflasyondan fazlaydı, tamam. Reel olarak son birkaç yılda kayıplar yaşanmış da olabilir ama bunlar çok büyük kayıplar değildi. Veri ortada.

 

İstihdam pandemiden bu yana sürekli artıyordu. İhracat/GSYH oranı da trend olarak artıyordu. İşsizlik oranımız kıyaslanabilir ülkelere göre yüksek, tamam, ama artmıyor, hatta düşüyordu. A Haber’in abarttığı gibi Almanları falan kıskandırmıyorduk belki ama krizde de değildik.

 

Alım gücü azalanlar, asgari ücretlilerden ziyade, sürekli enflasyonun altında maaş zammı alan akademisyen, doktor (son zammı aldıktan sonra onlar da sesini kesti), öğretmen, özel sektörde yönetici gibi beyaz yakalılar oldu. Vergi yükü de ÖTV üzerinden bu gruba yüklendi. Çoğu ücret, yukarıdan asgari ücrete doğru yakınsıyordu. Dolayısıyla biz (eğitimliler) gerçek bir gerileme yaşıyoruz ama AKP seçmeni bunu bizim kadar hissetmiyordu. Yani bizim çevrede toplumun genelini yansıtmayan bir “sefalet, yoksulluk, işsizlik, öldük, bittik” algısı vardı.

 

Maaşları eriyen beyaz yakalıların çoğu zaten AKP’ye oy vermiyor. Ama maaşları (fazla) erimeyen dar gelirliler AKP’ye oy vermeye devam etti, haliyle. Ekonomik sıkıntılar (düşük maaş zammı, artan kiralar) metropollerde daha çok hissedildi. Metropollerden de KK çıktı zaten.

 

Haritada sarı olan bölgeler zaten yüksek kiralardan, hayat pahalılığından, artan dövizden görece daha az etkilendi. Oradan da RTE çıktı. Tencere hâlâ iktidar götürebilir tabii ama tencere boş değildi. Metropollerdeki artı fark Anadolu’daki eksi farkı kompanse etmeye yetmedi. Ve şu retorik bence çok önemliydi: “Ekonomide biraz sıkıntı olduğu doğrudur, ama ekonomi bu, iner, çıkar… Zaten kısmen pandemi ve dış güçler yüzünden. Hallederiz; daha önce çözdük, yine çözeriz. AMA iktidarı (bu hainlere, teröristlere) kaybedersek bir daha geri alamayız!”

Tam ters rolleri düşünün (abartarak): Sosyalist bir parti 20 yıldır iktidarda olsa ve son birkaç yılda biraz ekonomik sıkıntı yaşamış (ama batmamış) olsak. Oyumuzu alıp koşa koşa faşist partiye mi verirdik? Hayır, iktidarımızı sürdürmek için yine sosyalist partiye verirdik.

 

AKP seçmeni gerçekten soğan için iktidarı vermedi (orta vadede büyük bedeller ödemek zorunda kalabilir, orası ayrı). Bu bağlamda “Biz artık doktor dövüyoruz” söylemi çok açıklayıcı. Eski rejimin ittiği, kaktığı, dışladığı bir kitle gücü eline geçirdi ve kaybetmek istemiyor.

 

Son kertede sandık siyaseti talepleri olan grupları sahiplenme matematiğidir. AKP eski rejimin yabancılaştırdığı muhafazakâr kesimi topluca sahiplendi. YRP, aşı karşıtları ve nafaka mağdurlarını sahiplendi, %3 oy aldı. ZP yabancı karşıtlarını sahiplendi, %2,2 oy aldı.

 

Seçim sürecinde ekonomik muhaliflerin sürekli terse düştüğünü izledik. Düşük faiz, genişleyici para ve maliye politikası özünde halkçı politikalardır. Ekonominin gerilediği/yavaşladığı zamanlarda kısa vadede yapılacak şey toplam talebi arttırmaktır. AKP bunu yapıyordu.

 

(Hesapta) Sol kanatta top koşturan ekonomistlerin önemli bir bölümü, “ekonomi bir bilimdir” şiarıyla yüksek faiz, fiyat istikrarı ve MB bağımsızlığını, yani neoliberal kemer sıkma politikalarını savundu. Sırf muhalefet olsun diye AKP’nin doğrularına bile yanlış dediler. MB bağımsızlığı ve fiyat istikrarı (sömürülen halkların bir kazanımı falan değil) sermaye kesiminin bir dayatması ve kazanımıdır. AKP’nin seçmeni, küçük esnafı, KOBİ’si geri zekâlı falan değil; yüksek faizin ne sonuçlar doğuracağını biliyor. Muhalefet bu konuda terse düştü.

 

AKP neoliberal mi? Mikro politikalarda öyle: Özelleştirme, sendikaların etkisizleştirilmesi, kurumlar vergisinin düşürülmesi vs. neoliberal politikalar. Ama makro ekonomide öyle değil. Bağımlı MB, düşük faiz, KKM benzeri devlet müdahaleleri neoliberal politikalar değil. Hâl böyleyken ben üç milyonluk farkın hırsızlıkla açıklanabileceğini düşünmüyorum. Sayım açık, imzalı tutanaklar partilerde. Ertesi gün girer YSK sisteminden kontrolünü yaparsın. Hata varsa itiraz edersin. Sonuç alamazsan somut delilleri gösterip ortalığı ayağa kaldırırsın. Kapalı devre köylerde, kasabalarda ölülere oy kullandırmışlardır. Mükerrer oy (ki yakalanmadan yapmak çok zor) kullananlar da vardır. İnanırım; hatta biliyorum. Ama, sayı vermek zor olsa da yapılan hile 100.000 oyu geçmez. İki-üç milyon oy çalınamaz! Seçim sürecinde yapısal adaletsizlikler var. YSK kararları, TRT, taraflı basın, yargı vs. bunların hepsiyle mücadele ederiz, bu ayrı. Ama seçim ESNASINDAKİ bir hırsızlık ile seçimin kaybedildiği bahanesini, kabul eden etsin, üç milyonluk somut delil görmeden kabul etmiyorum.

 

Bana kalırsa “bizim politik hattımız ve kadromuz doğruydu, kampanyamızı doğru yönettik, aslında biz yenilmedik, onlar seçimi çaldı” diyerek kabahati dışardan başka bir şeye atıyorlar ve bu sayede hem seçmeni yatıştırıyorlar hem de kendi koltuklarını meşrulaştırıyorlar. Yani bence muhalefet seçim sürecini yanlış analiz etti ve yanlış bir kampanya yürüttü (kazansaydı doğru diyecektik muhtemelen, sonradan konuşmak kolay). Türkiye’de merkez sağ ve sol birbirine karışmış durumda. Bu neoliberal paradigmanın ve sermayenin bir başarısı.

 

“Lig maçlarını şifresiz yayınlama” gibi halkçı vaatler seçimde gerideyken son kurşun olarak değil, partinin çekirdek politikası olmalı(ydı). Kazanacağını düşünürken “yayın ihalesini bizden kime veririz” diye düşünüp geriye düştüğünde şifresiz olacak demek ikna edici olmuyor.

 

AKP kısa vadede ekonomik faturayı (tamamen pragmatik bir nedenle de olsa) halka ödetmemek için yapılabilecek her şeyi, hatta fazlasını yaptı. Bu bir yandan iyi bir şey. Biz halkız, popülizmden şikâyet edecek değiliz. Fakat diğer yandan orta vade için yapısal sorunlar büyüyor. Taşıma suyla değirmen dönmez. Rezervler tükendi. Dövizi yeterli bir süre istediğiniz bir seviyede tutabilirsiniz belki ama sonsuza kadar değil. AKP günü kurtardı ama seçmeninin ilerde pişman olma ihtimali yüksek.

 

Sonuç olarak, çoğumuz yanıldık. Ben de yanıldım. Anket şirketleri yanıldı. Birçok profesyonel siyasetçi yanıldı. Değerlendirmemde hatalar varsa affola. Katkı ve yorumlarınızı okurum. Maksadım kimseye ahkam kesmek ya da ders vermek değil. Neticede ben sosyalistim, burjuva siyasetine pek inanmıyorum. Kemal bey kazansaydı, sadece RTE gitmiş olacak ve biraz nefes alacaktık, o kadar. Kısa vadede amacımız buydu belki ama şimdi hep birlikte başka şeyleri konuşmalıyız.

 

Anıl Aba

29 Mayıs 2023

@realAnilAba

 

Kaynak