Loading...

İsrail’e Boykot ve Kırıcıları: Ne Yapmalı?


Biden’ın 30 yıl önce söylediği gibi İsrail, Batı emperyalizminin en iyi yatırımıdır; İsrail olmasaydı Batılı güçler, Ön Asya’da bir başka İsrail yaratmaya mecburdu. İleri bir karakol olarak İsrail, kuşatılmışlık, kuşatmayı yarma ve bunun için iş birlikçiler bulma üzerine kurulu bir organizasyondur. Bu yapı, önce abluka altında yaşama yolları bulmuş, bu açıdan Türkiye ve Mersin limanı kritik bir tarihi rol oynamış[1], sonra ablukayı dağıtmış ve nihayetinde Filistin halkını abluka altına almıştır. Yani İsrail için ablukaya alınmamak ve ablukaya almak esastır.

Bu açıdan İsrail’e karşı girişilen boykot hareketi onun gayri insanî ve gayrimeşru varlığı açısından oldukça tehlikelidir. Boykotun kendisi açısından hayatî risklerini gören İsrail, hızlıca önlemler almıştır. Bu konu oldukça teferruatlıdır. Türkiye’nin hissesine düşeni özetlemeye çalışacağız.

1967’de Arap devletlerinin ihanet ve hezimetiyle biten altı gün savaşlarından bu yana Filistin direnişi, kendi göbeğini kendi kesmeye alışmıştır. İkinci İntifadadan sonra, üzerindeki kuşatmayı bir nebze olsun gevşeten direniş, dünya genelindeki dostlarına da ilham vermiş ve neticede 2005 yılında İsrail’in Gazze’den çekildiği sırada BDS (Boykot, Tecrit, Yaptırım) hareketi doğmuştur. Hareket kendisini özetle şöyle tanıtmaktadır:

“BDS, Filistinlilerin öncülük ettiği, özgürlük, adalet ve eşitlik hareketidir. BDS, Filistinlilerin de insanlığın geri kalanı ile aynı haklara sahip olduğuna ilişkin basit ilkeyi takip eder.”[2]

BDS hareketi Türkiye’de de taraftar bulmuş ancak bugüne kadar kritik noktalarda üzerine düşeni yapamayarak, Filistin davasını önemseyen milyonların yaşadığı bir ülkede etkisiz kalmıştır. Bu açıdan dünya genelinde başarılabilen İsrail’de konser boykotlarına Türkiye’nin dâhil edilememesi çarpıcıdır; Selda Bağcan vakası önemli bir örnektir.[3]

Tel Aviv çıkışlı İsrailli müzik grubu Boom Pam, tam da Filistinlilerin uluslararası sahada çalışmalarını yoğunlaştırarak BDS’yi inşa ettikleri süreçte, 2003’te kurulur ve Balkanlar, Anadolu gibi bölge ezgilerinden devşirme müzikler yapmaya başlarlar. Zamanla Selda Bağcan ile iş birliğine giren grup, Bağcan ile Tel Aviv’de, Kudüs’te, Türkiye’de ve Avrupa’da pek çok konser verir; hatta turneye çıkar. Turne 2016’da Mavi Marmara davasının kapatılması konusunda Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmanın imzalanmasını ve Mersin Limanı’ndan Aşdod’a (2010’da ablukayı kırmak sloganı ile yola çıkan Mavi Marmara’nın yolcuları katledildikten sonra zorla çekildiği liman) yeniden sevkiyatın başladığı ayları takiben gerçekleştirilir. Boom Pam, dünyaca ünlü pek çok sanatçının boykot ederek gitmeyi reddettiği İsrail’e Bağcan’ı sokar; Bağcan ise Boom Pam’ı ODTÜ Vişnelik’e…

BDS Türkiye ve Filistin’in Türkiye’deki dostları bu gelişmeleri görmezden gelir, duyarlılık gelişemez. Örneğin konser haberlerini Evrensel de diğer medya organları gibi dümdüz verir.[4] Medyada bu konserler haberleştirilirken, genel olarak Bağcan’dan solcu/muhalif/siyasî duruşu olan sanatçı olarak bahsedilir, “Yuh Yuh”, “Yaz Gazeteci” gibi solu cezbeden şarkıları öne çıkarılır. 

Bağcan’ın adı Boom Pam’la 2014’ten itibaren bir anılır olur, bundan bir süre önce 2012’de Times’ın “Dünya Müziğinde Yaşayan Efsane ve Tarihî Kadın Şarkıcılar” listesinde adı geçer, 2015’te Elijah Wood’un Bağcan hayranı olduğu duyulur. 2019’a gelindiğinde, İsrail Dışişleri Bakanlığı Medya ve Halkla İlişkiler Başkanı Yoram Morad, BDS’nin güçlü olmadığını açıklar, Selda Bağcan-Boom Pam’ın ortak konserlerini örnek verir.[5]

Selda Bağcan vakası bir örnektir. Gayrimeşru İsrail devletinin Türkiye’deki etkisini, Türkiye’de bir boykot hareketinin gelişmemesine verilen önemi, alınan önlemleri, bu noktada sosyalistlerin yetersizliklerini, gündemsizliklerini ve hatta nasıl oltalandıklarını gösteren önemli bir örnek. Mavi Marmara vakası da bu açıdan önemli bir örnektir; Filistin üzerindeki boykotu kırma girişiminin (Mavi Marmara’nın amacı Gazze’ye yanaşabilmekti) İsrail’i nasıl korkuttuğunu, İslâmî kesime liderlik eden yapıların Mavi Marmara davasının satılması olayında gösterdikleri sinik tavrı, yetersizliklerini gösteren önemli bir örnek.

Bugün Gazze ablukasının kırılması, son yıllarda azgınlaşan yerleşimci işgalinin frenlenmesi veya Gazze’nin yeniden işgali, ikinci büyük sürgün gündemdedir. Basın açıklamaları, sokak eylemleri, telin mitingleri yapılmalıdır. Ancak Türkiye’de kalbi Filistin halkı ile atanların Filistin davasına asıl desteği, güçlü bir boykot hareketi ile ortaya çıkacaktır. Filistin direnişi, son yıllarda Arap devletleri ile yaptığı İbrahim Anlaşmaları ile tecrit problemini kalıcı olarak çözmeye yönelen İsrail’in hamlesini boşa düşürmek yolunda önemli bir adım atmıştır; Arap kamuoyu duyarlı hâle getirilmiş; iş birlikçi Arap rejimleri zor duruma düşmüştür. Arap devletlerinin İsrail’le çatışmalı olduğu dönemlerde tecritin kapısı Türkiye’den açılmıştır; bu kapı açık tutulmaya özen gösterilmiştir; Siyonizm’e karşı Türkiye’de siyasî, iktisadî, kültürel boykotu örgütleyebilmek, dünyanın geri kalanında örgütlemekten çok daha kritik bir görevdir. 

Gökçe Kutlu

14 Ekim 2023

Dipnotlar:

[1] Onur Şahinkaya, “Aşdod, Mersin: İki Liman Tek Siyaset”, 30 Haziran 2016, İştirakî.

[2] “What is BDS? Overview” (BDS Nedir? Genel Bakış), BDS.

[3] Eren Balkır, “Zelda”, 20 Haziran 2017, İştirakî.

[4] “Selda Bağcan, Boom Pam ile Birlikte Turneye Çıkıyor”, 27 Eylül 2016, Evrensel.

[5] Lyle Michael, “Israel turns down the volume on BDS” (İsrail BDS’nin Sesini Kısıyor), 09 Haziran 2019, The Pen Chants.