Loading...

Jeremy Rifkin Neyi Savunuyor? Türkiye’ye Neden Geliyor?


Kemal Kılıçdaroğlu, Jeremy Rifkin’i başdanışmanı olarak atadı. CHP, yarın düzenleyeceği bir toplantıyla Rifkin, Daron Acemoğlu gibi isimlerle “vizyonunu” açıklamaya hazırlanıyor. Peki, 3 Aralık Vizyon Toplantısı’nda konuşacak diğer isimler gibi kapitalist iktisadın merkezinde yer tutmuş olan Rifkin bugüne kadar neyi savundu?

Temelde Acemoğlu, Rifkin gibi isimler, kapitalistlerin kâr oranlarının şiddetle düştüğü bir evrede kapitalizmin devamı için çareler aramaktadırlar. Bu arayışın bir yanında, üzerindeki sömürü haddi giderek artan ve patlama tehlikesi olan işçi sınıfının pasivize edilmesi varken; diğer yanında mülksüzleştirme yoluyla yukarı doğru servet transferi var. İşin bir diğer boyutu ise belli başlı ulusal devletlerin kendi pazarları üzerindeki kontrolün zayıflatılmasıdır.

Almanya’da Neyi Başardı?

Sondan başlayacak olursak, vaktiyle Merkel’e şu soruyu yönelterek danışmanlık yapmaya başlıyor:

“Berlin’e gittiğimde Şansölye’ye sorduğum ilk soru –sadece birkaç haftadır görevdeydi– ‘Alman ekonomisini nasıl büyüteceksiniz’ dedim – ve bu çok önemli– ‘işletmeleriniz merkezî telekomünikasyon, fosil yakıt, nükleer enerji, karayolu, demiryolu, su ve hava taşımacılığı için içten yanmalı ulaşımdan oluşan ikinci sanayi devrimi altyapısına bağlıyken ve bu altyapıdaki verimliliğin son 10 ilâ 15 yılda tüm büyük sanayi ülkelerinde pik yaptığını biliyorken?’”[1]

Bu süreçte nükleer tesislerini kapatan Almanya, doğal gaz krizi karşısında kömür tüketimini zirveye çıkartmış vaziyetteydi. Hâlbuki Rifkin, 2019’da yazdığı The Green New Deal adlı kitabında, artık karbonsuz bir düzene geçtiğimizi anlatıyordu. Yine Almanya, Rusya ile arasında inşa ettiği Kuzey-2 Boru hattına ABD’nin yaptığı bombalı saldırıya sesini dahi çıkaramayacak bir noktaya sürüklenmiş bulunuyor.

Çin-Türkiye-İngiltere Hattını Neden Geziyor?

Almanya’nın yanı sıra Avrupa Birliği’nin danışmanlığını yürütmüş olan Rifkin, bugün Kovid yasaklarına karşı halk isyanına sahne olan Çin Halk Cumhuriyeti liderliğinin de danışmanlığını yürüttü. Onun Çin’e gidişi Türkiye’yi ve İngiltere’yi yakından ilgilendiriyordu, 2014’te verdiği bir röportajda şöyle diyor:

“Geçen yıl orada birçok Çinli hükümet lideriyle bir araya geldim. Dört hafta önce oradaydım ve Çin hükümetiyle yakın çalışmaya başladım. Orada olup bitenler konusunda çok iyimserim. Çin, bu [sıfır marjinal maliyetli] mimariyi taahhüt etmede Avrupa’ya katılıyor. Çin, dijitalleşme sürecini yönetebilirse, sıfır marjinal maliyete de geçebileceğinizi artık açıkça görüyor.

Çin ve Avrupa birbirlerinin en büyük ticaret ortaklarıdır. Avrasya, Türkiye’nin sularında küçük bir kesinti dışında, bitişik bir büyük kara kütlesidir. Geçtiğimiz birkaç ay içinde [Çinli liderler] Başkan Xi ve Başbakan Li, Şanghay’dan İrlanda Denizi’ne kadar her yeri birbirine bağlayacak yeni bir Avrasya İpek Yolu çağrısında bulundular. Bu, geçtiğimiz haftalarda Berlin ile ciddi görüşmelerde bulunan liderlerin, iki kıtayı yüksek hızlı bir demiryolu bağlantısıyla birbirine bağlamak ve eski İpek Yolu’nda bir uyanış yaratmak amacıyla başlattıkları yeni ve cüretkâr bir hikâyenin parçası.

Yüksek hızlı demiryolunun sadece bir başlangıç olduğunu belirtmiştim. AB’nin büyük veri ve nesnelerin internetine doğru hareket ettiğini ve Çin’in de diğer taraftan bunu yaptığı düşünüldüğünde, yüksek teknolojili, dijitalleştirilmiş bir platformun iki kıtayı birbirine bağlayabileceğini görmek çok da zor değil. Nihayet, Avrasya’yı marjinal maliyetlerin azaldığı tarihte yeni bir döneme sokacak ticarî bir alan için teknolojik bir platform yaratabiliriz.”[2]

Türkiye boğazlarındaki “küçük kesintiyi” hızlı trenle aşarak Çin’i İngiltere’ye bağlama projesinin hemen başında Çin Hükümetiyle çalışmaya başlayan ve bu projeyi selâmlayan Rifkin, projenin AKP’nin iş birliği ile ilerletilmesinden sonra, nihayet Türkiye’de CHP’nin kurmayı olarak arzı endam ediyor. Çin’in kendi iç talebini artırmasının ve üretimini Türkiye ve çevresine doğru kaydırmasının, ekonomisini “sürdürülebilir” bir seviyeye çekmekle ilgisi var. Bu işi başarabilmek için üretimi kısmaya, bunun için de bir bahane ile “kapanmaya” mecbur. Polis zoruyla, yoğun dijital takiple, karantinayla mümkün kılınan bu sürecin işaretlerinin Rifkin’ın ağzından, çok önceden verildiğini görüyoruz.

Mülksüzleştirmeyi Neden Savunuyor?

Kâr oranlarının giderek azalmasının esas sebebini teşkil eden yatırım maliyetlerini dert edinen Rifkin’in savunduğu “Üçüncü Sanayi Devrimi”, düşük karbonlu, geniş kitlelere hitap etmeyen ve dolayısıyla “sürdürülebilir” bir üretim modeline dayanıyor. Bu modelde geniş kitlelerin mal sahipliği yadsınmak zorunda.

Rifkin’in her biri “çok basılan” ve çok ödüle boğulan kitaplarından bazılarının isimleri şöyle: Sıfır Marjinal Maliyet Toplumu: Nesnelerin İnterneti, İşbirliğine Dayalı Müşterekler ve Kapitalizmin Düşüşü (2015), Üçüncü Sanayi Devrimi (2011), Empatik Uygarlık (2010), Avrupa Rüyası (2004), Hidrojen Ekonomisi (2002), Erişim Çağı (2000), Biyoteknoloji Yüzyılı (1998) ve Çalışmanın Sonu (1995). Örneğin Çin’in yeşil dönüşüm plânına kaynaklık ettiği söylenen Üçüncü Sanayi Devrimi kitabının (2010) Çin’de yüzbinlerce adet basıldığı biliniyor.

Rifkin, derdini “modernitenin insanı yutması” gibi lanse ediyor. O da diğer kapitalizmi kurtarmaya gayretli yeni dönem iktisatçılar gibi insan ve şehir merkezli hayatla kavgalı. Time Wars: The Primary Conflict in Human History’de şöyle diyor:

 “Daha doğal bir yaşam tarzına sahip olan dünyevi ritimler, kentleşmiş bir varoluşun hızlı yollarına yer açmak için bir kenara itilmiştir. Sürekli bir teknolojik geçiş denizinde kaybolan modern erkek ve kadın, kendilerini gezegenin ekolojik koreografisine giderek daha fazla yabancılaşmış buluyor.”

Peki insanlık ne yapmalı, bu modern dertlerden nasıl kurtulmalı? Rifkin, yeni mülksüzleşme sürecini “paylaşım” lafazanlığı altında pazarlıyor. Zenginlerin sermayelerinin paylaşılmasından söz etmiyor elbette. Airbnb’nin kârlılığından feyz alarak şunları yazıyor 2014’te:

“Yüz milyonlarca insan şimdiden ekonomik yaşamlarının bir bölümünü bu yeni iş modeline aktarıyor. Neredeyse sıfır marjinal maliyetle kendi bilgilerini, eğlencelerini, yeşil enerjilerini ve 3D baskılı ürünlerini üretiyor ve paylaşıyorlar. Evlerini paylaşmanın yanı sıra, sosyal medya siteleri, yeniden dağıtım kulüpleri ve kooperatifler aracılığıyla düşük ya da sıfıra yakın marjinal maliyetle araba, giysi ve diğer ev eşyalarını da paylaşıyorlar… Ancak şimdi, giderek artan sayıda genç insan bisiklet sahibi olmalarına gerek olmadığına karar veriyor; paylaşılan bisikletlere erişmekten ve yalnızca kullandıkları süre için ödeme yapmaktan son derece mutlular. Y kuşağı bisiklet sahipliğinden bisiklet paylaşım hizmetlerine geçtikçe, daha fazla insan daha az bisiklet paylaşacağı için bisiklet üretim endüstrisinde gelirlerin düşmesi muhtemeldir.”[3]

Türkiye’de milyonlarca insan barınacak kiralık ev bulma sıkıntısı yaşarken, artık evlerin ailelere dahi odalar şeklinde kiralanması gündemdeyken, toplum ikinci el ürün tüketmeye mecbur bırakılırken CHP, tam da bu icraatları savunan Rifkin’i getiriyor. Diğer yandan Rifkin, et yiyemeyen milyonlara vejetaryenlik öneriyor.

CHP’den Nasıl Bir Siyaset Bekliyor?

Önünde yaşanacak bir ömür olan gençler, ancak kiralık bir odaya yetecek ücretlerle, bisiklet sahibi dahi olamayacakları bir hayata nasıl rıza gösterecekler? Rifkin onu da düşünmüş: 

“İnternet iletişimiyle sosyalleşen genç nesil siyasî liderler arasında ortaya çıktığını zannettiğimiz yeni bir siyasî meyil keşfetmeye başladık. Onların politikaları sağa karşı soldan ziyade merkezî ve otoriter olana karşı dağınık ve işbirlikçi olanla ilgili.”[4]

Evet CHP, tam da yoksulluk zirve yaparken, tam da milyonlarca gencin huzursuzluğu artarken, tam da seçim yaklaşırken, tam da Kovid yasakları sonrası yüksek enflasyon soygunu karşısında halkın uyanma ihtimali doğmuşken; tam da Ukrayna Savaşı günlerinde ABD’ye bağımlı ülkelerin yaşadığı trajediler gözler önüne serilirken, halka kölelik, mülksüzlük, dağınıklık, işbirlikçilik vaat eden Rifkin’i getiriyor; ona “vizyonunu” açıklattırıyor.

Rifkin’in ve CHP’nin vizyonu budur.

Deniz Kuzey

1 Aralık 2022

*Manşet görseli: Jeremy Rifkin, hükümetin “Üçüncü Sanayi Devrimi”ne nasıl geçeceğini anlatmak üzere Çin merkezli çok uluslu “temiz enerji şirketi” Hanergy’nin düzenlediği konferansta. 2011, Pekin.

Dipnotlar:

[1] “A key player in China and the EU's ‘third industrial revolution’ describes the economy of tomorrow”, 16 Haziran 2017, Insider.

[2] “Jeremy Rifkin: Digital revolution could bind China to Europe”, 26 Kasım 2014, Euractiv.

[3] Jeremy Rifkin, “Op-Ed:  The rise of the sharing economy”, 6 Nisan 2014, Los Angeles Times.

[4] Jeremy Rifkin, Üçüncü Sanayi Devrimi.