Bir cinsiyetin, cinsel yönelimin temsil edilmesi politikası o politikanın başarısızlığının ilk nedenidir. Temsil arenası cinsiyetin temsili için değil, onun sayesinde kurulabilmiştir çünkü.
Amaçlananın cinsiyetlerin temsili olması, cinsiyetlerin politik değerler olarak yeniden üretilmesi anlamına gelir. Bir şey en çok politikleştiğinde kendinden uzaklaşır.
Siyasette temsil edilen kadınlık amaç olduğu müddetçe kadının gözden kaçması gereken eşitliği de sağlanamaz. Gözden kaçması gerekeni özellikle seçip kullanıyorum; çünkü sahici bir eşitliğin göstereni onun gözden kaçmasıdır.
Aynı şekilde cinsel yönelimlerin temsil arenasında kimliklenme talebi, onların yalnızca cinsellikle görünme ve temsil edilme talebidir. Baudrillard’ın gözleriyle bakarsak bu her şeyin cinsellik olması; dolayısıyla cinselliğin artık cinsellik olmaması anlamına gelir.
Yalnızca cinselliğin vurgulandığı bir politika baştan mağlup olmuştur. Çünkü cinsellik, insan varlığının gösterenlerinden yalnızca biridir. En güçlüsü olsa bile yalnızca bir gösterene vurgu yapılan politikada insana dair eksiklikler çoğunluktadır.
Basit gösterge kuralıdır: Gösteren fazla öne çıkartıldığında gösterilene dair anlamlar anlamsızlaşır; gösterilen gözden yiter ve böylece gösterge de kaybedilir.
Yükselen cinsiyetçi politikaların tehlikesi, insanın bedeni dışında vurgulanacağı bir şeyin kalmamasıdır. Sanayi kapitalizmi sonrası emeğine yabancılaşan insan için hedeflenen bedenine de yabancılaşmasıdır.
Üretimi çeşitli olan insan emeğini fabrikalarda tek tip üretime kanalize eden kapitalizmde, insan bedeni yeni cinsiyet rollerini de giyinmek zorundadır. Bu bağlamda eşcinselliğin de üretimin dışında düşünülmemesi gerekir.
Cinsiyetler hali hazırda sürekli üretilen şeylerdir. Bugün en çok üretilense eşcinsel cinsiyetlerdir.
Cinsiyetler, cinsiyet rolleri ve kalıpları, hem üretilmekte hem de üretim biçimleri içinde üretilmektedir. Heteroseksüel kadının ve erkeğin, eşcinsel kadının ve erkeğin varlıklarının yalnızca cinsellikle temsil edildikleri arenanın altında pazar vardır.
Arzunun yön verildiği, yönelimlerin üretildiği pazarda eşcinsellerin her birinin eşcinsel olma hikayesine erişmek güç. Mevzu bahis insan olduğunda bu güçlüğü kabullenmek daha onurlu bir davranış olurdu; ama mevzu bahis insan olduğu için zülfüyâre dokunmak pahasına yazmak lazım.
Yalnızca bedenin vurgulandığı bir politikada bedenlerin eşit olmadığı gerçeğini gözden kaçıranın ne olduğunu merak ederim çünkü.
Kimi bedenlerin daha itaatkâr daha zayıf ve pasif olduğu gerçeğinden hareketle, bedenleri, onlarda üretilmiş cinselliklerle kullanıma dahil edenin ne olduğunu da.
İnsan sevgisinden doğan bir merak bu.
Hegemonik erkekliğe başkaldırı iddiasıyla hareketlenen eşcinsel politikanın sözüm ona hegemonik erkeklik tarafından üretilmediğini düşündüren nedir? Erkek bedenini pasifleştiren bu politikanın erkeklik eki şöyle dursun hegemonya olmadığı nasıl kabul edilebilir?
Eşcinselliği toplumsal cinsiyet rollerine karşı baskı aparatı yapan politikanın yeni bir toplumsal cinsiyet rolü ürettiğini ve toplumu onunla baskıladığını görmek gerekir.
Adını koymak gerekirse; ki adını koymak gerekir; bunun adı hegemonik eşcinsellik, hegemonik cinsiyetsizliktir. Şiddeti erkeğin de kadının da bedeni üzerindedir.
@ferithanim
18 Eylül 2022