Hatay halkının oyları ile dün milletvekili seçilen Can Atalay, 2 yıl önce televizyondan şöyle diyordu:
“Akşener Meclis kürsüsünden ‘Demokratik kurumlar demokratik baskı gruplarıdır, bu nedenle de korunmalı ve geliştirilmelidir…’ [diyor] Benim ağzım açık kaldı!.. Gerek 7 Haziran’da gerekse de daha sonra o sandığa sarılan, ondan önce hiçbir şekilde temsili demokrasi meselelerine ilgi göstermeyen on milyonlarca insanın kendi kaderine sahip çıkma iradesi göstermesinde Gezi’nin çok önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum.”[1]
Bu cevabı, program sunucusu Merdan Yanardağ’ın şu sorusu üzerine veriyor: Gezinin mirası nedir?
Halkın her türlü birikimini, direnç noktalarını, örgütlenme eğilimini seçime kanalize eden, burada boğan anlayış aldanmakta, daha çok da aldatmaktadır. Sözüm ona, sandığa giden her sosyalist kişi ve örgüt “taktik” yaptığı, “aslında seçimleri o kadar da merkeze almadığı” söylemini kalkan yapmaktadır. Ama manzara ortadadır, işte depremin ezdiği Hatay’ın yüzü sola dönük halkının oyu ile seçilen ve Gezi’den hüküm giyen vekilin Gezi’ye yüklediği anlam.
Halkın direnç noktaları, onun düzene karşı şüphesinden ve bu şüphenin sebep olduğu mesafeden kaynaklanır. Bu direnç noktalarında, kimlikçi sol beğenmese de aile, gelenek, toplumsal hayatın devletin henüz nüfuz edemediği mahrem sahaları, emek, iman, sabır ve saygı var. Halk içten içe bilir ki “açılırsa saçılırsa” içeri sermaye girer ve dağıtır.
Pandemi şarlatanlığında “kapanma” adı altında, devletin, komşuluğa varıncaya kadar toplumsal hayatı tanzim etmesine ses çıkarmayan, daha çok kapanma talep edenler,
*Dijital gözetime ses etmeyenler,
*Halkın şüphelendiği/direnç gösterdiği aşının pazarlamacılığına soyunanlar,
*Kimlikçi siyaset karşısında aileyi bozuk para gibi harcayarak, onu bütünüyle sağa terk edenler,
*Emeği tecrit fabrikalarında yalnız ve korumasız bırakanlar,
*Seçim kazanma ihtimalini görür görmez, sosyal medyada azan, mütedeyyinlerle alay etmeye meyledenler,
kaderlerini bu denli seçime bağlamışken, bundan sonra ancak halka küfrederler. Ancak aldanıyor ve aldatıyorlar. Mücadele azmi olanları da pasifize ediyorlar.
Çaresizlik, yalnız ve rehbersiz bırakılan kitleleri elindekini muhafaza etmeye sevk ediyor; halk daha kötüsünden korkuyor. AKP’nin oyu keskin biçimde düşerken, dünyanın dört bir köşesindeki gibi milliyetçi hareketler yükseliyor, adını pandemi şarlatanlığı karşıtlığı ile duyurmuş YRP kendi logosuyla meclise giriyor.
1966’da hükümetin yasa tasarısını eleştirmek için Meclis kürsüsüne çıkan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Yahya Kanbolat, “Bu eklemsel görüşün bir yansıtısı,” diye söze başlayınca Adalet Partililer “Anlamıyoruz,” diye araya girer, Fransa tahsilli Kanbolat, “Fransızcası eklektiktir, Türkçesi eklemsel,” diye açıklamaya çalışır, Adalet Partililer “senin kastın şudur,” der: “Mafsal.” Mafsal Arapça kökenlidir, o tarihte Hatay’da sokakta kim duysa anlar; eklemsel uydurmadır, Batının kötü bir kopyasıdır.[2] Sokakta kimse anlamaz. Anlaşılır konuşmak sağa kalır.
Bu sarmaldan çıkmak, önce kendimize dürüst olmayı, başımıza geleni idrak etmeyi, halk gerçeği ile yürümeyi, halkın mustarip olduğu temel çelişkiler ile inşa edilecek örgütü arasında mafsal olmayı göze almayı, kolaya kaçmamayı gerektiriyor.
Aldanmayalım ve aldatmayalım! Aldatanlara, ana akım muhalefete, onun gazetelerine, medyasına, haberlerine, ideolojisine mesafe koyalım. Gelin buradan başlayalım!
Tevfik Atmaca
15 Mayıs 2023
Dipnotlar:
[1] Can Atalay’ın 4 Haziran 2021, 5. Boyut Programında sarf ettiği sözler, Youtube.
[2] Fransızca eclectique, “seçmeci” anlamına gelmektedir; yamalı bohça misali.