Loading...

Papa Neden Geldi? (I)


Ankara’ya Karşı İstanbul’un İcadı

4.yy’ın ilk çeyreği, Roma İmparatorluğu’nun iç savaş yıllarıdır. Pagan tanrılarından meşruiyet alan dörtlü yönetim sistemi çökmüş; doğuyu ve batıyı elinde tutan güçler arasında, ayrıca batıda kendi içlerinde çatışmalar yaşanmıştır. İç savaş döneminde, 303-313 yılları arasında, Hıristiyanlara karşı devlet terörü yaşanmıştır.

Bu koşullar altında iktidarı tek elde toplamaya çalışan Konstantin, halk arasında ciddi bir yaygınlık kazanmış olan Hıristiyanlara yaklaşıyor, onlara karşı zulüm uygulayan güçlerin kendilerini özdeşleştirdikleri tanrılar yerine Güneş Tanrısıyla özdeşleşerek tedricen tek tanrıya ve tek iktidara yöneliyordu. İç savaşta adım adım yendiği rakiplerini Hıristiyanlara zulmeden zalimler olarak kodluyordu.

Bu eşikte Hıristiyanlık ise “İsa’nın tabiatı” ve Paskalya’nın kutlanma günü gibi tartışmalar üzerinden kendi iç savaşını veriyordu. Merkezden uzaklaştıkça İsa’yı beşere yaklaştıranların, Paskalya’nın Yahudi Hamursuz Bayramı’na eşleyenlerin etkisi artıyordu. İskenderiye ve Antakya merkezlerinde ise Hıristiyanlığı Yahudilikten ayırt etmek isteyenlerin, İsa’yı tanrı sayanların otoritesi geçerliydi.

Konstantin, 18 Eylül 324’te Üsküdar’da Licinius’u yenerek Roma’nın o tarihteki iç savaşına son vermiştir. Bu tarih itibariyle Roma İmparatorluğu’nun doğu ve batı idaresi arasındaki kesişim noktası Ankara’dır (Ancyra). Ankara ve çevresi, Anadolu’da hüküm sürmüş büyük güçlerin kadim merkezidir. MÖ asırlarda Galatların, daha sonra Roma’nın Galatia Eyaleti’ne başkentlik yapmış; ilerleyen zamanlarda Roma sonrası ortakçı Ahî idaresinin merkezi olmuş, Osmanlı devrinde Anadolu Eyaleti buradan yönetilmiş, bir başka Roma İmparatoru (Kayser-i Rûm) Fatih Sultan Mehmed tarafından eyalet merkezi olmaktan çıkarılmış, nihayetinde 20.yy’da Türkiye’nin başkenti hâlini almıştır. İç savaşın son evresinde Ankara, Konstantin’in nihai rakibi Licinius’un elinde bulunuyordu. Konstantin Batı’dan geliyordu.

İşte bu Ankara, “iç savaşlar” koşulları altında, Hıristiyanlık içi sorunların çözümü için tertiplenecek konsilin de toplanma yeri olarak belirlenmişti. Kritik bir düğüm noktasında, artık Roma kamu yollarının (cursus publicus) tümünü emri altına almış olan Konstantin, toplantı yerini hava koşullarını bahane ederek Ankara’dan İznik’e aldı. Paye Ankara’ya verilmedi, yeni bir düzen kuruluyordu.

İznik: 1) İstanbul’un dibiydi, İstanbul (Nova Roma) kuruluşta dahi pagan mabetlerinin yanında kiliselerin yükseldiği evrensel bir başkent olarak reorganize edilmekteydi, henüz 330’da resmî açılışı yapılmıştı; 2) Herhangi bir yerin baş kenti değildi, yani bu toplantının şanı ile İstanbul aleyhine güç merkezi olamazdı, İzmit’in idaresi altındaydı; 3) Yüzlerce katılımcıyı barındıracak yazlık saraya malikti.

Neticede 325’te, o tarihte resmen pagan olan Konstantin’in bizzat açtığı ve takip ettiği İznik Konsili’nde Hıristiyanlık olabildiğince tekleşti, İsa’nın tanrılığı tescillendi, aksini iddia edenler bastırıldı, Paskalya’nın tarihi “İsa’nın dirilişine” göre düzenlendi, bu şekilde Yahudilikten ciddi bir kopuş yaşandı. Hıristiyanlık bir devlet dini olarak stabilize edildi, çerçevesi çizildi. Konsil bittikten kısa süre sonra katılımcılar İzmit’e götürüldü, burada tertiplenen Konstantin idaresinin 20. yılı kutlamalarında vitrinde yerlerini aldılar.

İstanbul, kadim sistemin aksine, Ankara’nın Anadolu’da merkez olma vasfını elinden alarak ve bir devlet dini olarak tekleşmiş Hıristiyanlığın başkenti olarak doğdu. Doğar doğmaz Batılı bir tutumla İran’ı tehdit etmeye başladı. İstanbul’da teşekkül eden yeni bürokrasiye Hıristiyanlar hücum etti. 337’ye gelindiğinde İran seferine Hıristiyan din adamları da katıldı.

İznik Konsili sırasında yeni kurulan İstanbul, imparatorluk projeksiyonuna uygun olarak, 56 yıl sonra İstanbul’da toplanan ikinci toplantıda resmî hiyerarşiye dâhil oldu: “Konstantinopolis piskoposu, Roma piskoposundan sonra en yüksek onur rütbesine sahiptir, çünkü orası yeni Roma’dır.” 451’e gelindiğinde Kadıköy Konsili’nde İstanbul, Roma’yla eşitlendi: “Konstantinopolis başpiskoposu, eskiden beri üstünlüğü olan Roma ile aynı onur ayrıcalıklarına sahip olsun; çünkü o Yeni Roma’dır.” Yeni Roma artık gerçek Roma’ydı; doğudaki batıydı; bu koç başı rolü bugün hâlâ caridir.

Özetle, 4.yy’da barbar akınları altında çözülen Batı’ya vekâleten ve Batı’nın yükünü taşımak üzere İstanbul icat edildi. İstanbul ile Ankara’nın temsil ettikleri düzenler arasındaki gerilim çeşitli kavşaklarda su yüzüne çıktı; çıkıyor. 1876 Anayasası’yla İstanbul’un imtiyazlarının kaldırılması, örneklerden birisidir.

Doğu-Batı çatışması, geniş tarihsel süreçte, her dönemin hâkim üretim biçimlerine göre değişen şekillerde varlığını sürdürdü. Bugün, kapitalizm koşullarında, Merkez Bankası ve finans kurumlarının İstanbul’da toplanmaya başlamasından, Ekrem İmamoğlu’nun yükselişi ve Ankara tarafından durduruluşuna kadar, kavganın izlerini takip etmek mümkündür. ABD 2025 Mart’ından bu yana Suriye, Lübnan ve Türkiye’de ciddi girişimlerde bulunmakta, inisiyatifi ele geçirmeye çalışmakta, Ankara ve müttefikleri ise bu pozisyonlara karşı cevaplar üretmektedirler.

2025 Kasım’ında Papa, Ankara’daki protokol mecburiyetlerini tamamladıktan sonra İznik ve İstanbul’a geçti; buradaki önemli faaliyetlerine Lübnan’da devam etti. Bu faaliyetler bölgemizde kotarılmak istenilen Batı merkezli “ABD çözümüyle” yakından ilgilidir. Katolik Kilisesi’nin ve ABD’li yeni Papa’nın bölgesel etkinliği elde edilmeye çalışılan bu çözüme hizmet eder vaziyettedir.

devam edecek

Kolektif

2 Aralık 2025

Görsel: Kurucusu Konstantin, İstanbul’u elinde tutuyor.