İkinci paylaşım savaşından sonra oluşan dünya düzeninde iki süper güç olan ABD ve SSCB’nin temel amacı, şiddet dengesini muhafaza ederek iki kutupluluğu devam ettirmekti. Bu amaçla karşıt kampın ideolojik ve askeri tehditlerine karşı, bölgesel ve küresel kolektif güvenlik örgütleri oluşturuldu. NATO, CENTO, SEATO ve VARŞOVA PAKTI girişimleri güvenlik mekanizmalarının en önemli örnekleridir.
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında tamamen çözülmesi ile soğuk savaş döneminin şiddet dengesine dayalı iki kutuplu dünya düzeni de yıkıldı. Önce, işlevsiz kalan Varşova paktı dağıldı. Sonrasında NATO’nun meşruiyeti sorgulanır hâle geldi. ABD tarafından ortaya atılan “Yeni Dünya Düzeni” kavramı içerisinde NATO işlevsizlikten kurtarılmaya çalışıldı. 11 Eylül saldırısının arifesinde 1999 Washington zirvesi ile stratejik konsept değiştirilip, Avrupa’ya ilaveten Asya ve Afrika da NATO’nun nüfuz alanına dâhil edildi. Böylece o tarihe kadar sadece Avrupa’daki bölgesel sorunlara müdahale edebilen NATO, terörizmle mücadele kılıfı altında, ABD elebaşılığındaki emperyalizmin çıkarlarını çeşitli coğrafyalarda koruyan bir statüye kavuşturuldu.
28 Haziran 2022 tarihinde, Madrid’de yapılan NATO zirvesinde ise Rusya’yı, “en ciddi ve doğrudan tehdit” diyerek hedef alan yeni Stratejik Konsept kabul edildi. Rusya, 2010’daki Stratejik Konsept’te “dış ortak” iken, artık doğrudan tehdit olarak tanımlandı. Yeni konseptte ilk kez, Çin de uluslararası düzeni baltalamakla suçlandı. Çin’in, ekonomik gücünü, stratejik bağımlılıklar yaratmak ve etkisini artırmak için kullandığından bahisle, Rusya Federasyonu ile derinleşen stratejik ortaklık ve ikisinin, kurallara dayalı uluslararası düzenin altını oymaya yönelik birbirini pekiştiren girişimleri, değerlerimize ve çıkarlarımıza ters düşmektedir, denildi.
Rusya ve Çin’in Güvenlik Arayışı
Soğuk savaş sonrası ortaya çıkan belirsizlik ortamı, zengin enerji havzası Avrasya coğrafyasında yeni tehditler ortaya çıkardı. Bölgenin hâkimi “Sovyet İmparatorluğu”nun dağılması, halefi Rusya’nın ise ekonomik ve politik sorunlarıyla uğraşıyor olması, hegemonik güç ABD ve Çin’in iştahını kabarttı.
Enerji ihtiyacının büyük bölümünü Ortadoğu’dan temin edip, deniz yoluyla anakaraya ulaştıran Çin, ABD’nin Hint-Pasifik Okyanusu’ndaki deniz gücü tehditleri nedeniyle enerji güvenliği riske girince, kaynakları çeşitlendirmek için alternatif enerji kaynaklarınca yönelmek zorunda kaldı. Çin sessizce AVRASYA STRATEJİSİ’ni devreye soktu. Önce mali ve teknik yardımlarda bulunarak yeni kurulan enerji zengini Orta Asya devletleri ile ilişkiye girdi. Fakat bölgede güçlü ABD varlığı nedeniyle fazla ilerleme sağlayamadı. Öte yandan Rusya’da boş durmuyor YAKIN ALAN DOKTRİNİ gibi kimi politikalarla eski Sovyet coğrafyasını elinde tutmaya çalışıyordu. Çin, bu koşullarda stratejik bir hamle yaparak, 1960’lardan itibaren ideolojik düşman olduğu Rusya ile 1996’da stratejik ortaklık anlaşması imzaladı. Çin bu anlaşma ile Rusya’yı kontrol altına alsa da sorunlar bitmedi. Sorunların üstesinden gelebilmek için bölge ülkelerini bir araya getirecek bir mekanizmaya ihtiyaç vardı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, 1990’lar boyunca sürecek bir çalkantının içine giren bölge coğrafyasında Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) temelleri ilk olarak Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında, 1996 senesinde Şanghay’da yapılan toplantıda atıldı. Şanghay Beşlisi daha sonra aralarına Özbekistan’ı alarak ŞİÖ’ye dönüştü. Kuruluş belgesinde, bölge ülkeleri arasında güvenliğin sağlanması ve terörle mücadele alanında işbirliğinin geliştirilmesi vurgusu öne çıksa da Batı’da faaliyet gösteren NATO ve AB gibi kuruluşlara karşı Doğu bloğunu temsil eden bir birlik kurmak ya da Putin’in bahsettiği tek kutuplu dünyaya karşı koyacak alternatif blok olduğu söylenebilir.
ŞİÖ katılımcıları, Koyu Yeşil: Üye Ülkeler, Açık Yeşil: Gözlemci Statüsündekiler, Sarı: Diyalog Ortakları
Avrasya coğrafyasının yaklaşık yüzde 60’ını, dünya nüfusunun yüzde 40’ını ve küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 30’undan fazlasını kapsayan ŞİÖ, Ural Dağları’nın batısında Rusya’dan Orta Asya’ya, oradan Asya-Pasifik kıyılarına kadar, Batı’nın karşısında en kapsayıcı, en geniş blok artık. Örgütün 6 üyesinin yanında, 6 gözlemcisi ve 6 “diyalog ortağı” bulunuyor.
Avrasya coğrafyasında soğuk savaş sonrası ortaya çıkan sorunların, bölge ülkelerinin işbirliği ile çözümü ABD’nin işine gelmedi. Süreç içinde konjonktürün de yardımı ile kendini toparlayıp ayakları üzerinde durabilecek hâle gelen Rusya’nın ve soğuk savaş süresince bölgeden uzak kalan Çin'in Avrasya'ya adım atması ABD’nin beklemediği bir gelişme oldu. Rusya ve Çin’in gelişimini devam ettirmesi, bir anda ŞİÖ’yü küresel etkisi olan bir güç hâline getirdi. Hele de örgütün 2005 Astana zirvesinde ABD’ye Orta Asya’daki üslerinden çekil çağrısı yapması ve akabinde Hanabad ile Manas üslerinin kapatılması “direniş bloğu” olarak görülmesini güçlendirdi. Bunun üzerine ABD, Obama zamanında küresel çevrelemeden vazgeçip, Deniz ablukası stratejisine yöneldi.
Mevcut konjonktür ve uluslararası güç dengeleri gözetildiğinde, Çin ile Rusya arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasına rağmen ŞİÖ’nün anti-ABD direniş bloğu olarak görülmesinde tam bir yaklaşım birliği olduğunu söylemek zordur. Rusya Atlantik perspektifini terk etse de aynı şeyler Çin için henüz söylenemez. Her ne kadar ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping geçtiğimiz günlerde icra edilen 20. Kongre açılış konuşmasında, “yeni dünya düzeni oluşturmanın sadece niyetinde değiliz, kapasitesine de sahibiz” dese de kısa vadede anti-ABD’ci çizgiye kayması pek muhtemel görünmüyor. Yapısı gereği bir “ortak savunma örgütü” niteliği bulunmayan ŞİÖ’nün, üyeleri arasında rekabet konusu olan hayli sıkıntılı alanlar da mevcut. Çin ve Rusya, bölgede kendi siyasi etki alanının oluşturmak amacıyla yarış içinde aslında. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Çin-Tayvan-ABD geriliminin gelişim süreci, rekabet yerine işbirliğinin tercih edilmesine neden oluyor. Diğer yandan her iki ülke de Orta Asya ülkelerini kendi nüfuz alanları olarak görüyor.
ŞİÖ katılımcıları, Koyu Yeşil: Üye Ülkeler, Açık Yeşil: Gözlemci Statüsündekiler, Sarı: Diyalog Ortakları
ABD, Orta Asya’yı kontrol etme, Çin’in ticaret yollarını denetleme, Rusya’nın boru hatlarını Avrasya’nın her köşesine götürmesini engelleme ve Güney Asya’yı baskılama hedefiyle gittiği Afganistan’da başarısızlığa uğramış ve söz konusu durumun ekonomik, askeri, sosyolojik ve psikolojik maliyetine katlanmak durumunda kalmıştır. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ABD artık hegemonik bir güç değil, küresel liderdir.
Şüphesiz, Rusya ve Çin’in asıl amacı, ortak çıkarlar için birlikte hareket etme yeteneğini ŞİÖ içerisinde geliştirerek, ABD elebaşılığındaki NATO’yu politik ve askeri yeteneklerle Orta Asya’da dengelemek, bölgedeki nüfuzunu azaltmaktır. ŞİÖ, Avrasya’nın iki önemli gücü olan Çin ve Rusya’nın askeri alanda da birlikte hareket imkânlarını geliştiren ve giderek güçlenen bir yapıya dönüşüyor. ŞİÖ, Orta Asya’daki jeopolitik dengeleri etkileyen ve ABD elebaşılığında emperyalizmin enerji kaynaklarındaki ve yollarındaki etkinliğini artırma çabasındaki yeni NATO’yu karşılayan güç olarak yükselirken, küresel jeopolitiğin bu önemli bölgesinde ABD çıkarlarını zora sokacak gibi görünüyor.
Ahmet Hulusi Kırım
31 Ekim 2022
Bakir Sibirya ve Çin-Rusya İlişkileri
*Manşet Resmi: NATO'nun 28 Haziran 2022 tarihli Madrid Zirvesinden bir kare