Darwin, evrimi ilk olarak gradualizm teorisiyle açıklamıştı. İnsanların evrim sürecine tanıklık etmesi mümkün değildi. Fark edilebilir değişikliklerin gelişebilmesi bol sıfırlı yıllara ihtiyaç duyuyordu. Darwin yavaş ve aralıksız olarak açıkladı evrimi. Gün geldi, sosyal demokratların dört elle sarılacağı bir ilkeye dönüştü. Devrimden çekinenler gradualizmin gölgesine sığındılar.
Araplara atfedilen devenin burnu başlıklı bir anlatı da paylaşılmayı hak ediyor. İlgilisi bulguların yetersizliğini gerekçe göstererek ve çıkış yeri olarak Viktorya Dönemi’ni işaret etmişti. Bir Arap değirmenci, devesinin burnunun yatak odasına girmesine itiraz etmiyor, bir süre sonra devenin vücudunun bir kısmı daha içeri giriyor. Sonunda deve tamamen yatak odasına girmiş oluyor. Bulgarlar, “domuzu bugün yatağın altına alırsanız yarın yatağa gelmek isteyecektir,” derken Ruslar, “bir parmak uzatırsan, dirseğin de gider,” diyorlar.
26 Nisan’da bitirdiğim “Para Sayma Makinesi”, Kavala kurabiyesini yiyenleri açıkça karşısına alıyordu. 5 gün geçti, 1 Mayıs’ta Kavala pankartlarda yer buldu. Yazıda artık alışalım demekle yersiz bir durum içine girmemişim. Keşke girebilseydim. Yanılan olmayı, Kavala pankartının açılabildiği, SYKP kortejinin 1 Mayıs bildirisinde kadınlar, Kürtler ve en sonunda işçi sınıfını da dışarıda bırakmama nazikliği gösteren çürümüşlüğüne tercih ederdim. Marifet değil farkındayım. O nedenle hızlı başlayalım.
TKP döneminde İskenderun Limanı’na baskına gidenler, şimdi Meclis’te limanlar özelleştirilip peşkeş çekilirken oylamaya gitmeye bile üşenir oldular. “Kürt eşittir oy” şiarını benimseyerek Demirtaş’tan yola çıkmışlardı. Yaptıkları kongreyle Belge abilerinin de alkışını almışlardı. Bu biçimi almalarında gradualizm, devenin burnu, domuzun yatağı ve parmak uzatma anlatılarının tamamı geçerlidir. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra Avrupa Birliği Partisi olma gayretleri takdire şayandır. Almanya’da komünist partilerin yasaklanmasına arka çıkan çevrelerin mahsulü Friedrich Ebert Vakfı, gençlerde ışık görmüş olacak ki ilk fırsatta ortak çalışmalara başladı.
HDP öncelleri, SHP’nin içinde kamp kurmuştu. TİP ise HDP’nin içinden yetişti. Bu, şike içeren bir Truva Atı durumudur. SHP’yi CHP’yle bir tutarsanız sadece ekibe DSP’yi eklememiş olursunuz. Bu partiler, sosyalizmin önünü feminist veya çevreci hareketler, Kürt siyasî hareketi, Kemalizm, sosyal demokrasi, demokratik sol, radikal demokrasi, çoğulculuk, özgürlükçü sosyalizm gibi engelleriyle kapattı, kapatmaya devam ediyor. Birbirleriyle iletişimleri dönemin şartları yönünde çeşitli kombinasyonlar hâlini aldı. Kendi partileri taraftar kazanırken, emekçi sınıf hareketleri zayıfladı. İktidarda olan sağcı partinin Meclis’te karşı sandalyelerinde olmaları ve birbirleriyle laf dalaşına girmeleri halkın gözünde sol-sağ bölünmesini TBMM’ye sıkıştırdı. Bu işin sonunda halk kendi siyasî yelpazesini oluşturdu. CHP-SHP-DSP doğrultusu solu, Kürt siyasî hareketi yani son haliyle HDP ve küçük kardeşi TİP de şimdi aşırı solu temsil eder oldu. Kürt siyasî hareketi, bu doğrultunun Kürt tabusuna dair bir öcüyken, bu doğrultu da oyların bölünmemesi için yıllarca tercih edilen adresler oldular. Son cümlede TİP’in, yani şimdi Türkiye solunu temsil ettiği söylenen grubun yeri yoktur çünkü sosyal demokratların Meclis’te, emperyalist paylaşımı andıran roller paylaşmasında bile bu kişiler devre dışı bırakılmıştır.
Sosyalistin geliştiği, büyüdüğü yer sosyalist düşüncedir. Bir bakıma sosyalizm sosyalistin yurdu, sosyalist sosyalizmin yurttaşıdır. Şu anda o yurt işgal altındadır. İçtenliksiz milliyetçilerin vatanlarını göçmenler yüzünden tehlikede görmeleri sosyalistlerin önceliği midir? Yoksa sosyalistler, sosyalizme yapılan işgalin, vatan evlatlarını yani emekçileri unutturup yerine feministleri ve LGBT çevrelerini, yani tüm kimlik akımlarını geçirme girişimine boyun mu eğecektir? Oysa boyun eğmemek yüz maskelerinde bile yer edinmişti.
Kurbağanın kaynayan suya konulduğunda dışarı sıçrayacağı, soğuk suya konup, suyun altı yavaşça ısıtıldığında farkına varmadan öleceği anlatılmıştı. Biyologlar bu özlü anlatımın gerçek olmadığını söylediler. Yani kurbağa dışarı sıçrar demekteler.
Çağrının büyümeye ihtiyacı var. Artık alıştığımızı zaten söyledik. Kurbağa kadar olamayanlarla bizim bir derdimiz var. Biz boyun eğmeyeceklerin olduğuna inanıyoruz. Çağrı, sosyalistleri vatanlarına sahip çıkmaya çağırmanın çağrısıdır. Benzetmenin altında hiçbir popülist kuruntunun yatmadığını tekrarlamam gerekir. Bu vatan emekçilerin iktidarını isteyen herkes için sosyalizmdir.
Abbas Tekin
8 Mayıs 2022