Bugün Türkiye’de kalbi Filistin’le bir çarpanlar derin bir öfke ve çaresizlik içerisinde. Elimiz, gücümüz Filistin topraklarına yetişmiyor. Bunun ezikliğini yaşıyoruz. Vaktiyle her cepheden bu davaya su taşıyanlar, şimdi bir damla su götüremiyorlar. Bu bir gerçek.
“İsrail, Türkiye’de İsrail’den daha güçlü.” Bu da bir başka gerçek. Medyası, sanatçısı, akademisi var. Henüz Aksa Tufanı’nın ilk günü, İsrail’in karşı saldırısı başlamamışken Hürriyet gazetesi katledilmiş Filistinli bir çocuğu taşıyan babanın fotoğrafını basıyor; aynı sayfada tek bir İsrail askerinin ölü bedeni yok. Tufan’a set çekilmeye çalışılıyor.
Aynı gün sosyal medyaya derhâl “toprak satma” yalanı sürülüyor. Faşistler ve sekülerler bu yalanın üzerinde tepinerek “bulduk” diye seviniyor. Başka bir “eleman” çıkarak, “Filistin diye bir halk yok,” diyor.
Hastane bombalanıyor, yatağında çocuklar parçalanıyor. Aynı kalemler bu kez de, “Hamas yaptı deniyor, bağımsız inceleme, kanıt lâzım,” diye dezenformasyona ortak olmaktan çekinmiyor.
Gazze’nin suyu, gıdası kesildikten birkaç gün sonra Türkiye’den İsrail’e yaş meyve ve sebze ihracatı yapılabiliyor.
Özcesi, evet, elimiz kolumuz Filistinli kardeşlerimize yetişmiyor ancak kavganın tam ortasındayız aslında. Siyonist rejim bir yerde Türkiye’de ve Türkiye’den nefes alıp veriyor. Gören gözler, niyet etmiş akıllar için kavga şimdi ve burada bizi bekliyor.
Türkiye’de İsrail’e karşı etkili bir birliktelik ve boykot vücuda gelseydi, bu tablonun çoğunu görmeyecek; Filistin’e buradan el uzatmış olacaktık. “Filistin diye bir halk yok” denecek ortama müsaade eden biziz, İsrail akademisinin Türkiye’de televizyonlarda çocuk katliamı çağrısı yapmasına izin veren biziz.
Amasız, kaygısız yan yana gelmeliyiz. Siyonist rejimin sesini ve ikmalini Türkiye’de kesmeliyiz. Fanon’un dediği gibi, her neslin bir misyonu vardır, kimisi görevini yerine getirir, kimisi görevine ihanet eder. Önümüzde duran görevi inkâr edemeyiz.
Gökçe Kutlu
18 Ekim 2023