Loading...

Sürü


Yakın tarihli gelişmeler dünyada farklı bir evrede olduğumuzu fazlasıyla göstermektedir. Artık Covid-19 pandemisinin uzun vadeli bir projenin aşamalarından biri olduğu da su götürmez bir gerçek. Pandemi süreci içinde kısıtlamalardan karantinaya, aşı geliştirme ve aşılama çalışmalarından dijital gözetime varıncaya değin bir yığın meselenin, zaman ayarlı bir programın icra edilmesi gereken unsurları gibi, sırasıyla toplumların hayatına birer birer sokulduğuna tanık olduk. Öyle ki yürütülen süreç artık zihinsel muhakemede şöyle bir sonuç vermekte: pandemi paketi, iklim paketi… Bu paketlerin senkronize bir şekilde, algoritmik bir sıraya göre uygulamaya konulduğu anlaşılmaktadır. Bu işleyişte sistem dışı, rastlantısal ve kontrol dışı bir durum neredeyse yok denilebilir. Egemenlerin/yönetenlerin/devletlerin, kısacası yüzyıllardır toplumları yönetme kabiliyetine sahip olanların yürütebileceği bir süreç bu.

***

Tarihsel akışta hâkim sınıflar, kitleleri yönetmek konusunda zafiyete uğradığında yahut iktidarlarını tehdit altında hissettiklerinde kaos teorisinin prensiplerini uygulayarak sınıfsal hegemonyalarını sağlamlaştırmışlardır. “Düzensizliğin içinde de bir düzen vardır” ve “Düzen düzensizlikten doğar” düsturları, kaos teorisinin temel ilkelerindendir. Yaşadığımız ve içinden geçtiğimiz sürece bu perspektiften bakmak ve tam kontrollü kaos teorisinin yürürlükte olduğu bir dönem olarak tanımlamak mümkün. Zira kaos güçlü olanın canına can katar, güçlü olanı yaşatır. Güç ise toplumsal ilişkiler söz konusu olduğunda, birlik olana ve örgütlü sınıf bilinci olana dair bir meseledir.

“Matrix bir sistemdir Neo, bizim düşmanımız da bir sistem, içine girdiğinde etrafına bakarsın. Gördüklerin ise iş adamları, öğretmenler, doktorlar... Kurtarmak istediğimiz insanların akıllarıdır. Onları kurtarana kadar sistemin bir parçası olarak kalacaklar. Bu yüzden onlar da düşmanımızdır. Bu insanların çoğu henüz kurtarılmaya hazır değiller ve bazıları o kadar çaresizce ve umutsuzca sisteme bağlı ki sistemi korumak için savaşmayı bile göze alacaklar.” [Matrix]

***

Egemenlerin, eylem ve düşünceleri “komplo” silahıyla savuşturulabileceği, çok çeşitli toplumsal örgütlenme birimleri ve mekanizmaları vardır. 11 Eylül saldırıları olduktan sonra “Bu saldırıyı El Kaide yapamaz, Afganistan’ı işgal etmek için ABD kendi yapmış olabilir,” diyenler de bugün olduğu gibi, çok kullanışlı “komplo” silahıyla karşılanmıştı. Aynı durum, Irak “kitle imha silahları” yalanıyla işgal edildiğinde de yaşandı. Hâkim sınıfların çeşitli biçimlerde kendi safına kattığı ve duygu, akıl, vicdan gibi en insanî yönlerden kontrol edebildiği insanların varlığı, kritik süreçlerin egemenler lehine başarıyla sonuçlanmasında büyük pay sahibi olmuştur.[1] Bu düşünme şeklinde ilişkilerin ve mantıksal bağların herhangi bir değeri yoktur “çünkü basın, uzmanlar, akademisyenler, devlet adamları, bilim insanları, resmî açıklamalar, rakamlar yalan söylüyor olamaz.”

 

“Eğer insan olduğunu kanıtlayamazsan bir istatistik olursun. Seni uyardım…” [Fight Club]

“Bu köksüzleştirilmiş, birbirinden kopartılmış, takatten düşürülmüş insanların aptal muamelesi gördükleri düzene karşı direnmeleri mümkün değildir, vasıftan ve karakterden yoksun olan bu insanlar, devlete çalışan mühendislerin elinde şekillendirilecek bir avuç kilden başka bir şey değildir.”[2]

***

Bugün bu mekanizma, başka bir boyutta pandemi, aşı, cinsiyet, iklim, kıtlık vb. araçlarla sürdürülmektedir. Sürecin özgünlüğü muazzam ölçüde kuşatıcı olmasında yatmaktadır.  Yaşadığımız küresel ölçekli bir saldırı, halkları sindirme, köleleştirme ve mülksüzleştirme programı niteliğindedir. Programın sahipleri ve icracıları milyonlarca insanın kapitalist işleyişte “gereksiz” hâle geldiğini, bol olanın değersiz, dolayısıyla gereksiz olduğunu Dünya Ekonomik Forumu ve G7 oturumlarında, Birleşmiş Milletler raporlarında açık açık söylemektedirler. Sözü edilen sürecin baş teorisyenlerinden olan Yuval Noah Harari, yeni kapitalist evrenin “gereksizler sınıfı” doğuracağı üzerinde durmaktadır. Özellikle dünya nüfusunun neredeyse yarısının yaşadığı Çin, Hindistan, Nijerya, Bangladeş, Brezilya gibi ülkelerin sırtını dayadığı ucuz işgücü bir değer olmaktan çıktığında bu insan yığınlarının yeni bir asalak sınıf oluşturacağını vurgulamaktadır. Harari buradan hareketle, “Peki insanlar artık sisteme faydalı değilse ne olacak?” diye soruyor.[3] Harari’nin bu soruya elbette çeşitli cevapları var ve bu cevaplar kapsamında bir yığın uygulama toplumların hayatına sokulmaktadır.[4] Bu noktada asıl mesele, egemenlerin bir böcek habitatından, bir bakteri enfeksiyonundan söz eder gibi bahsettikleri, günden güne köleleştirilen yığınların bu programa ve uygulamalara karşı koyup koyamayacağıdır.

***

Kapitalist saldırı, şimdiye değin alt sınıfların toplumsal örgütlenme araçlarına ve imkânlarına yönelikti; bu saldırılar nihayetinde ezilenlerin örgütlenme araç ve imkânları büyük ölçüde sakatlanmıştır. Sendikalar ve işçi örgütleri sistem içi bir aparat hâline getirilmiş, sosyalist örgütler seçim odaklı bir kurmacanın “tam kontrollü muhalefet” rolünü benimsemiştir. Sosyal medya ve internet, neredeyse tek toplumsal hak arama alanı olarak kitlelerin bilincine kazınmıştır. Alt sınıfları çözme, bastırma, ayırma, koparma, yalnızlaştırma, manipüle etme vb. süreçlerden sonra saldırı; aile, üreme, beden, cinsellik gibi insanın varoluşsal dürtü ve amaçlarına yönelmiştir. Bugün kitleler çaresizdir, olup bitenlere karşı, şimdilik büyük ölçüde eylemsiz ve seyirci konumundadır. Sistem karşıtı kitlesel mücadele her zamankinden daha zor, zira sistem tarihsel düşmanlarını büyük ölçüde saflarına katmayı bilmiştir. Bütün bu karamsar tabloya rağmen ezilen yığınların örgütlenme ve direniş ile bu saldırıyı geri püskürtme ihtimali vardır. Zira direniş, devrim ve mücadele kendisini her an yeniden, farklı biçimlerde ve bedenlerde üretebilir.

 

İrfan Özgül

17 Ekim 2022

 

Görsel: Alisa adlı müzik grubunun 2003 yılında yayınladığı albümüne ait kapak tasarımıdır.

Dipnotlar:

[1] Bütün bunların dışında, halkın içinden gelen sıradan insanların olan bitenlere bakışı, değerlendirme ve sorgulama şekli çoğu zaman konunun uzmanlarından ve iyi eğitimli üst ve orta sınıf mensuplarından çok daha derinlikli olabiliyor. Mesela Kanadalı Chris Sky’ın henüz pandeminin başında bir sokak röportajında karantinaların, aşılama programlarının, dijital aşı pasaportunun insanların haklarını, özgürlüklerini, işini ve mallarını ellerinden almak ve devamında temel gelire mecbur etmek için dayatıldığını gayet yalın bir dille söylemektedir, @hamityanik, 22 Kasım 2020, Twitter.

[2] Fransa’da yayınlanan Büyük Reset ve onun kuracağı dünyaya karşı direniş çağrısı yapan ve yazarı bilinmeyen bir kitapla ilgili Paul Cudenec’ın değerlendirmesi için bkz. Paul Cudenec, “Komplocu Manifestosu”, 17.02.2022, İştirakî.

[3] Mehveş Evin, “‘Homo Sapiens’in yazarı Harari: ‘Gereksizler’ diye yeni bir sınıf doğuyor”, 28/01/2017, Diken.

[4] Kapitalizmin ilk çağlarında Harari’nin bahsettiği gereksizler sınıfına benzer bir sınıf vardır. Bunlar “aylak, bir işe yaramayan, senyöre bağlı olmayan, terk edilmiş insanlardır; işleri güçleri yoktur ve sadece sayıdan ibarettirler.” Gezgin serseri olarak bilinen bu insanların nüfusu sürgün, hapsetme, köleleştirme, idam-infaz vb. yollarla kontrol edilmiştir; Tolga Oral, “Gezgin Serseriler | Proletaryanın Atası”, 09.08.2019, Aglotlaro.