Tatil Arası “Eylem” ve Hizaya Geçiş


2023 seçimlerinin ardından tatile çıkarak sessizliğe bürünen sol cemaatler, Akbelen’in talan edilmesiyle birlikte tekrar vitrine çıkarıldılar. Geçen haftalarda CHP yönetimi içerisindeki bir ekibin, İmamoğlu’nun arkasına dizilerek Kılıçdaroğlu’na karşı koltuk kavgasına girdiği basına yansımıştı. Söz konusu ekip, uzun yıllardır oturdukları koltukları terk etmeyen isimlerden oluşmaktadır. Seçimlerden önce, sağıyla soluyla kendine “muhalif” diyen herkesin Kılıçdaroğlu’na secde ettiği görülmüştü. Bugün o CHP’nin, geçici olarak devraldığı İBB’yi tekrar AKP’ye devretmesi gerektiği anlaşıldığından dolayıdır ki, İmamoğlu ve şürekâsı, gözünü parti liderliğine dikmiştir:

“Geleneksel siyasal kurumlar yeni ihtiyaçlara cevap veremiyor. Türkiye dâhil birçok ülkede siyasal rejimler kabuk değiştirirken evrensel demokratik değerleri tehdit eden otoriter anlayışlar güçleniyor.”[1]

İmamoğlu imzasıyla okuduğumuz bu satırlar muhtemelen Selin Sayek Böke’nin kaleminden çıkmış olmalı. “Rusya’nın Ukrayna işgali ile başlayan savaş, aslında Soğuk Savaş sonrası yaşadığımız jeopolitik fırtınanın sadece bir evresi,” şeklinde devam eden metinde, kalkınmanın mahalli aktörlerle olabileceği söyleniyor. Çözümün yerelden ulusala, ulusaldan küresele doğru hayat bulacağı ifade edilirken, aslında, yerelde başlanan kişisel yolcuğun artık yukarıya doğru tırmanma vaktinin geldiği mesajı veriliyor. Kendisini, “güçlü liderlik” vurgusuyla pazarlıyor. Mesajın ne şekilde değerlendirileceği kısa zaman sonra görülecektir.

Seçimlerden önce Kılıçdaroğlu’na koşulsuz, utanmadan, sıkılmadan desteğini dile getiren sol cemaatlerin, kokuyu erken aldığı göz önünde bulundurulursa, bugün İmamoğlu’nun arkasına dizilmeleri bir gösterge olabilir. İmamoğlu üzerinden kadrolarını İBB’ye yerleştirenlerin boş kuyuya taş atacağı beklenmemelidir. Hizaya geçilmesi boşuna değildir.

“Türkiye solunun CHP konusunda tutumu, ikircikli, çelişkili ve hatta daha ilerisini ifade etmek gerekirse CHP ekseniyle belirleniyor,” diyen Kurtuluş Kılçer, enteresan bir biçimde doğruyu söylemektedir:

“Bugün CHP içindeki tartışmalar, burjuva siyasetin pespayeliğinin bir örneğidir. Dün ‘Kılıçdaroğluculuk’ yapanların, bugün CHP’de değişim adıyla Kılıçdaroğlu karşıtı kesilmeleri hangi hesap ve kitapların döndüğünün sadece görünen kısmıdır. Kimin eli kimin cebinde belli değildir. Kimin kime ‘operasyon’ çektiği, bu süreçte hangi güçlerin ve sermaye gruplarının devrede olduğu henüz belli değildir.”[2]

Kılçer, durumu iyi ifade etmekle birlikte, kendi partisinin de bu eksenin dışında hareket etme izni bulunmadığını unutmuş olmalı. Hayal âlemindeki çıtayı, içinden çıktıkları TKP’den dahi öteye taşıyabilmek, bu aktörlerin en büyük başarısı olmalıdır.

Kimse, Akbelen talanında başı çeken şirketin patronunun Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın Türkiye şubesinin Mütevelli Heyeti üyesi olmasına[3] şaşırmamalıdır. STK’lar daima sermaye ile iç içedir. Kılçer’in dediği gibi, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değildir.

*          *          *

Kılıçdaroğlu, direnişin sürdüğü Akbelen’e gidiyor. Orada, talanın yapıldığı alana girmeden, göstermelik bir konuşma yapıyor. “Buraya tekrar geleceğim,” dedikten sonra ise alandan ayrılıyor. Direnişçiler buna tepki gösteriyor, “Arabaya değil barikata,” diyorlar.[4] Ardından, direnişçilere tekrar saldırı gerçekleştiriliyor, Kılıçdaroğlu ise alanı başka bir noktadan terk ediyor.[5] Sonrasında CHP’nin meşhur figüranlarından Mahmut Tanal, bir eylemcinin kendisine, “Bizim sayemizde kazanacaktınız, iyi ki kazanmamışsınız. Yoksa burada bunlar yerine sizin karşınızda olacaktık,” demesine karşı, eylemciyi provokatör ilân ediyor, ona parmak sallıyor.[6] Tanal’ın ardından bu kez de devreye yine meşhur figüranlardan Ali Mahir Başarır giriyor, o da kendisine tepki gösteren bir kadın eylemciye, “Bana bağırma,” diyerek parmak sallıyor.[7] Videolardaki yüz ifadeleri, halktan ne denli nefret ettiklerini tüm açıklığıyla gösteriyor. Bu yaşananların zirvesi ise hiç şüphesiz, tokatçı Mustafa Sarıgül’ün yine bir kadın eylemciyi kolundan tutarak sürüklemesi oluyor.[8] Sonrasında Muharrem İnce de alana teşrif ederek, “Sonuç almak istiyorsak bunu şova dönüştürmeden, ciddi bir şekilde mücadele etmemiz lâzım,” diyor, “Başka türlü, ağaçlar kesilmeye devam eder, siz de toz yutmaya devam edersiniz,” diye ahkâm kesiyor.[9] İnce de gelen tepkiler üzerine konuşmasını yarıda keserek alanı terk edenlerdendi. Halktan alınan vergilerle ömür boyu hiçbir iş yapmadan maaş alan bu sülükler, o halkın en ufak bir tepkisiyle karşılaştığı vakit, içlerinde tutmaya çalıştıkları tüm sınıfsal kini kusmaktadırlar. Eylem, öğreticidir. Tarafların netleştiği zamanlardır. Bu yüzden Engels, erken dönem çalışmalarında dahi grevleri, emekçi sınıfın askerî okulu olarak görmüştür.[10]

Derdimiz gazetecilik değil. Yukarıdaki haberleri, solun CHP içindeki koltuk mücadelesine ne şekilde müdâhil olduğunu ibretlik bir örnekle göstermek adına tek bir kaynaktan aktardık. Aktarılan haberlerin tamamı TKP’ye ait soL Haber’den. Seçimler esnasında Kılıçdaroğlu’na koşulsuz desteğini dile getiren TKP, İmamoğlu’nun açtığı cepheye örgütlenmek adına bu haberleri girmekte, tarafını sessiz bir biçimde belli etmektedir. Ne ki, siyasette 24 saatin çok uzun olduğu bilindiğinden olsa gerek, diğer sol figüranlardan daha kurnaz davranmaktadır. Bir yandan Kılıçdaroğlu ve yakın ekibine karşı servis edilen haberler girilirken, diğer yandan ise Turgay Develi isimli köşe yazarının kaleminden, o ekibe övgüler düzülmektedir:

“Akbelen’de doğayı, dolayısıyla hayatı savunanların, kendilerine destek olmak ve meseleyi dünya kamuoyuna taşıyarak görünür olması için CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, TBMM grup başkanvekili Mahir Başarır ile nerede bir hak ihlâli varsa, olay yeri inceleme refleksi ve duyarlılığına sahip olan, Meclis grubunun istisnasız son yıllardaki en aktif milletvekili Mahmut Tanal’a karşı gösterilen reaksiyon, Tanal’ın dediği gibi bir provokasyon değilse, herhâlde en hafif tabiriyle kontrolsüz reaksiyon olmalı.

Eğer kontrolsüz reaksiyonsa, ülkemizin dereleri HES’lerle kurutulur, maden ve taş ocakları için ormanlar talan edilir, tarım arazileri yapılaşma için imara açılırken, TBMM’de ve az da olsa sahada, sosyalist ve komünist yurtseverlerin hemen yanı başında CHP’nin, hadi toptancı yaklaşmayalım ama, Mahmut Tanal başta olmak üzere birkaç milletvekilinin ilk saflarda olduğunu hatırlatarak haklarını teslim etmek gerekir.”[11]

TKP adına bu satırları yazma cesaretini gösteren Develi’nin kendisi de bir ara milletvekili idi. Emekli maaşını boşa almadığı anlaşılmaktadır. Solun ikiyüzlü olduğunu söylemek artık yetersizdir. O, ikiden fazla yüze sahiptir. 30 Temmuz 2023 tarihli Sözcü gazetesinin manşetinde “Bu Ağaçlar Bizim, Bu Analar Bizim,” denilirken, arka kapağında o ağaçları talan eden şirketin ilânına tam sayfa yer verilmiştir.[12] soL Haber ile Sözcü arasındaki tek fark; birinin %25’lik bir kitleyi, diğerinin ise %0.1’lik bir kesimi kandırmasıdır. Alık muhaliflik, her yana sirayet etmiştir.

Politikanın ilkeler üzerinden sürdürülmesi gerektiğini söyleyenler, ilkesizliği ilke edinmişlerdir. Sol, Akbelen talanı üzerinden yeni bir hizalanma hazırlığı içerisindedir. Huysuzluğunun nedeni, çıkılan tatilin erken bitmesiyle alâkalıdır.

Agop Efendi

2 Ağustos 2023

Dipnotlar:

[1] Ekrem İmamoğlu, “Türkiye için yeniden”, 28 Temmuz 2023, Oksijen.

[2] Kurtuluş Kılçer, “Sosyalistler ve CHP”, 26 Temmuz 2023, Manifesto.

[3] “Akbelen’de ormanı katleden şirketin patronu Doğal Hayatı Koruma Vakfı üyesi çıktı”, 28 Temmuz 2023, soL.

[4] “Kılıçdaroğlu direnişin sürdüğü Akbelen’de: ‘Tekrar geleceğim’”, 28 Temmuz 2023, soL.

[5] “Akbelen’de direnişçilere yine saldırı: 3 gözaltı”, 28 Temmuz 2023, soL.

[6] “CHP’li Tanal’dan yurttaşa: ‘Sizin yüzünüzden iktidarı kaybettik, AKP’nin provokatörüsün’”, 28 Temmuz 2023, soL.

[7] “CHP’li Tanal’dan sonra Başarır da yurttaşa sert çıkıştı: ‘Bağırma bana’”, 28 Temmuz 2023, soL.

[8] “Sarıgül Akbelen’de eylemciyi sürükledi”, 28 Temmuz 2023, soL.

[9] “Akbelen’e giden İnce ‘şova dönüştürmeden mücadele etmemiz lâzım’ dedi, tepkilerle alandan ayrıldı”, 28 Temmuz 2023, soL.

[10] F. Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu, Çeviren: Yurdakul Fincancı, Sol Yayınları, 2010, s. 282.

[11] Turgay Develi, “Akbelen’de olan ve olması gereken”, 31 Temmuz 2023, soL.

[12] “Manşetten ‘Bu ağaçlar bizim’ diyen Sözcü arka sayfasını şirketin tam sayfa ilânına ayırdı”, 30 Temmuz 2023, soL.