Loading...

Türkiye Komünist Teşkilâtı Merkezî Heyeti’nin Faaliyeti Hakkında Bakû Kongresi’nde Mustafa Suphi Yoldaş’ın Layihası


Türkiye Komünist Teşkilâtı’nın faaliyeti hakkındaki layihayı esas itibarıyla ikiye ayırmak lâzım gelir: Biri «tenevvür» [aydınlanma], diğeri de «teşekkül» [şekillenme] devri.

Tenevvür devri: Bu devrin mahiyetini, manasını anlamak için Rusya’da inkılâbın henüz başlamadığı zamanlara kadar geri gitmelidir.

Cihan Harbi’nin zuhuru ile memleketimizin mağdur sınıflarından yüzbinlerce amele ve rençperlerin asker sıfatıyla Rusya’ya esir düşerek Sibirya, Türkistan, Kafkasya ve nihayet İdil-Ural boylarındaki demiryol, fabrika ve köy işlerinde havahe zahvahe çalıştırılmaları, esasen hayatta zahmetle yoğrulmuş Türkiye işçileriyle Rusya proletaryası arasında dostluk ve yakınlık husulüne vesile oluyor.

«15 Temmuz» İnkılâbı’ndan beri açılan harp sahnelerinde facialı roller oynamaya mahkûm edilen Türk rençperi ve askeri, bu temastan büyük feyizler alarak sınıfî mübarezede Rusyalı amele yoldaşlarla beraber harekete başlıyorlar.

Ücret ve iş müddeti hakkındaki hareketlere, tatili eşgallere iştirak ederek arkadaşlarının itimad ve muhabbetlerini celbediyorlar. Vaktiyle memlekette halkçılık ve sosyalistlik hayaline hizmet edip belâdan belâya uğrayan ve nihayet muhaceret ve esaret yoluyla bu işçiler kafilesi arasında çalışmaya mecbur olan muallim, muharrir inkılâpçılarımızdan bazı gençler ise, hem amele ile beraber taş taşıyıp çalışarak kapitalizmin ve harpten doğan gaddarlığın ağırlıklarını bizzat kendi hayatlarında hissediyorlar. Tufeyli unsurlara, umumiyetle işleticilere karşı kaynamakta olan düşmanlık duygularının sınıfî inkılâba esas olabilecek derecede tebarüzüne şahit oluyorlar. İşte bu gibi tesirat iledir ki, Rusya’daki Türk amele ve rençperleriyle Bolşeviklerin münasebeti, 1915 senesinden itibaren başlamış ve umumiyetle sermayedarlığa, Çar saltanatına ve nihayet Avrupa Harbi’ne karşı teşvikatta bulunan Bolşevik edebiyatı Türkler arasında büyük bir revaç kazanmıştır. Bu edebiyatın iki sene zarfında amele gruplarında dağıtılarak gizli köşelerde tercüme ve tebliğ edilmesi sayesinde mağdur ve mutaassıp rençper ve askerlerimizin kendi gaddar ve vahşi kuvvetlerimize, zalim hükümet ve hükümdarlarımıza, şan ve şöhret düşkünü müfteri paşalarımıza karşı söz söylemek imkânı hasıl olmuştur.

1917 senesi şubatında Rusya’da başlayan inkılâbın Kerenski zamanına ait ilk kısmında bu gizli faaliyet daha açık bir şekle girerek, Bolşeviklerin şehir ve köy işçi ocaklarında inkılâbı içtimainin yaklaştığına dair açıktan açığa tebligat devri başlamış ve Türk Bolşevikleri de gerek kendi hemşehrileri ve gerekse Müslüman ahali arasında Marksizm ve komünizm hakkında konferanslar tertip etmiştir.

Teşrinievvel vekayiinin başlamasıyla fabrikalarda ve diğer iş ocaklarında çalışan Türk işçilerinin topluluklarına halel gelerek herkes ele geçen fırsat ve hürriyetten faydalanıp memleketlerine gitmek üzere türlü yerlere dağılıyor, evvelce Bolşeviklerle münasebet peyda edenler, içtimai inkılâbın payitahtı kırmızı Moskova’ya geliyorlar ve buradaki Tatar inkılâpçılarıyla kolkola vererek 1918 senesinin ilk aylarında Osmanlı şivesinde olarak «Yeni Dünya» Gazetesi’ni çıkarmağa başlıyorlar. Yeni Dünya’nın intişara başladığı tarih, Bolşevizmin Rusya’da tevessü ve taammümü ile Rus askerlerinin Kafkasya’dan ric’ate ve bu fırsattan istifade eden Osmanlı ordularının Kafkasya’yı istilâya başladıkları devre tesadüf eder. Osmanlı Ordusu, Bakû gaz madenlerini ele geçirerek diğer taraftan Almanlarla beraber Dağıstan, Kuban ve Ukrayna üzerine tesirler yaparak inkılâpçı Rusya’yı ışık ve ekmekten mahrum etmek tehdidini ika ediyorlar.

Osmanlı Hükümet ve ordusu başında bulunan İttihat ve Terakki Fırkası’nı Türk ve Müslüman memleketlerine ait istilâ ve ittihat hırsları da bütün şark memleketlerine sirayet ederek, Müslüman kuvvetlerinin azadlığını Osmanlı istilâsında gördükleri bu devir, Türkiye Bolşevikleri için muhit faaliyetlerinde en ziyade sıkıldıkları bir zamanı hatırlatır. Mamafih Yeni Dünya gazetesi, bir taraftan Alman kılıncına dayanan bu istilâ hareketinin memleketi ve mazlum halkı pek tehlikeli uçurumlara götürmekte ve azadlığın ancak Rusya gibi Avrupa proletaryası arasında da içtimai inkılâbın kıyamına bağlı olduğunu söylemekten, diğer taraftan ise, bu tehlikeyi bir türlü görmek istemeyen paşalar hükümetinin memleket ve halka reva gördükleri zulümleri tebliğden hali kalmamaktadır.

Brest-Litovski Muahedesi’ni imza eden o zamanki muzaffer Türkiye’nin Moskova’daki Sefiri Galip Kemali Bey’in Yeni Dünya ve muharriri aleyhinde verdiği üç muhtıra ile protesto, tutulan bu irşad ve muhalefet yolunun tarihî vesikalarını teşkil eder.

Mamafih şunu da derhal söylemelidir ki, hakikatin karanlıklar içinde kaybolduğu bu dar ve müziç devir, bize, en iyi ve maksada en sadık arkadaşları vermiştir. Muhtelif usera (esirler) karargâhlarından çıkıp Kazana gelen felâketzede arkadaşların ilk müşaveresi, 25 Temmuz 1918 Moskova’da Türk Sol Sosyalistleri Kongresi’ni davet etmiş ve bu konferans «Türkiye Komünist Teşkilâtı»nı doğurmuştur.

İkinci devir: Tenevvür devri burada biterek konferansın seçip ayırdığı merkezî heyet doğrudan doğruya teşkilât işlerine girişiyor. Konferansın verdiği istikametler:

1. Rusya ve Türkiye’deki amele ve rençper ve askerlerimiz arasında tebligat ve teşkilât, içtimai inkılâp cephesinin fikren ve fiilen müdafaası.

2. İlk müsait fırsatta Türkiye’nin de celbolunacak vekillerinden mürekkep ilk Türkiye Komünist Kongresi’nin davet ve celbi, «teşkilâtın fırka hâline getirilmesi» suretinde konferanstan sonra, teşkilâtımız Rusya Komünist (Bolşevik) Fırkası’yla daha yakın münasebete girişmekle beraber; benim bütün Rusya Müslüman İşleri Merkezî Heyet idaresinde aza ve beynelmilel şark tebligat ve neşriyat şubesinde reis olmaklığım, bütün faaliyetimizin Rusya’daki Müslüman işleriyle beraber ilerlemesine sebep olarak merkezî heyet ilk teşkilât devrinde bütün maddi ve manevi vesaitini Müslüman işleri komiserliğinden alıyor, kuvvetinin mühim bir kısmını Müslümanlar arasında küflenmiş fikirlerin yıkılarak inkılâp ruhunun yükselmesine sarfediyor; bu meyanda Türk komünistleri, Tatar sosyalistlerinin Kazan’da davet edilen ilk konferansına iştirak ile ilk programının tertibine fiilen iştirak ettiği gibi bütün Rusya komünist teşkilâtlarının Moskova’da açılan birinci kongresine de altı vekil vermeğe muvaffak olmuştur.

Mustafa Suphi

10 Eylül 1920

[Kaynak: (Çevrimyazı) Burhan Tuğsavul, Mustafa Suphi ve Yoldaşları, TÜSTAV, 2015.]

Fotoğraf Kaynağı: Hazar Yüksel.