Loading...

Uzun Gelincikler Teorisi


Ünlü Roma tarihçisi Titus Livius’a göre Roma kralı Tarquinius Superbus, oğlu Sekstus’u kendisine husumet besleyen Gabii şehrine, orayı politik olarak çökertsin diye gönderir. Sekstus güya babasına başkaldırarak Gabii’ye kaçar. Şehir de Sekstus’u ordunun başına getirir. Sekstus, gizlice Roma’daki babasına bir mesaj gönderir ve şehrin kontrolünü nasıl ele geçireceği konusunda kendisine yol göstermesini ister. Gelen ulağa cevap vermek yerine kral, gelinciklerle kaplı bahçede yürür ve elindeki sopayla en uzun gelinciklerin kafasına vurup kopartır. Ulağın kendisine bu durumu iletmesi üzerine Sekstus, babasının hareketinden çıkarttığı anlam uyarınca Gabii’deki en güçlü isimleri tutuklatır veya öldürür. Böylece şehrin kontrolünü ele geçirip onu Roma’ya bağlar.

Bu olay, eskiden beri Tarquinius Superbus’un ne kadar zalim ve korkunç bir tiran olduğunu anlatmak, ayrıca kendisinin Makyavelli’ye parmak ısırtacak ölçüde iyi bir fitneci olduğunu ortaya koymak için anlatılır. Roma’nın son kralı, Roma Cumhuriyeti’nin özgün hikâyesi içerisinde kendisine yer bulan acımasız bir isimdir. Sonuçta da bu efsaneyle karışık tarih yazımı, okurlarına uzun gelinciklere sempatiyle yaklaşmayı öğretir. Peki ama bu hikâyeden çıkartılması gereken ders bu mudur?

Bugün gerici sosyal eleştiride söz konusu sempati “uzun gelincik sendromu” fikrinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Vasatlıktan bir türlü kurtulamayan kolektivist bir toplumun becerikli ve başarılı olanları yok edip onların yerine, kendimizdeki anlamsızlıktan bile rahatsız olmamıza neden olan boş ve anlamsız isimleri getirdiğini söyleyen bu anlayış, tümüyle karşı-devrimcidir.

Kanaatime göre bu türden bir teori şiddetle reddedilmeli, onun yerine, uzun gelinciklerin kimleri temsil ettiğiyle ilgili gerçeği görmek için uğraşılmalıdır. Biz, Tarquinius Superbus’tan sonra Roma’da başa geçenlerin veya bizimkilerin işlettiği cumhuriyetçi sistemin gerçekte nasıl işlediğini bilince çıkartmak zorundayız.

Tarquinius Superbus, her şeyden önce, kendisinden yüce bir otorite tarafından kendi imtiyazları ihlal edilmesin, ayaklar altına alınmasın diye uğraşan, o imtiyazları korumayı kendisine dert edinmiş aristokratik oligarşi tarafından tahttan indirildi. Bu oligarşinin asıl meselesi, ticaretle uğraşan orta sınıfın hakları olmadığı gibi, o, yoksulların hayatını daha iyi kılma derdiyle yanıp tutuşuyor da değildi.

Roma Senatosu’nu kuran isimler, kendi servetini ve gücünü artırmak için uğraşan, imtiyazlı elitlerden başka bir şey değillerdi. Bu insanlar, belirli bir yaşam tarzıyla yaşama hakkına sahiplerdi; üstelik başkaları bu hakkı kendilerinden alamazlardı. Bayındırlık işlerine para akıtan Romalı oligarklar, spor müsabakalarının masrafını da ceplerinden karşılıyor, devletle aynı kaptan beslenerek zenginleşeceklerini, bu sayede imtiyazlarını koruyabileceklerini iyi biliyorlardı. Neticede Roma’nın uzun gelincikleri, o senato üyeleriydi.

Burjuvazinin en zengin ve en güçlü mensupları, bugünün uzun gelincikleridir. Onlar, Roma Senatosu gibi devlete açıktan hükmetmeseler de bu zenginlerin çıkarları, politik partilerin fikriyatına hükmetmektedir. Çünkü partilere neyi düşüneceğini söyleyen düşünce kuruluşlarını bu zenginler fonlamaktadır.

Bunu gizli saklı da yapmazlar. Liberal demokratik sistem tam da bu şekilde işler. Bu zenginler özel, kimsenin giremediği bir kulüp kurarlar. O kulübe sadece zenginler ve güçlüler girer. Sadece onların görüşleri haber değeri taşır; o görüşlerin ve fikirlerin ne kadar sığ, gerçek dünyadan bihaber, cahilce olduğunun bir önemi yoktur. Alenen yaptıkları soytarılıklara rağmen dış politikadan, göç meselesine, başkanlık seçimlerinden eğitime kadar birçok konuda onlara danışılır.

Romalı oligarklar gibi, bizim bugünkü oligarklarımız da yardım faaliyetlerini statükoyu korumak ve politik hedeflerine doğru yürürken mevziler elde etmek adına kullanırlar. Bu sayede halktan destek görürler, kendilerine tutkuyla bağlı müdafiler bulurlar; bu insanlar da statükoyu savunma görevini layıkıyla yerine getirirler. Yardım faaliyetleri dâhilinde birçok insanın iyi niyetli yaklaşımını işledikleri suçların üzerini örtmek için istismar ederler.

MSNBC kanalında hâlen bir avukat çıkıp, oligarşinin kontrolündeki şirketlerin çocuk kölelerin sırtından kâr elde etme hakkını savunabiliyor. Buna kimse ses etmiyor, onay veriyor çünkü bu avukat, Obama döneminde adalet bakanlığı bünyesinde çalışmış bir isim. Herkes bu durumu kabulleniyor çünkü bu kişi, birçok medya kuruluşuna reklam veren bir şirketi temsil ediyor. Bu avukat, uzun gelinciklere sunduğu hizmetin karşılığını bu şekilde alıyor.

Marksizmin dillendirdiği, proletarya diktatörlüğü denilen düzenin amacı, bu oligarşiyi kontrol ve hâkimiyet altına almak, onun dişlerini söküp yok etmektir. Mecazen ya da değil, işçi devletinin amacı, uzun gelinciklerin başlarını kopartmaktır.

Bu eylem, karşı-devrimin, devrimin yapacağı işlere mâni olmasını önlemek için zaruridir. İşçi sovyetleri, iki kapitalist aday arasında gerçekleşen düzmece seçimlerin ötesine geçip katılımcı bir demokrasinin inşasına imkân sağlar. Devlet iktidarı, sermayenin iktidarını ayaklar altına almak için zaruridir. Hatta kapitalist devlet iktidarını yıkmak için halk iktidarı bile elzemdir. Tarih, dünyanın başarılı bir devrim için atağa kalkacağını göstermektedir. Devlet iktidarı, o devrimi savunmak için zorunludur.

Tarih bu bağlamda incelendiğinde, uzun gelinciklerin anlamlı her türden toplumsal dönüşümün düşmanı oldukları net bir biçimde görülecektir. Onlar iktidarlarının gerçekte ne kadar kâğıttan ve ne kadar gereksiz olduğunu ortaya koyan liberal bir reforma bile karşı çıkarlar. Onlar, bugün bir Tarquinius Superbus gelecek diye korktuklarından, gelip sürekli bize vurmaktadırlar.

Uzun gelincikler her zaman bahçıvandan korkarlar.

Chris Richards

22 Aralık 2021

Kaynak