İbn-i Fadlan, X. yüzyıl Müslüman gezginlerinden. El-Muktedir Billah’ın elçisi olarak görev yapmıştı. Şimdilerde İdil-Ön Bulgarları adıyla Türksüz yazılmayan Volga-Bulgarları’nın hükümdarına yaptığı ziyaretleri aktarmasıyla bilinir. Fadlan, Vikingleri “Onlar, Allah’ın mahlukatlarından en murdarıdırlar. Temizlenmezler,” biçiminde tanımlamıştı. Codex Regius’un Reginsmal’ı ise Vikinglerin güne yıkanmadan-taranmadan başlayamadıklarını söylüyor. Aradaki fark, İbn-i Fadlan’ın Müslüman ritüellerine bağlı kalarak yorumlamasıyla ilişkilendirilmişti. Kimileriyse İbn-i Fadlan’ın yorumunu Vikinglerin taslarının temiz olmadığı ve aynı tasın birçok kişi tarafınca kullanıldığını görmesine dayandırmışlardır. Bu konuda hâlâ bir uyuşma sağlanmadı. Aynı insanlara dair araştırmaların İskandinav ve Arap kaynaklarında farklı sonuçlar verebildiği, buna ilişkin değer yargılarının son derece önemli olduğu görülüyor.
Değer yargıları, tarihsel bir trenin izleyeceği güzergâhı da mola vereceği istasyonları da belirleyebilme özelliğiyle, egemen olan söylemin üreticisi konumunda yer alıyor. Ulusların kendi kaderini tayin hakkıyla, sermaye sınıfının kutsadığı özel mülkiyet hakkının üzeri örtülebiliyor. Bu toprakların deyişiyle zalimler mazlum olurken, mazlumlar zalim sayılabiliyor.
Kuzey Iraklı mazlumların lideri olarak pazarlanan Mesud Barzani, Irak’ın işgali sonrasındaki kazanımlarıyla, ilk olarak George W. Bush, Tony Blair ve Silvio Berlusconi, sonra da Riyad’da Suudi Kralı Abdullah’ın misafiri oldu. Onun bu görüşmelerinin nelere yol açabileceğini bilenlerin protestoları çok geçmeden ortaya çıkmıştı. Resmî adı Zankoy Selaheddin-Hewler (Salahaddin Üniversitesi-Erbil) olan üniversitede hukuk dersleri veren Kemal Qadir, Mesud Barzani hakkındaki yazıları nedeniyle otuz yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 2005’te tutuklandı. Çok sürmeyecek ve 2006’da serbest kalacaktı. Qadir, hukuku Viyana’da okumuştu ve Avusturya vatandaşlığı vardı. Avusturya hükûmeti onun arkasında durmuştu.
Herkesin arkasında Avusturya hükûmeti durmayabiliyor. Aynı üniversitenin İngilizce bölümünde Serdeşt Osman isimli bir genç okuyordu. 1987 Erbil doğumlu Serdeşt, Mesud Barzani yönetiminden memnun değildi. Düşüncelerini bir internet sitesinde paylaşıyordu. Bunlardan bazılarını İngilizceye çeviriyordu. Mesud Barzani’yi halka yakıştırmayan Serdeşt’in okuyucuları artınca tehditler de artmıştı. Serdeşt’i telefonla arayanlar yazılarını durdurmazsa onu öldüreceklerini söylüyorlardı. Serdeşt, 3 Mayıs 2010’da her zamanki gibi okuldan çıktı. Bu kez evine dönemedi. Görgü tanıklarının söylediğine göre beyaz bir minibüs Serdeşt’in yanına yanaştı ve onu zorla araca bindirdi. 5 Mayıs’ta elleri kelepçeyle bağlanmış, kafasında iki kurşun iziyle Musul sınırında bulundu. Otopsisi 4 Mayıs’ta öldürüldüğünü söylüyordu.
Tepki gösterdiği yönetim bu kez Serdeşt’in ölümüne tepki verecekti. Bunu da bölgenin güvenliğini baltalamak, Kürtlerin yaşam ve özgürlüğüne saldırmak için tasarlanmış bir suç olarak açıkladılar. Daha sağlıklı bir ifadeyle Barzaniler, kendi kendilerine milletimizi bölemeyeceksiniz diyorlardı.
Kawa Garmeyani ise Kuzey Iraklı yetkililerin yolsuzluklarını kapsayan bir yayın üstünde çalıştığını söyleyen bir gazeteciydi. 2013 yılında evinin önünde öldürüldü. Kawa’nın hikâyesi kendisinden 20 yıl önce öldürülen Uğur Mumcu’yu hatırlatıyordu. Kawa’nın Uğur Mumcu kadar ünlü olmadığı açıktı. Zaten üstüne gidilmesi beklenmeyen cinayet bir daha gündeme getirilmedi.
Kuzey Iraklı emekçilerin sömürüsüyle biriktirilen servet şimdi Barzanilerden Neçirvan’ın kontrolünde, Virginia’dan Dubai’ye ulaşan yüzlerce mülk, yüzlerce işletmeyi kapsıyor. Kuzey Irak’ta sentetik maddeler üstünden kurulan, yılda 1 milyar dolar kazanç getiren ağ katmerleşiyor. Türkiye sermayesi için hukuk dışı petrol anlaşmaları bu bölgede Barzanilerle kuruluyor. Barzanilerin İngiliz şirketlerle yaptığı yasadışı faaliyetlerinin de arttığı biliniyor. Cezası, Saddam’ın otoriter rejiminden kurtularak, artık Kürt bir yönetimin olması nedeniyle özgürleşecekleri vaat edilen Kürt yoksullara kesiliyor.
Puslu havalara mahal vermeden, açık yüreklilikle dile getirilmesi gerekense bölgedeki üstü kapatılmaya çalışılan sömürüdür. Sömürü renksiz ve milliyetsiz. Yalnızca kâr peşinde koşabiliyor. Bu sosyalistler için eskinin ezberi yerine, yeninin teberi anlamını taşıyor. Bunun sayesinde kesip budayabilecek ve önünü görebilecektir. ABD işgalinin öldürdüğü, diri diri mezara gömdüğü, hasta yataklarına düşürdüğü mazlumların reçetesi olarak, sadece sosyalizmin vurgulanması gerekiyor. Bu sosyalizm de çıkar gruplarıyla müzakere edebilmek adına sınıf vurgusundan geri kalmadan ve bölge medeniyetinin kodlarının istismar edilmesinin imkân verdiği kolaycılıkla “özgürlükçü” dokunuşlar sunan bir yanıltıcılığa kapılmadan, yüksek sesle sosyalizm diyebilmeyi gerektiriyor.
Abbas Tekin
19 Haziran 2022