Mülksüzleştirme, nakitsiz yaşam, sosyal krediler ve vatandaşlık puanları, son dönemin uyulması gereken talimatları. “Karbon ayak izi” ölçüsü ile yaşamımız sınırlanmaktadır. Tükettiğimiz her şey bu amentüye göre hizaya sokulmaktadır ve bu ölçülerden biri de elektrikli araçlar olacaktır.
Elektrikli araçlarla ilgili oluşturulan piyasa destek kredileri, teşvikler ve reklâmlar bu pencereden bakılmaksızın değerlendirebileceğimiz bir konu olmaktan çıkmıştır. Birçok ülkenin, önceden belirlenmiş bir tarihte benzin ve dizel yakıtlı araçlardan vazgeçilerek elektrikli araçlara geçileceğini beyan etmesi ve Paris İklim Anlaşması çerçevesinde kararlar alınması, yakın gelecekte, tüketilen elektrik üzerinden yaşamlarımıza müdahaleler olacağının net bir göstergesidir.
Elektrikli araçlar, doğa dostu ve karbon emisyonu sıfır olarak lanse ediliyor. Bu kadar otomobilin tüketeceği elektriğin ve batarya ihtiyacının nasıl karşılanacağına, araçların güvenlik sorunlarının nasıl giderileceğine dair kaygılar ise göz ardı ediliyor.
İklim değişikliği ile mücadelenin çerçevesini oluşturan Anlaşma, 2015 yılında Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile kabul edilmiş, 4 Kasım 2016 tarihinde ise yürürlüğe girmiştir. Türkiye’de ise Meclis tarafından “Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” 7 Ekim 2021 tarihli ve 31621 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından düzenlenen ve iklim değişikliği ile mücadelede önemli adımlardan biri olan İklim Şûrası, “2053 net sıfır hedefi” doğrultusunda, tüm paydaşların katılımıyla 2022 yılı Şubat ayında gerçekleştirilmiştir. Şûra’da, çalışmalar sonucu iklim değişikliği ile mücadelede net sıfır emisyonu hedefi doğrultusunda 217 yeni tavsiye kararı alınmıştır. Bu kararlar ışığında karbon yoğun sektör olan enerji sektörüne de önemli sorumluluklar yüklenmiştir.[1]
Elektrikli araçların, anlaşmayı imzalayan ülkelerde piyasaya çıkış tarihinin 2016 yılından sonra olması, ayrıca TOGG’un ülkemizde piyasaya sürülmesinin de yine Türkiye’nin bu anlaşmayı imzaladığı yıl olan 2022 den sonraya denk gelmesi tesadüf değildir. Elektrikli araçlar, ÖTV ve kredi desteğiyle de kısa sürede Türkiye otomobil piyasasında yüzde 10’luk bir hacim kazandı.[2]
Yeni Pandemi’miz “karbon ayak izi” olmakta, Dünya Sağlık Örgütü’nün yerini ise Paris İklim Anlaşması almaktadır.
Pandemi sürecinde tüm hayatımızı güvenlik endişesi ile baskı altına alanlar, hastalık-ölüm kaygısı ile yaşamlarımıza müdahale edip bizleri evlere mahkûm edenler, bugün çevre-doğa argümanları ile önümüze iklim anlaşmasını koymaktadırlar. Elbette ki, “kast sisteminin elitleri” bu anlaşmalardan muaf olacaktır. Sonda söyleyeceğimizi başta söylemekte fayda var: Elektrikli araçlar halk içindir; halka sınır koymak, halkın seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, halkı denetim altına almak için üretilmektedir, tıpkı pandemi sürecinde olduğu gibi. Tabiî ki bu süreç, herkesin elindeki araçları satıp elektrikli araçlara geçmesi ile mümkün olacaktır. Bunun için de kredi destekleri ve teşvikler verilmesi, yapmayanlar için ise fazladan karbon vergileri eklenerek herkesin bu araçlara yönelmesi sağlanacaktır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından 2025’ten itibaren konutlarda tüketilecek elektrik miktarını yıllık 5 bin kWh’e düşürmeye hazırlandığı düşünülürse, konut dışında tüketilecek enerjiye de sınır koyulması çok zor olmayacaktır.[3]
Elektrikli Araçlar için Elektrik İhtiyacı
Elektrikli araçlar için gerekli elektrik miktarı her yıl ciddi oranda artmaktadır. Bir elektrikli aracın sarfiyatının ortalama 36 kWh olduğunu düşünürsek (Aracın gücüne göre bu oran 100 kWh’e kadar çıkmaktadır), bu oran yıllık 13000 kWh gibi çok ciddi bir yük artışına neden olmaktadır. Sadece özel bir otomobilde oluşan ihtiyaç bir evin yıllık tüketiminden daha fazla olabilmektedir. Bu hesaba şirketler, kamu ve ulaşım sektörü de dâhil edilirse günlük tüketim daha fazla olmaktadır. Şimdilik ortalamayı esas alıyoruz. Elektrikli araçlar, özellikle şehirleşmiş bölgelerde daha fazla tüketime neden olacağından bu ihtiyacın mevcut üretim alanlarından karşılanamayacağı kesindir. Doğal olarak, elektrik üretmek için kaynakların çoğaltılması zorunludur. Türkiye’deki elektrik üretimi 2023 yılı itibari ile 335,2 TWh, 2030 itibari ile 455 TWh olarak öngörülmüştür.[4] Elektrikli araç sayısı ülkemizde bir milyona ulaştığında günlük tüketim 36 GWh olacaktır. Ülkenin günlük tüketimini ortalama 900 GWh olarak alırsak, bu yükün büyüklüğünü tahmin edebiliriz. Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısı 30 milyon olup, bu sayı artıkça daha fazla santrale ihtiyaç duyulması elzemdir.[5] Elektrikli araçların enerji ihtiyacının yenilenebilir enerji kaynakları ile giderilmesi plânlanıyor olsa da, bu üretimin artacak yüke yeterli gelmeyeceği gözükmektedir. Aktif olarak kullanılan 1 milyon araç için 5 milyon adet güneş paneline ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın karşılanması için Türkiye’nin mevcut yüzölçümünün yaklaşık %6,13’ü güneş panelleri ile kaplanmalıdır.[6] Not etmekte yarar var:
“Tek bir güneş panelinin, özellikle içindeki silisyumu hesaba katarsak, 70 kilogramdan fazla CO2 saldığı ileri sürülüyor. Oysa önümüzdeki dönemde güneş panellerinin sayısının her yıl %23 artması bekleniyor ki bu da güneş enerjisi kapasitesinin her yıl 10 GW artması demek. Bu da 2,7 milyar ton karbonun atmosfere salınması anlamına geliyor; yani milyardan fazla otomobilin bir yıl kullanılması sonucu ortaya çıkana denk bir miktar.”[7]
Ülkemizde güneşin en verimli olduğu yerlerin Güneydoğu ve Akdeniz bölgesi olduğu düşünülürse eğer, bu bölgelere kurulacak güneş panellerinin tarım arazilerine vereceği zarar da hesaba katılmalıdır. Sürekli artan elektrik ihtiyacına yenilenebilir enerji kaynakları çare olamayacağından dolayı, bu açık fosil yakıtlarla kapatılacaktır. Bu da “doğa dostu” ve “karbon emisyonu sıfır” şeklindeki argümanları boşa çıkarmaktadır. Ayrıca ağırlığı sadece 2 gram olan elektronik bir çipin üretiminde 32 kilogramlık atık malzeme ortaya çıkmaktadır. Yani ortaya çıkan ürün ile çıkan atık arasında 1’e 16000 oran vardır. Lityum madenlerinde ortaya çıkan atık ise devasa boyutlara ulaşmaktadır. Tüm bu veriler doğrultusunda görülüyor ki, derdi doğayı korumak olmayan devlet ve sermaye için tek bir amaç vardır: gözetimin ve sınırların hâkim kılındığı bir toplum.
Batarya İhtiyacı-LİTYUM-İYON
Elon Musk’ın meşhur “Kime istersek darbe yaparız, bunu kabullenin!” gönderisi
Otomobil ve diğer teknolojik ürünlerin bataryalarında ihtiyaç duyulan lityum, yeni dönemin petrolüdür ve emperyalizmin yeni sömürü çarkları bu sahada sürmektedir.
Dünyanın en önemli lityum rezervleri Güney Amerika’da bulunan ve lityum üçgeni olarak tarif edilen ülkelerdir. ABD Güney Komutanlığı (SOUTHCOM) Komutanı General Laura J. Richardson, 2022’de ABD’li düşünce kuruluşu Atlantic Council’a verdiği demeçte, “Tüm zengin kaynakları ve nadir toprak elementleriyle, bugün teknoloji için gerekli olan lityum üçgeni var. Dünyadaki lityumun yüzde altmışı lityum üçgeninde bulunuyor: Arjantin, Bolivya, Şili,” demiştir. Richardson, bölgenin stratejik doğal kaynaklarını ABD için bir “ulusal güvenlik” meselesi olarak belirterek, bunun için ABD’nin bölgedeki rakip güçlere karşı “oyununu hızlandırması” gerektiğini söylemiştir.[8]
26 Haziran 2024 tarihinde, en büyük lityum rezervlerine sahip Bolivya’da “lityum darbesi” yaşanmıştır. Darbeden birkaç gün önce, Tesla’ya lityum tedarik eden ACI Systems Alemania ile yapılan lityum anlaşması iptal edilmişti.[9] Halk darbeyi engelledi ve Amerikan darbesi başarısız oldu. Bolivya lityum madenleri için Rusya ve Çin ile anlaşmalar yapmaktaydı. Ocak 2024’te Catl, Brunp ve Cmoc (CBC) konsorsiyumu ile lityum madeni anlaşması yapılmıştı. Tüm bu anlaşmalar, elektrikli araç piyasasının hızlıca büyümesi ve bu sektörde lityumun en önemli maden olmasından kaynaklı olarak, buna sahip ülkelere olası saldırılar gündeme gelmiş ve gelecektir de; tıpkı diğer enerji kaynakları için yapılan müdahaleler gibi. ABD’de yapılan son seçimlerle Trump ve Elon Musk’ın iktidara gelmesiyle birlikte, söz konusu madenlere sahip ülkelerde Amerikancı hükûmetlerin kurulması için çeşitli müdahaleler ağırlık kazanacaktır. Özellikle Bolivya’da yeniden bir askerî darbe girişiminin yaşanması beklenmedik bir durum olmayacaktır.
Elektrikli araç piyasasını lityum madenlerine hâkim olanlar belirlemektedir. Üretim alanları, batarya tedarikçileri, şarj altyapısı gibi başlıklarda etkin olan aktörler önemli bir güç hâline gelmekte, pazar hâkimiyeti Almanya’dan Çin’e doğru kaymaktadır. 2023’te toplam elektrikli araç satışlarının %60’ı Çin, %25’i Avrupa ve %10’u ise ABD’de gerçekleşmiştir.[10]
Araçların toplam maliyetinin yüzde 30’larını oluşturan elektrik bataryalarının üretimi ise %77 ile Çin’in elindedir. Araçların menzili, performansı ve maliyeti doğrudan batarya teknolojisine bağlı olduğundan, piyasayı batarya üretenler belirlemektedir.
Bataryaların Güvenlik Sorunu
Kanada’da gerçekleşen elektrikli otomobil kazasında, güç kesilmesinden kaynaklı olarak Tesla markalı aracın kapıları kilitlenmiş ve içerideki insanlar yanarak can vermiştir.[11] Binlerce insan trafikte bu tür durumlarla karşılaşabilecekken, lityum-iyon bataryalı araçların güvenlik veya yangınla ilgili bu tür çoğu önlemler göz ardı edilebilmektedir. Tüm sistem bir elektrik kaynağına bağlı olduğundan dolayı, güç kesintilerinde ciddi sorunlar çıkmaktadır. Bataryaların aşırı ısınması ve oksijen ile teması durumunda yangınlara neden olması, söndürebilmek içinse alt yapının uygun olmadığı bilinmektedir.
Bataryaların geri dönüşümü ise sanıldığının aksine hiç de “yeşil” değildir. Bazı temel metaller, örneğin bakır (%55), alüminyum (%32), tantal (%40) ve vanadyum (%27) giderek daha iyi geri dönüştürülebilir hâle gelmektedir. Buna karşılık elektrikli taşıtlar için elzem olan lityum ve diğer nadir toprak elementlerinin geri dönüşüm oranı (%0 ilâ %10 arası) çoğu metallere göre oldukça düşüktür. Geri dönüştürülmüş metallerin hacmi, ihtiyaçlara oranla yapısal anlamda daima yetersiz kalacaktır. Kurşun hemen hemen %100 oranında geri dönüştürülse de ihtiyaç giderek arttığı için hâlâ madenlerden çıkarılmaktadır.[12]
Sonuç olarak elektrikli araçlar, kontrol mekanizmasının bir sacayağıdır; tıpkı pandemi sürecindeki kapanma ve aşı dayatması gibi.
Doğanın korunması, kapitalizmin ruhuna aykırıdır.
Türkiye’deki Son Durum
Türkiye’de 2024 yılının ilk beş ayında satışı gerçekleşen toplam 375 bin 97 otomobilin 31 bin 70’i, yani %8,3’ü elektrikli araçlardan oluşmakta, 2023’ün başlarında ülke genelinde 3 bin 81 şarj noktası bulunurken, 2024 Nisan’ında bu sayı 11 bin 412 yavaş şarj (AC) ve 5 bin 821 hızlı şarj (DC) noktası olmak üzere toplamda 17 bin 233’e ulaşmıştır.[13] Marka bazlı bakılacak olursa, yılın ilk sekiz aylık döneminde pazarın lideri %31,57 ile “yerli” Togg iken, onu BMW ve Tesla izlemektedir ancak bu ikisinin toplam satış adeti (9 bin 397) Togg’un (14 bin 849) gerisindedir.[14]
Alman otomobil devi Volkswagen, pazar koşullarından dolayı elektrikli araçlardan istenen verimin alınamadığını ifade etmiş, şirket tarihinde bir ilk olarak yakın zamanda kendi ülkesindeki üç fabrikasını kapatma kararı almıştır.[15] Avrupa pazarında ilk sırayı Tesla alırken, onu Çinli Volvo ve MG izlemektedir. Çin lideri Şi Cinping, yaklaşık on yıl önce Çin’in en büyük otomobil üreticilerinden biri olan SAIC firmasını ziyaret etmiş, elektrikli araç endüstrisine hâkim olunması yönünde bir konuşma yapmıştı ve bugün Çin, hem dünyanın en büyük otomobil pazarı hâline gelmiş hem de Japonya’yı geride bırakarak en büyük ihracatçı konumuna gelmiştir.[16] Gerek Batı’da gerekse Türkiye’de Çin menşeli otomobillere ek vergiler getirilmiştir. Türkiye’de 7 Temmuz 2024 itibariyle %10 gümrük vergisi ve %40 ek vergi olmak üzere bu oran %50’ye çıkmıştır. Bundan bir gün sonra dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi olan Çinli BYD firması ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasında Türkiye’de yatırım yapılmasına yönelik bir anlaşma imzalanmış, bu kapsamda bir milyar dolarlık bir yatırım ve yıllık 150 bin elektrikli otomobil üretimi hedeflenmiştir.[17] Gerek BYD tarafından gerekse Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır tarafından Türkiye’de üretilen araçların Avrupa pazarına sunulacağı açıklanmıştır.[18] Kasım ayında ise BYD’nin fabrikasının Manisa’da kurulacağı, Çin’den 2 bin 500 işçinin aileleriyle birlikte kente geleceği açıklandı. Mimarlığıyla övünen Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, “İçinde Çin sokağının da olduğu yeni yaşam alanları oluşturmaya çalışıyorum,” dedi.[19]
2019 yılında özel bir izinle Şangay’da Tesla fabrikasını kuran Elon Musk’ın bugün ABD’de iktidara gelişi, Türkiye’nin Çin menşeli otomobillerin üretimi ve Avrupa’ya satışına soyunması ve Alman tekellerin geriye düşme eğilimi, emperyalist rekabetin bir yansımasıdır.
Hakan Acar
20 Kasım 2024
Dipnotlar:
[1] “İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi”, CSB.
[2] “7803 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı”, 18 Kasım 2023, Resmî Gazete.
[3] “Elektik Mühendisleri Odası Basın Açıklaması”, 27 Ekim 2024, EMO.
[4] “Elektrik”, Kasım 2024, Enerji.
[5] Hüseyin Gürbüz, “Yerli Elektrikli Aracın Elektrik Sarfiyatını Güneş ve Rüzgâr Enerjisi ile Karşılama Potansiyeli”, Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi, (25), Ağustos 2021, s. 58-69, Dergipark.
[6] Hüseyin Gürbüz, a.g.m.
[7] Guillaume Pitron, Nadir Metaller Savaşı, çev. Alp Tümertekin, İş Bankası Kültür Yayınları, Eylül 2024, İstanbul, s. 26.
[8] “Lityuma konma darbesi!”, 27 Haziran 2024, Yeni Yaşam.
[9] Ayça Söylemez, “Bolivya’da ikinci ‘lityum darbesi’ mi?”, 27 Haziran 2024, Bianet.
[10] “Nearly one in five cars sold in 2023 was electric”, 2024, IEA.
[11] “Tesla kapıları kilitledi, 4 kişi yanarak can verdi”, 13 Kasım 2024, NTV.
[12] Guillaume Pitron, a.g.e., s. 36.
[13] Candeğer Muradoğlu, “Türkiye’de elektrikli otomobil pazarının güncel durumu”, 4 Haziran 2024, Webrazzi.
[14] “Türkiye’de en çok hangi elektrikli araçlar satıldı?”, 7 Eylül 2024, Sözcü.
[15] “Alman otomotiv devi Volkswagen strateji değiştirdi”, 29 Kasım 2024, Sözcü.
[16] “Çin nasıl dünyanın en büyük elektrikli otomobil üreticisi oldu?”, 27 Mayıs 2024, Sözcü.
[17] “Çinli BYD ile ortak yatırım anlaşması imzalandı”, 8 Temmuz 2024, Dünya.
[18] “Bakan Kacır’dan BYD yorumu: Türkiye’de üretilen araçlar Avrupa pazarlarına sunulacak”, 9 Temmuz 2024, Dünya.
[19] “Manisa’ya Çin mahallesi kuruluyor: Çin’den 2.500 işçi gelecek”, 22 Kasım 2024, Odatv.