Kendi ifadesini en keskin şekilde sahte sol içinde bulan küreselci ideolojinin dünyadaki yerel tezahürlerine bakınca, bu fikirlerin arkasında bir tür Batı hayranlığı ve ulusal aşağılık kompleksinin yer aldığını görürüz. Onlara göre Batı demek “bilim”, “aydınlanma” ve “medeniyet” demektir. Kendi halklarına ise küçümseyerek ve hor görerek bakarlar. Çünkü bu halkın yaşantısı “üstün” Batı medeniyetinin “kültür” ve toplumsal yapısına terstir. Küresel ilaç devlerine, “üstün Alman mühendisliği” ürünü olan mRNA aşılarına güvenmemektedirler bir kere. Nasıl güvenmezler? Yapan Alman’dır, aryan ırktır. Sorgulamaya ne hacet yobaz!
Demeye gerek yok, o yoz kültürleri de medeniyetleri de çürüme ve gerilemeden ibarettir. Bizim solcularımıza göre Batı’dan ithal yeni fikirlere şüphe ile yaklaşmak, yeniliklere karşı direnmek, bir tavır olarak Muhafazakârlık, her zaman gericilik demektir. Peki ya bu yeni fikirler ve yenilikler bizi zaten elimizde olandan da etmek için geliyorsa? Ya ileride olan tek şey gerileme ise? Ya hareket geriye doğruysa? O takdirde zamanın akışını durdurma arzusu olan Muhafazakârlık gerçekten de gerici midir, yoksa emekçi kitlelerin burjuva gericiliğe karşı haklı bir tepkisi midir? Ben bu sorunun cevabının basit olduğunu düşünüyorum.
Sahte sol, bu ülke halkının, bin yıldır bu topraklarda birlikte var olan Türkler ve Kürtlerin, en kutsal değerlerini muasır medeniyet adı verilen barbarlığı savunmak için ayaklar altına almaktan hiç tereddüt etmiyor. Buna en ufak muhalefeti de hemen geri kafalılık veya Muhafazakârlık suçlaması ile bastırmaktan geri durmuyor.
Batı bir kere kafalara medeniyet ve ilerlemenin merkezi olarak kodlanınca, insanları da böyle etiketlerle damgalamak, onları solculuktan aforoz etmek kolaydır. Benim zaten bu solculuk tarikatında gözüm yoktu ama olsun, bugün bu arkadaşlara bir ders vermek istiyorum. Bu ders de zalimlerle beraber yürümenin onları zulümden kurtarmayacağıdır.
Yugoslavya’nın bombalanması
Ne kadar “aydın” olursanız olun, siz Batı için eninde sonunda bu ülkenin insanısınız, daha doğrusu, insan değilsiniz ve ölmelisiniz. Onlar Avrupalı ve Hristiyan bir ülke olan Yugoslavya’ya acımadı. Gerçekten, bizim gözümüzün yaşına bakacaklarını mı sandınız? Hayır, Batı kendi müttefiklerini “kullanışlı aptallardan” öte görmez. Ukrayna halkına uygulanan tarife de tam olarak buydu.
Çin Özelinden Bir Anektod
@Akid_Poet hesabından bir görsel.
Şu an müsait misiniz? Size bazı mesajlar göndermek istedim, umarım içerik sizi rahatsız etmez.
Açık ve dürüst olmak gerekirse, her Çinli vatansever değildir. Bu durum özellikle 1970’lerden 90’lara kadar olan dönemde doğanlar arasında belirgin bir şekilde görünür, çünkü o dönemde Çin küresel düzeyde o kadar etkili değildi; Yurt dışında eğitim alanlar Batı ideolojisi ve kültüründen etkilendiler, farklı insanlar oldular. Böyleleri ülkelerine döndükten sonra genellikle sosyal bilimler üzerine çalışırlar. Gelişmiş ülkelerin avantajlarını getirebilirler, ancak eksiklikleri ve sıkıntılarını asla açıklayamazlar veya görmek istemezler. Daha radikal olanları Çin kimliğini bir utanç olarak görür, Çin hükümetine muhaliftirler ve internet üzerinde Çin halkına yönelik ırkçı nefret söylemlerinde bulunurlar.
Twitter’da (X’te) “#China” etiketini ararsanız, geleneksel Çince içeren çoğu gönderi, Çin halkına yönelik ırkçı nefret söylemleri içerir. Modern Çin tarihine biraz aşina iseniz Macau, Hong Kong ve diğer bölgelerin bir zamanlar sömürge olduğunu da bilirsiniz. Bu bölgeler geri alındığında, orada hayat süren insanlar kendilerini Çinli olarak tanımıyorlardı. Bunun yerine kendilerini İngiliz veya bağımsızlık arayan bir ulus olarak görüyorlardı.
Bir örnek olarak, Twitter’da “@Akid_Poet”i arayabilirsiniz, bu hesabın sahibi Japonya’da yakın zamanda öldü, ancak Çin’deki ailesi cenazeyi kabul etmedi. Belki neden ailesinin bu kadar soğuk davrandığını merak edersiniz.
Twitter’da, her yıl binlerce insanın Çin’de açlıktan öldüğünü iddia etti ve Çin’in nükleer bir saldırıya uğramasını temenni etti. Batı ülkelerini övgüye boğdu ve hatta neden İngiliz olarak doğmadığından yakındı. Japonya’ya gitti.
Sanal paralara yatırım yaptığı için büyük bir borcu vardı ve ödeyemiyordu. Kronik olarak yetersiz beslendi, sadece 25 kilo ağırlığındaydı ve yürürken ayakta duramıyordu. Sağlığı kötü olduğu ve Japonca öğrenemediği için iş bulamadı. Marketlerden ücretsiz aldığı çürük sebzelerle besleniyordu. Nihayetinde yoksulluk nedeniyle açlıktan öldü. Çin’de kalsaydı, ortalamanın üzerindeki eğitim seviyesi ile iyi bir iş bulabilirdi.
— Bu internet üzerinde bir Çinli ile olan sohbetimin çevirisidir.
Japonya kolektif Batı emperyalizminin Asya’daki uzantısıdır. Buradan şunu anlıyoruz ki, Batı hayranlığı yalnız Türkiye’ye özgü bir durum olmak bir yana, uluslararası bir fenomen. Bu özünden ve köklerinden nefret etme durumu emperyalizmin beyinleri esir almasından kaynaklanır. Onlar bir tek topraklarımızı işgal etmediler; Akıllarımızı da fethettiler.
Batı’nın bize müstahak gördüğü muamele bu yukarıda yazanlardır ve onlar kesinlikle sizin sadık bir köle olup olmamanızla ilgilenmiyor. Sadık olsanız da olmasanız da bir kölesiniz ve onlar için birdir. Siz ötekisiniz. Öteki biziz ve bu medeniyet diye pazarlanan gaddar ülkelerin sokaklarında ölenler de yine biziz.
Mülayim Ertan
9 Eylül 2023