Loading...

Gerilim, Yumruk, Hukuk


Geçtiğimiz yazıda düzen klikleri arasında içeride ve dışarıda giderek yükselen gerginliğe işaret etmiştik. Yazı, AKP’nin TÜSİAD ziyaretine ve bugüne kadar İmamoğlu operasyon sürecine destek vermeyen İçişleri Bakanlığı’nın, ikinci dalga İBB operasyonundan sonra, ilk operasyonun devletten sızması konusunda kendisini temize çıkarmak için, Özgür Özel’le kamera bantlama/jammer polemiğine girmesine işaretle bitiyordu. Yazı içteki gelişmelerin dıştaki iz düşümlerini de irdeliyor.

4 Mayıs’ta bu tabloyu iki önemli gelişme tamamladı. Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninin çıkışında Özgür Özel’e yumruklu saldırı gerçekleşti. Ardından TÜSİAD iddianamesinin yazıldığı da duyuruldu.

Özel’den başlayacak olursak, kamera kayıtlarına yansıyan görüntülerde saldırı anında korunmamasına özen gösterildiği barizdir. Düşkün saldırgan profili tipiktir, kullanışlıdır; geçmişi ve seçimi ölüm tehdidi içermektedir. Saldırganın olaydan önce Taksim’de bir otele yerleştirildiği gibi detaylar ortaya çıkmaktadır. MHP, Özel’in adını ağzına almadan ve şiddetin her türlüsüyle ilişiği olmadığını ifade eden bir açıklama yapmıştır; bu türlü bir kınama kınamamadır, ciddiyet tonu politik bir tercih neticesinde düşüktür. Dolayısıyla saldırının Özel’in “parlatılması” gibi bir senaryodan ziyade, kanatların tehditleşmeleriyle ilgili olduğu düşünülmelidir.

Yumruk yöntemdir, ilk defa olmamaktadır; 1996’da düzenin gerildiği, Öcalan’a Suriye’deki suikastın Mesut Yılmaz ve Yalçın Küçük kanalıyla sızdırıldığı ve akamete uğratıldığı bir dönemde muhalefette olan Mesut Yılmaz’ın yumruklanması hatırlanmalıdır.[1] Yumruğun ardından ve 28 Şubat’tan sonra iktidara gelen Yılmaz, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu MİT’e sokacak, Kutlu Savaş, MİT’ten belge alamayınca bizzat arama işlemine katılacak, 1993’te ivmelenen kirli savaş döneminin izlerini ifşa edecekti. 1996-1997 örneği, Türkiye’nin düzen içi güçlerinin ve bu güçlerin dış kanatlarının kavgasının yansımasından tarihî bir kesittir. 1996 Kasım ayı Susurluk Kazasıyla başlamış, bu hamle MİT’in Çiller Özel Örgütü raporunun açıklanmasıyla sürmüş ve karşı bir hamle olarak Mesut Yılmaz’a yumruk tehdidi ile kapanmıştır.

Özel’in yumruklanmasında seçilen mekân da önemlidir. Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni çıkışı siyasî bağlama işaret etmektedir. Özgür Özel, İmralı Süreci’nin başlamasından sonra sürecin önceye dayalı hazırlıklarını ve bazı detaylarını ifşa etmişti. Söz gelimi hâkimlerin üzerinde çalıştığı hazırlığın ifşaatı, süreci zora sokan önemli bir başlıktı; bu ifşaattan sonra sürecin temel taşlarından olan bir çeşit af ilânı gecikmek zorunda kalmış, hassas bir zeminde ilerleyen sürecin hızı düşmüştü. Yine 2023 yılında Merdan Yanardağ yeni açılım sürecini ifşa edip hapse girerken adliyede Önder bulunmuştu; o dönem de bozmaya karşı düzeltici, teskin edici, “yapıcı” bir işlev görmüşe benziyor; üzerinde düşünülmesi gereken örtüşmelerdir. Son olarak bu bahsi, Doğu Perinçek’in iddiasını hatırlatarak bitirelim. Perinçek, Öcalan’ın Önder’e hitaben, “ABD sizi öldürür,” dediğini kalp krizi geçirdiği gün Önder’in bizzat kendisine söylediğini açıklamıştır. Yumruk ciddidir, Türkiye’nin ekseniyle alâkalıdır.

TÜSİAD soruşturmasına yönelik karşı hamleler de hızlanmıştır. Önce Mehmet Şimşek, yurtdışı daveti üzerinden soruşturmayı siyaseten düşürmeye çalışmış, sonra Nihat Zeybekçi, TÜSİAD Başkanı Ömer Turan’ı ziyaret ederek açıktan kavgaya girmiştir; neticede cevap gecikmemiş ve dava açıldığı bugün (5 Mayıs) basına duyurulmuştur. Erdoğan imkânları dâhilinde müdahale edebilmektedir; imkânlarının sınırlarını ve kavgada duracağı zemini zaman gösterecektir.

4-5 Mayıs günlerinde yumruk ve hukuk, siyasî şiddetin iki ayrı görünümü olmuştur. Yaşanan şiddet eylemleri bir tür hukuk kurucu işleve de sahiptir. Düzen içi çekişmenin şiddetlendiği anlardan geçiyoruz. Tarafları giderek dahi iyi tanıyoruz.

Gökçe Kutlu

5 Mayıs 2025

Dipnot:

[1] Üçüncü Ergenekon İddianamesinde Yalçın Küçük’ten ele geçirildiği iddia edilen defterle ilgili şu kayıtlara yer verilmişti: “Defterin (97) ile numaralandırılmış sayfasında, ‘Dün iki dava vardı. İki numaralı mahkemede görüldü. ÖCALAN’a suikasti Mesut YILMAZ’ın önlediğini açıkladım. Mahkeme doğru kabul ettiği izlenimini verdi... Başkan, bunu daha önce devlete neden söylemedin, dedi, kızdı. Savcı YILMAZ adına konuşanın ismini sordu, herkes doğru saydı’ yazdığı, Defterin (99) ile numaralandırılmış sayfasında, ‘Apo suikasti açıklamasına karşı MİT tam bir müdafaa savaşı izliyor. Kontrol ettiği yerlerde Hürriyet ve Cumhuriyet izi bile yok. Net bir durumdur. Doğu, İlhan SELÇUK’a özel bir haber göndermiş, dün Hasan YALÇIN güzel bir açıklama yapmış’” [Wikisource]. Yalçın Küçük bu tür iddiaları hiçbir zaman reddetmemiştir, aksine kimi zamanlarda ve çeşitli mecralarda sahiplenmiştir.