Loading...

Tekno-Feodalizm mi, Yeni Kölelik mi? (III)


Üçüncü Sorun

Yanis Varoufakis’in bestseller olan Tekno-Feodalizm: Kapitalizmi Ne Öldürdü? kitabını ele aldığımız bu yazı dizisinde üçüncü sıraya “teorik zayıflık ve sorunların tahrifini” koymuştuk.  Bu sorunu giriş yazısında, “teorik kurgusu, olanı biteni açıklamamaktadır, aksine olguları tahrif etmektedir, sureti haktan görünüp sorunun sebebini teşkil eden ideolojik argümanları meşrulaştırmaktadır. Bu argümanlardan kopamayan ancak ana akım iktisada da mesafeli duranlara tutunacak bir dal vermektedir,” şeklinde tanıtmıştık.

Bu şekilde özetlenen soruna verebileceğimiz en bariz örnek “iklim felâketi” söylemine kitapta verilen değerdir. Kitapta iklim krizi, verili bir olgu olarak ele alınmaktadır. İnsan türünün sonunu getirecek bir aciliyet içerisinde olduğumuz konusunda Varoufakis’te şüphe yoktur; hatta büyük devletlerin iklim felâketi karşısında anlaşmaya vararak, birlikte hareket etmeleri gerekmektedir ancak tekno-feodalizm engel olmaktadır. Fosil yakıt tüketimi iklim krizinin sebebidir.

“Bulut Sermaye Çağı, iklim değişikliğinin hafifletilmesinin önüne iki engel dikiyor. Engellerden biri siyaset düzeyinde işler ve açıktır. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Çin (Breziya, Rusya, Hindistan ve Güney Afrika’yı da söylemeye gerek yok) arasında büyük bir uzlaşma, iklim ısınmasını türümüzün hayatta kalmasıyla uyumlu seviyelerde sınırlamak için ön koşuldur. Bu Yeni Soğuk Savaş’ın gölgesinde, artık umabileceğimiz en iyi şey, her iki süper bulut beyliklerinde iki ayrı yeşil dönüşüm-küresel yeşil gündemin ikiye ayrılmasıdır ki, korkarım bu da fosil yakıt tekellerinin işine yarayacak, onları birbirine karşı oynatarak sondaj yapmaya devam etmelerine olanak sağlayacaktır.”

Günümüzde imanın konusu olan iklim krizinin varlığını ve etkilerini sorgulamak, meczuplukla eş değer sayılmaktadır. Öyle ki, iklim krizinin varlığı veya yokluğundan ziyade, söylem ve eylem bazında neye yol açtığı veya ekonomi politikasının eleştirisi, aklı başında ana akımcıların dikkatle kaçındığı konulardandır.

İklim krizi, en temelde bir modeldir, tasarımdır, olsa olsa tezdir. Bilimsel olarak kesin ve evrensel ölçekte işleyen bir mekanizmayı, yasaları ifade etmez. Ona yönelen popüler imanın temelinde, insanın ve toplumun günahkârlığı aksiyom olarak durmaktadır. Hıristiyanlığın günahkâr doğumuna benzeyen bu ön kabule göre, insan doğa üzerinde hâkim oldukça verdiği zarar artmış, dünya felâketin eşiğine gelmiştir. Felâketten kurtulmak için az insan; az tüketen, az dolaşan, küçülen, önemsizleşen, doğanın diğer unsurları gibi sıradanlaşan insan gerekmektedir.

Bu noktada tekno-feodalizm teorisinin ucuzluğu ifşa olmaktadır. Teori temelden sakattır. Sakattır çünkü bir yandan güya insanın serfleşmesini dert edinirken, diğer yandan insanın derinlemesine aşağılanmasını ve acziyetini gerektiren iklim krizi tezlerini sahiplenmektedir. Bu toplama teori, meczup damgasından korkan ancak bir şekilde solculuk da yapması icap eden çevrelerin derdine derman olmaktadır. BirGün’ün, Açık Radyo’nun ve diğerlerinin ilgisi bu çerçevede anlaşılmalıdır. “Pandemi vardı ama istismar edildi, iklim krizi var ama yeterince mücadele yok,” diyen özne, kapitalizmin güncel sistematiğinin çözülmesinde zararı olduğu için böyle demektedir. Kapitalist sistemin güncel yapısının sistematik analizi, bir yerde yeni orta sınıfların pozisyonunu, sistem içindeki ideolojik dolgu işlevlerini açığa çıkarmaktadır. Dolayısıyla etik tonu yüksek, muğlâk tezlere muhtaçtırlar.

Marks’ın, Felsefenin Sefaleti’nde işlediği Proudhon eleştirisine atıf yaparak geçmek istiyoruz. Bu bakımdan, yeni feodal tezlerdeki tutarsızlığın eleştirisi, Evgeny Morozov’da öz biçimde ifade ediliyor:

“Feodal söylemin popülerliği, medyatik zekâdan çok, entelektüel zayıflığın bir göstergesidir. Sanki solun teorik çerçevesi, kapitalizmi analiz edebilmek için mutlaka yozlaşma ve sapma gibi ahlâkî kavramlara başvurmak zorundaymış gibi… ‘Tekno-feodalizm’ olarak tanımlanan şey, gerçekte kapitalist toplumsal ilişkilerin derinleşmesidir; onlardan bir uzaklaşma değildir.”[1]

Neticede tekno-feodalizm, gerek iç kurgusu gerekse de savunucularının, bu kurgunun sebebini teşkil eden toplumsal rolleri gereği, kapitalizmi açıklamamak üzere inşa edilmiştir.

Bugün kapitalizm; tekelleşmenin, finansal araçların merkezî kontrolünün ve kredi tahsislerinin dizayn edici etkisinin güçlendiği koşullarda, iklim krizi vb. tezleri ekonomik müdahale vasıtası olarak kullanmaktadır. Kredi ağları bu gibi bahanelerle dizayn edilmektedir. Finansal şişkinliğin, olası patlamaların önüne geçilmesi ve piyasalara müdahale için iyi bir bahane bulunmuştur. Diğer yandan, azalan kâr oranlarının telafisinde, karbon vergisi gibi ek sömürü araçları, insanın suçlanması şartıyla oturtulabilecektir.

“Bu nedenle, özellikle gençlere, bulutçu sınıfın gücü ne kadar büyükse ve tekno-feodalizmin ilerleyişi ne kadar hızlı olursa, biz halkın iklim felâketini önlemek için yapabileceği şeylerin o kadar azaldığına dair rahatsız edici haberi iletmek istiyorum. ‘Gelecek için grev’in ön saflarında yer alan gençler, gezegenimizin aşırı ısınmasını önlemenin tekno-feodalizme direnmekle el ele gittiğini anlamalıdır.”

Varoufakis gençlere, iklim eylemelerinin yanına anti tekno-feodal eleştiriyi eklemelerini salık veriyor. Hâlbuki kapitalizm, o eylemler sayesinde umutsuz gençliğin kendisini her gün suçlamasını, fazlalık olarak görmesini, acılarına katlanmasını sağlıyor. Aldatmacaya aldatmaca eklenmek isteniyor.

Tutarlılık gözetmeden tezlerini sıralayan Varoufakis, bir önceki yazıda gösterdiğimiz “bulut” kavramının aldatıcılığını, elektrik piyasalarından bahis açarken dolaylı olarak kabul etmiş olmaktadır. Kablolar şurada aklına geliyor:

“Tekno-feodalizmin herhangi bir yeşil dönüşümün yoluna koyduğu daha az görünür engel ise sözde ‘elektrik piyasaları’dır. ‘Sözde’ diyorum çünkü bunlar gerçek ve asla gerçek olamayacak piyasalardır. Bir düşünün: evinize ya da işyerinize yalnızca bir elektrik kablosu girer. Bu doğal bir tekelin tanımıdır. Doğal olarak, hükûmetler böyle bir tekelin bir özel girişimciye satılmasını, sonra da herkes üzerinde tekel gücü kurmasını savunsaydı, insanlar ayaklanırdı. Bu nedenle, Margaret Thatcher’ın izinden giden, özelleştirme yanlısı hükûmetler, tek şebeke ve duvarınızdan çıkan tek kablo etrafında rekabetçi elektrik piyasalarını sihirli bir şekilde yaratma sözü verdiler: bir avuç enerji sağlayıcısı, denildiğine göre, size mümkün olan en ucuz elektriği sağlamak için her gün bir tür açık artırma evinde rekabet edecekti. Bu sahte açık artırma piyasaları, birkaç şirketin tüketicileri ve küçük kapitalistleri soymak için işbirliği yaptığı, rantçı kapitalistler için bir zevktir.”

İşte burada sureti haktan görünerek eleştirilen elektrik sahtekârlığı, tam da iklim krizi söylemiyle mümkün olmuştur. Elektrik kutsaması, pek çok yeni sömürü aracını mümkün kılmaktadır. Kendisi izaha ve eleştiriye muhtaç iklim yaygaracılığı ile olanı biteni açıklamaya çalışmanın faydası yoktur. Teori hatalı kurulunca, ileriye dönük kestirimlerde de hataların çıkması kaçınılmaz oluyor. Fosil yakıt endüstrisi olarak adlandırılan sanayinin mutlak biçimde gerileyeceğine olan inanç dünya gerçeklerine uymuyor. Varoufakis, yeşil enerjinin gücüne inanıyor:

“Fosil yakıt endüstrisi, Napolyon Savaşları sırasında toprak sahiplerinin yaşadığına benzer bir ikinci rüzgâr yakaladı… Kapitalist kârın feodal beylerin servetlerinin kısa vadeli canlanmasını aşması gibi… Büyük Enflasyon da şimdiden bulut sermayesinin enerji sektörüne yayılmasını sağlıyor.”

Geçtiğimiz günlerde yapılan COP30’a bakmak dahi epey fikir verecektir. Hindistan, Rusya, ABD, Çin liderliği iklim zirvesine iştirak etmemiştir. Bu eğilim, 2023 tarihli COP28’de ABD’nin, hem de Biden’ın başkanlık döneminde katılmaması ile belirginleşti, Bakü’de toplanan COP29’la netleşti, COP30’la süreklilik kazandı. COP28, hemen Aksa Tufanı’nın ardına denk gelmiş, kasım ayında toplanmıştı. Zira genel savaş olasıdır. “Fosil yakıt endüstrisi” dedikleri üretici sanayi, savaşın temel dayanağıdır. Savaş her türlü balonu patlatmak için yeterli sebeptir. Tekno-feodalizm kurgusu, zihinleri bulandırıp hazırlıksız yakalatma rolüne soyunmuştur; gaflete düşmemek için gerçek güçlerin gerçek tahlili yapılmalıdır.

Deniz Kuzey

19 Kasım 2025

Dipnot:

[1] Evgeny Morozov, “Critique of Techno-Feudal Reason” [Tekno-Feodal Aklın Eleştirisi], New Let Review, Ocak/Nisan 2022.