Dünyanın en büyük varlık yöneticisi BlackRock’ın milyarder CEO’su, ABD başkanlık seçimlerini kimin kazandığının “gerçekten önemli olmadığını”, çünkü hem Donald Trump hem de Kamala Harris’in Wall Street için faydalı olacağını söyledi.
Financial Times’ın aktardığına göre BlackRock’ın Başkanı Larry Fink, 21 Ekim’de Menkul Kıymetler Endüstrisi ve Finansal Piyasalar Birliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada, “Bunun hayatınızdaki en büyük seçim olduğunu duymaktan bıktım. Gerçek şu ki, zaman içinde bunun bir önemi kalmayacak,” dedi.
“Bu gerçekten önemli değil,” diye yineleyen Fink, BlackRock’ta “her iki yönetimle de çalışıyoruz ve her iki adayla da görüşmeler yapıyoruz,” dedi.
BlackRock’ın yönetiminde 11.5 trilyon dolarlık varlık bulunuyor ve bu da onu dünyanın en büyük yatırım şirketi yapıyor.
BlackRock’ın ABD hükûmeti ile sürekli bir bağı var. Varlık yöneticisinin kıdemlileri Joe Biden yönetiminin Hazine’sinde üst düzey görevlerde bulundu. Aynı şekilde, Kamala Harris’in önde gelen ekonomi danışmanlarından biri olarak görev yapan bir BlackRock yöneticisi de vardı.
Öte yandan Trump’ın Hazine Bakanlığı, Goldman Sachs’ın eski bilgi işlem müdürü; hedge fon yöneticisi olarak servet kazanan Steven Mnuchin tarafından yönetildi.
Trump ve Harris, Wall Street’ten kimin daha fazla destek alabileceğini görmek için yarıştı.
Başkanlığı döneminde Trump, zenginlerin vergilerini önemli ölçüde düşürerek, milyarderlerin işçi sınıfından daha az vergi ödemesine yol açtı. ABD’nin en zengin 400 ailesi 2018’de ortalama fiilî vergilerin %23’ünü ödedi ki bu oran en alttaki %50’lik kesimin ödediği ortalama %24,2’lik orandan daha düşüktü.
Trump zenginler üzerindeki vergileri daha da azaltacağına yönelik söz verdi. Trump’ın vergi önerilerinin Vergilendirme ve Ekonomik Politika Enstitüsü tarafından yapılan analizi, bunların son derece gerici olacağını göstermiştir: Amerikalıların en zengin %5’i en az %1,2’lik bir vergi indirimi görürken, ülkenin en yoksul %20’si için %4,8’lik bir vergi artışı da dâhil olmak üzere, en alttaki %95’lik kesim daha fazla vergi ödemek zorunda kalacaktır.
Blackstone’un milyarder CEO’su Stephen Schwarzman, Trump’ın 2024 ve 2020 başkanlık kampanyalarının en büyük finansörlerinden biridir. Bu kişi, 2022’de ABD finansal hizmetler sektörünün en yüksek maaşlı CEO’su ilân edilmiştir.
Schwarzman, Cumhuriyetçi Parti’nin mega bağışçılarından biridir ve 2020 seçim döngüsünde Wall Street’in bir numaralı siyasî kampanya fonlayıcısı olmuştur.
Blackstone, dünyanın en büyük alternatif varlık yöneticisi ve yeryüzündeki en büyük ticarî mülk sahibidir. Yatırım şirketi, Amerika Birleşik Devletleri’nde 300.000’den fazla kiralık konut biriminin sahibi ve yöneticisidir.
Blackstone çok sayıda eyalette ev sahiplerini tahliye ederek, 2023 yılında %12 oranında büyüyen evsizlik krizini derinleştirmiştir.
Blackstone’un ne kadar güçlü hâle geldiği The Guardian’da veciz bir şekilde özetlendi:
“Blackstone tarihteki en büyük ticarî mülk sahibi. Son yirmi yılda apartman bloklarını, bakım evlerini, öğrenci evlerini, demiryolu kemerlerini, film stüdyolarını, ofisleri, otelleri, lojistik depolarını ve veri merkezlerini sessizce kontrol altına aldı. Blackstone sadece gayrimenkule sahip değil, her şeye sahip –ya da şaşırtıcı varlık dizisini incelemeye başladığınızda böyle hissedebilirsiniz. Spanx giyiyorsanız, Bumble’da biriyle eşleştiyseniz, bir Hilton otelinde ya da CentreParcs tatil köyünde kaldıysanız, Legoland’ı, Madame Tussauds’yu, Londra Zindanı’nı ya da Southern Cross bakım evindeki yaşlı bir akrabanızı ziyaret ettiyseniz, Blackstone imparatorluğunun bir parçasını oluşturan ya da yakın zamanda oluşturmuş bir şirketle karşılaşmışsınızdır.”
ABD’li yatırımcıların konut amaçlı gayrimenkulleri satın alması, konut fiyatlarında bir patlamaya yol açarak ailelerin evlerini yaşanacak bir yer olmaktan ziyade spekülatif bir varlığa dönüştürdü.
Amerika Birleşik Devletleri’nde konut maliyeti son on yılda ücretlerden önemli ölçüde daha hızlı artmıştır. 2008’de patlayan konut balonu 2012’den sonra yeniden şişirildi ve bugün çok daha büyümüş vaziyette.
Başkan’ın 2024 Ekonomik Raporu’na göre, ABD’deki hanelerin yaklaşık %45’i aile gelirinin %30’undan fazlasını kiraya harcıyor, hanelerin %30’undan fazlası aile gelirinin %40’ından fazlasını kiraya harcıyor ve hanelerin yaklaşık dörtte biri aile gelirinin %50’sinden fazlasını kiraya harcıyor.
BlackRock ve Blackstone, farklı şirketler olmalarına rağmen geçmişleri örtüşmektedir ve BlackRock, Blackstone’un %6,56’sına sahiptir ve bu da onu ikinci en büyük hissedar yapmaktadır.
Blackstone’un en büyük hissedarı %9,05 hisseye sahip olan Vanguard’dır. Dördüncü en büyük hissedar ise %4,12 ile State Street.
BlackRock, Vanguard ve State Street popüler olarak “Üç Büyük” ABD endeks fonu yöneticisi olarak biliniyor.
2017 tarihli bir akademik çalışma, Üç Büyükler’in ABD borsalarında işlem gören en büyük 500 şirketten oluşan S&P 500 endeksindeki 438 şirketin en büyük hissedarı olduğunu ortaya koymuştur. Bu 438 şirket, S&P 500 şirketlerinin toplamının %88’ini oluşturuyor ve o dönemde endeksin piyasa değerinin %82’sini temsil ediyordu.
Joe Biden, 2019’da başkanlık için kampanya yürütürken Manhattan’daki zengin bağışçılara, zenginleri “şeytanlaştırmayacağı” ve kazanırsa “kimsenin yaşam standardının değişmeyeceği, hiçbir şeyin temelden değişmeyeceği” sözünü verdi.
İster Cumhuriyetçi ister Demokrat olsun, ABD başkanları zenginlere hizmet etme sözünü sürekli olarak tutmuştur.
2023 itibariyle ABD’deki insanların sadece %10’u hisse senetlerinin %93’üne sahipken, ülkenin en alttaki %50’si sadece %1’ine sahiptir. Bu, yazılı tarihteki en yüksek hisse senedi sahipliği yoğunlaşma seviyesidir.
Amerikalıların en zengin %50’si sermaye gelirinin %95’ini almaktadır. En üstteki %10’luk kesim ise sermayeden elde edilen gelirin %60’ını ve finansal varlıklardan elde edilen gelirin %90’ını tek başına elde etmektedir.
Princeton ve Northwestern Üniversitelerindeki akademisyenler tarafından 2014 yılında yapılan hatırı sayılır bir çalışma, Amerika Birleşik Devletleri’nin bir demokrasiden ziyade bir oligarşi olduğunu ampirik olarak göstermiştir. Akademisyenler şöyle yazmıştır:
“Çok değişkenli analiz, ekonomik elitlerin ve ticarî çıkarları temsil eden organize grupların ABD hükûmet politikası üzerinde önemli serbest etkilere sahip olduğunu, ortalama vatandaşların ve kitle temelli çıkar gruplarının ise serbest etkilerinin çok az olduğunu veya hiç olmadığını göstermektedir. Sonuçlar, Ekonomik-Elit Hâkimiyeti ve Önyargılı Çoğulculuk teorileri için önemli destek sağlarken, Çoğunlukçu Seçim Demokrasisi veya Çoğunlukçu Çoğulculuk teorileri için destek sağlamamaktadır.”
2024 seçimleri, yaklaşık 16 milyar dolar harcanarak Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en pahalı ikinci seçim olmuştur. Bu muazzam meblağ sadece 18.3 milyar dolara mâl olan 2020 seçimlerinde aşılmıştır.
Geçtiğimiz on yıl içinde ABD seçimlerine harcanan para miktarı 2016’daki 8.5 milyar dolardan yaklaşık iki katına çıkmıştır.
Zengin bağışçılar ABD seçimleri için neden bu kadar çok harcama yapıyor? Çünkü politikacılara yatırım yaparak çok başarılı oluyorlar.
Son yirmi yılda, ortalama olarak, en çok fon alan adaylar Temsilciler Meclisi seçimlerini %90’ın üzerinde, Senato seçimlerini ise yaklaşık %80 oranında kazanmıştır.
Ben Norton
5 Kasım 2024