Loading...

Serbest, Başıboş, Boş


Toplum

Pandemi şarlatanlığından bu yana etkisi giderek şiddetlenen dönüşüm, en nihayetinde toplumun geneline yöneltilmiş azgın kapitalizmin neoliberal saldırısının bir uzantısıdır. Burjuvazi ve devlet, 1970’lerden bu yana kârların artırılması, işçi sınıfının örgütlülüğünün dağıtılması, toplumsal birikimin üste doğru emilmesi için çaba sarf etmektedir. Bu çabanın sonuç verebilmesi için toplumun paralize edilmesi gerekmekteydi.

Tam da bu noktada neoliberalizmin öncülerinden İngiltere Başbakanı (1979-1990) Margaret Thatcher’ın meşhur sözünü hatırlıyoruz: “Toplum diye bir şey yoktur. Birey olarak erkekler ve kadınlar, bir de aileler vardır.” Halbuki toplum diye bir şey vardır; töre etrafında kümelenen, kendi bütünlüğü olan, bünye teşkil eden varlığa toplum denir. Toplum kelimesine kaynaklık ettiği düşünülen “tolp” bütün, dolu gibi anlamlar taşıyordu. Thatcher bünyeyi felç edip, sermayeye kul köle etmek istemektedir. Bu sözü, büyük madenci grevini ezdikten sonraki özgüveniyle, yeniden iktidara gelirken 1987’de söyleyebilmiştir.

Serbest

Serbest; ilk başta şaşırtıcı gelir, kelimesi kelimesine “başı bağlı” demek. Geçmiş zamanlarda, kişilerin haklarını ilgilendiren bir belgenin başına, o işin yetkilisi tarafından onaylandığını gösteren işaret düşülerek konu bağlandığında belgenin sahibi artık serbest oluyordu. Serbest olanın böylece toplumsal ilişkideki konumu netleşiyordu. O artık hakları ve sorumlulukları olan bir kişiydi, zira toplum içinde yaşıyordu ve bünyede yeri vardı.

Serbestin zamanla, bugün kullanılan “özgür” mânâsını alması tesadüf değildir. İnsan temelde toplumsal bir varlık olduğuna göre, yani tek tek birey olmaktan fazlası olduğu için, ailesinin dışında da bir ilişki ağına sahip olduğu için özgürdür; daha doğru ifadeyle serbesttir. “Özgür” daha çok azat edilmiş olmayı anımsatmaktadır ancak artık kullanımdadır. Başka bir anlatımla, tek tek bireyler, ailesi dışında ilişki ağına sahip olmayanlar, yalıtılmışlar, bağlarından koparılmışlar serbest/özgür değillerdir. Onlar tarihten bu yana, güçlülerin, sömürücülerin ve nihayetinde kapitalistlerin kolay avlarıdır ve giderek köledirler. Eşref-i Mahlukat sayılmamak da buna yol açar; bizi sermaye karşısında sahipsiz bırakır. Zira insan, toplum olmakla hayvandan ayrışmıştır.

Başıboş

Hayvan ise bağlı değilse, serbest değil başıboştur; bağlı ise sahiplidir. İnsanın girdiği kategorilere giremez; medeni toplumun bünyesine dâhil değildir. Alanı giderek daralan kırsal yaşamda yeri vardır, yalnız ve dezavantajlı insanlara yoldaşlık eder, büyüğü küçüğünü yiyip haşeratı def eder… ama bu kadar.

Daha fazlasını ileri sürmek, bilinçli bilinçsiz toplum düşmanlığı ile ilgilidir. İnsanı diğer türler gibi herhangi bir canlı olarak görmek; onu doğaya asimile saymak kölelik tarihinde görülmüştür.

Bugün başıboş köpeği, toplumun ortak varlığı olan çocukların üzerine çıkaranlar, çocukları başıboş köpeklerin parçalamasını “doğal seleksiyon” olarak görenler, sermayenin toplum arasında dolaşan ajanlarıdır. İçinde bulundukları bünyeden nefret eden tiplerdir, bünyeyi dağıtmayı hedeflemektedirler. Bir kısmı zaten doğrudan başıboş köpek popülasyonu sayesinde geçimlerini sağlamakta; hayvan sömürüsü yapmakta, popülasyonu şiddetle artırarak toplu itlafın zeminini hazırlamaktadır.

Boş

“Boş zaman” kavramının “özgür zaman” olarak ifade edildiği de olur. Kapitalizmin kendi işleyişi kapsamında üretimde ve tüketimde sarf ettirdiği zamanımızı çekip alabilirsek, buna “özgür zaman” denilebilir. Kapitalizmin toplumu ittiği üretim sarmalının dışında kalan, yani sabahtan akşama conta sıkmakta geçen zamandan sonra, akıllı telefon başında, AVM’de geçen zaman ise gerçekten “boştur.” Codex Cumanicus’ta “boş” için vacuum karşılığı verilir. Derin sömürünün basıncı altında toplum, boşluğa saçılıyor. Sabah programlarının vakum etkisi budur; sürekli eziyet, çaresizlik ve umutsuzluk, kayıtsız bir “seyirci” inşa ediyor.

Kapitalizm topluma boşluk, elitlere ise özgür zaman veriyor. Lafargue, Tembellik Hakkı’nda şöyle ifade eder: “Ve kapitalist kölelik kime boş zaman yaratıyor? İşe yaramayan ve zararlı olan, kötü alışkanlıklarının ve hizmetçilerinin köleleri Rothschildler’e, Schneiderler’e, Bayan Boucicautlar’a.”

Neticede “boş” olmak, bugünün koşullarında umursamaz, sorumsuz, toplum dışı bir hâle işaret etmektedir. Toplumun temel sorunlarından habersiz, kayıtsız, umursamaz tiplerin, “hayvan hakları” savunuculuğu adı altıda yürüttükleri iş tam mânâsıyla “boştur”; kendileri de toplum dışı “boş” insanlardır. Ekseriyetle küçük ve büyük burjuvalardır, içinde bulundukları bünyeye yabancıdırlar, objektif ajandırlar, kapitalizme kul köledirler; toplumun tüm direnç noktalarının kırılması, onda dolu olan ne varsa boşalmasını isterler.

Toplumsal bünyemiz dağılmadıkça elimizde bir kalkan var demektir. Çocuklarımızı, hayatımızı, şerefimizi kapitalizme karşı, onun ajanı boş insanlara karşı korumak zorundayız.

Topluma sahip çıkmak zorundayız.

Deniz Kuzey

27 Mayıs 2024

ÖNERİ | Başıboş Köpek Tartışmasında Ortaya Çıkan İşaretler