2023 Seçimlerinden önce yayımladığımız bir değerlendirmemizde, tarihsel sürecin özlü bir aktarımıyla birlikte, iktidardan hoşnut olmayan geniş bir kesimin umut bağladığı Kılıçdaroğlu’nun bilinçli bir politikayla seçimi Erdoğan’a kazandırma çabasına işaret edilmişti. Gerek kendisinin geçmiş dönem pratikleri gerekse muvazaa üzerine kurulu devlet düzeni ve elbette tarihsel referanslarla bezenen güncel yönelimlere dayanarak bu kanıya varılmıştı. İlk turun hemen ardından yayımladığımız bir diğer değerlendirmede ise kendini bu düzenin “dışında” gören çeşitli sol partilerin, kitleyi bu tiyatroya örgütleyerek burjuvazinin aparatları olduklarını bir kez daha gösterdikleri ifade edilmiş, hatta SGB ve TİP özelinde, nesnel gerçekliğin dışında bir balona üflendiği, seçim sonuçlarının hemen ardından iğnenin batırıldığı fakat gelecek yerel seçimler için balonun tekrar üfleneceğine işaret edilmişti. Şu an balonların tekrar üflenmeye başlandığı günlerdeyiz. O günlerden farklı olarak şu an özde değil fakat şekilsel kimi değişimler olmuştur. Örnek vermek gerekirse, “seçimden ibaret olmadığı” ve “uzun soluklu bir ittifak” olduğu ilân edilen Sosyalist Güç Birliği, tahmin edileceği üzere son bulmuş, yerine ise yine ne idüğü belirsiz Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi “kurulmuş”, HDP/YSP ise DEM olmuştur.
O seçimlerdeki büyük kırılma ve sonrasındaki umutsuzluğun başlıca nedeni, AKP’ye muhalif olan tüm toplum kesimlerinin; anket firmaları, medya ve sağlı/sollu politikacılar eliyle yaratılan kurguyla teslim alınmasından kaynaklanıyordu. Nesnel gerçekliğin tokadıyla tanışılana dek kurgudan çıkılabilmesi mümkün olamamıştır. Kibir ve hayal siyaseti iflas etmiştir.
İlk turun ardından, bizim değerlendirmelerimizi de destekler nitelikte bir açıklama Levent Gültekin’den gelmişti. Seçimden bir yıl önce Kılıçdaroğlu’nun adaylığının organize edildiğini düşünerek onunla görüşen Gültekin, Kılıçdaroğlu’nun “Benim adaylığımı engelleme şansım yok,” dediğini aktarmıştı. İddiaya göre Gültekin, Kılıçdaroğlu’na üç isim vermiş ve bu kişilerin kendisini aday yapmak için uğraştıklarını söylemişti. Bu kişilerden birinin 2017 referandumunda, “İnşallah referandumdan ‘evet’ çıkar, biz de Kılıçdaroğlu’ndan kurtuluruz,” dediği aktarılmıştı.[1] Akşener’in de burada önemli bir görevi olduğu ifade edilmiş, ki kendisinin müesses nizamın sadık bir elemanı olduğu ve seçim sürecinde sergilediği –özellikle masadan kalkma şovu– düşünüldüğünde tablo daha net ortaya çıkacaktır. Seçimin ikinci tura bırakılması ise daha çok Erdoğan’ın kendisini bağlayan bir mesajdı. Düzen, ona fazla açılmamasını, gerekirse koltuğundan edilebileceğini hatırlatmış, bir yandan da ikinci bir umut ve şok dalgasıyla toplum yeniden hizaya çekilmiş, operasyon başarıyla ifa edilmişti.
2017’de olmayan 2023’te olmuş ve Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliği son bulmuş, yerine Özgür Özel getirilmiştir. Özel’in de aslında bir “emanetçi” olduğu, uygun bir zamanda koltuğu İmamoğlu’na bırakacağına dair sinyaller başından beri mevcuttur, zira hatırlanacağı üzere İmamoğlu’nun liderliğindeki kimi CHP yöneticilerinin Kılıçdaroğlu’na karşı gizli bir toplantısı sızdırılmıştı.[2] İBB’yi kaybetmesi muhtemel olan İmamoğlu’nun boşa düşeceği sanılmamalıdır çünkü o, Koç’un bir elemanı olarak seçilmiş, Britanya’dan da icazetini almıştır.[3] Ne hikmetse eşinin –özellikle yurtdışındaki– faaliyetleri her gün ekranlarda ve sosyal medyada boy gösteren tonla “gazeteci”nin olduğu bir ülkede takip konusu olmamaktadır…
2023 Seçimlerinin ardından, özellikle sol çevrelerin ikiyüzlülüğü mide bulandırıcı bir hâl almıştı. En güzel örneği, “Bu hükûmeti bugün değilse yarın sandık yoluyla evine göndereceğiz,” diyen Faik Öztrak’a “Sandık kadar taş düşsün başınıza,” diyen Orhan Gökdemir sergilemişti. Oysa Gökdemir ve partisi en başından beri CHP’yi desteklemiş, hatta İmamoğlu’na siper dahi olunmuştu.[4] Bir diğer mide bulandırıcı olaysa, TİP yönetiminin, üniversite öğrencisi bir üyesini polise ihbar etmesi, yetmediği gibi olaya itiraz eden 19 üye hakkında da “disiplin soruşturması” başlatmasıydı. Aslında istenilen olmuş, içerideki ayrıksı sesler temizlenmiştir.
Seçimin samimi bir muhasebesini yapan neredeyse olmamıştır. Aylar sonra Önder Algedik, “İktidar kazanması imkânsız bir seçimi nasıl kazandı?” başlıklı iki yazı yayımlamıştır. Seçim sürecinde “eleştiri hakkını askıya aldığını” ifade eden Algedik’in samimiyeti tartışılır fakat önemli hususlara değinerek toplumun nasıl kandırıldığını ortaya koymaktadır.
Algedik, iktidarın bir şekilde meşruluk sağlamak için yasalara ihtiyaç duyduğunu, bunu da TBMM üstünden hakkını vererek yaptığını, muhalefetin ise genellikle Meclis’in işlevsiz olduğunu anlatarak bunu geçiştirdiğini söylemektedir. Somut veriler üzerinden anlatmak gerekirse; 27. Yasama döneminde 310 kanun teklifi Meclis’ten geçmiş ve 271 kanun teklifi açık oylanmıştır. Toplamda 158 bin oyun kullanılabileceği bir ortamda muhalefetin 67 bin oyu varken bunun 51 binini kullanmamış, yalnızca 7 bin “RET” oyu vermiş, kalan 8 bin oyu ise iktidar vekilleri gibi “KABUL” oyu olarak kullanmıştır:
“Bu kadar yoksullaşma, bu kadar sermaye transferi, bu kadar sosyal devleti çökertme varken iktidar nasıl kazanabilirdi ki? Bu sorunun cevabı 5 yıl boyunca istediği politikayı üretip, istediği yasama çalışmasını yapıp üstüne muhalefetin de desteği ile mümkündü. Düşünsenize muhalefet meclise gelmiyor, gelse bile daha çok kabul oyu veriyor ve böylece seçmenine iktidara itiraz ediyor havası satabiliyordu.”[5]
Yazının ikinci bölümünde 191 kanun teklifine İYİP vekillerinden, 179 kanun teklifine CHP vekillerinden, 101 kanun teklifine ise HDP vekillerinden “KABUL” oyu çıktığı aktarılıyor:
“Yani oy verdiğiniz parti sizin destekleyecek yer bulamadığınız iktidarın kanun tekliflerine itiraz etmemiş ama oy verdiği zaman da bu kadar çok kanun teklifine vekilleri arasında kabul oyu veren çıkmış…
Şimdi anladınız mı ‘muhalefet neden kaybetti?’ sorusunun da bir koca kandırmaca olduğunu ve ‘muhalefet iktidarın kazanması için ne yaptı?’ sorusunun gerçeklik olduğunu.”[6]
Yukarıda anılan Öztrak’a cevap yetiştiren Gökdemir, bunu kendi sanal kitlesini kandırmak için yapmaktadır çünkü laf ettiği kişinin bir “Hanedan”ın parçası olduğunu çok iyi bilmektedir. 1939-42 arasında İçişleri Bakanı olan İttihatçı Mustafa Faik Öztrak’a dayanan ailenin geçmişten buyana TÜSİAD, OYAK, MBK ve daha bir çok yerde kilit pozisyonlarda olduğu bilinmektedir. Öztrak “muhalefet” rolünü oynarken, Gökdemir’e de “muhalefetin muhalefeti”ni oynamak düşmüştür. Herkes rahatından memnundur.
***
Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da kentsel (rantsal) dönüşüm süreci açısından 2011-12 yılları dönüm noktası olarak kabul edilebilir:
“Bir şirket gibi çalışan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011’de kurulur; 2012’de Afet Yasası çıkarılır. 2023’e geldiğimizde, önümüzde artık Afet Yasasında yapılan değişiklikle sermaye ve devletin rezerv alan adı altında rant getirici taşınmazlara el koyma tehlikesi, adının sonuna ‘İklim Değişimi’ eklenmiş bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İklim Kanunu Tasarısı ve karbon vergisi vardır.”[7]
Kanal İstanbul Projesi ve global ticarî güzergâhın bir parçası olarak inşa edilen demir ve oto yollar da hesaba katıldığında, bugün Rezerv Alan Yasası üzerinden sürdürülecek olan adımlar hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu şartlarda, AKP’nin İBB adaylığı için ismi ilân edilen Murat Kurum’un tesadüfen seçilmediği hesaba katılmalıdır. AKP’nin iktidara getirildiği dönemlerde yeni evli bir inşaat mühendisi olarak şantiyelerde çalışan Kurum, 2005 yılında Toplu Konut İdaresi’nde (TOKİ) uzman olarak işe girmiş, bir yıl sonra kurumun İstanbul Avrupa Yakası sorumluluğuna getirilmiş, 2009’da Emlak Konut Genel Müdürlüğüne, 2018’de ise Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin ilk kabinesinde Çevre ve Şehircilik Bakanı olması uygun görülmüştür. Babası da kendisi gibi inşaat mühendisiydi ve dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nda çalışıyordu. Kentsel dönüşüm üzerine yüksek lisans yapan Kurum, “Her türlü engelleme girişimi olsa da kentsel dönüşüm çalışmalarına devam edeceğiz,” demektedir.[8]
Erdoğan, “İstanbul’u muradına kavuşturacağız,” derken Kurum’un İBB başkanı olacağını, “Özgür Efendi’yi de özgürleştireceğiz,”[9] derken de seçimi kaybedecek olan İmamoğlu’nun CHP başkanlığına geçeceği mesajını veriyor olmalıdır. En nihayetinde, bugün Üsküdar’daki bir site üzerinden tatbik edilen ve deprem korkusuyla meşrulaştırılmaya çalışılan “mala çökme” uygulaması başta olmak üzere, iktidar ve muhalefetin hemen her konuda mutabakat hâlinde olduğu göz önüne alındığında hangi adayın kazanacağının bir önemi olmadığı gibi, her hâlükârda toplumun ezici bir çoğunluğunun kaybedeceği ortadadır. “Küresel ticaretin merkezinin de İstanbul olmasını istiyoruz,” diyen Kurum, global ve yerel unsurların İstanbul’a biçtiği rol için ideal bir başkan olacağını şu sözlerle ifade etmektedir:
“İstanbul’un nüfusunu çok büyütmek gibi bir kararımız yok. Dolayısıyla nüfus çerçevesinde şehrin çeperlerinde büyüme öngörüsü ile birlikte yeni yerleşimi yaymak durumundayız. Bunu yaptığımızda nasıl eskiden Sirkeci’den Eminönü’nden Cağaloğlu’ndan esnafımız İSTOÇ’a geldiyse, yeni üretim alanlarını, pazarlama alanlarını da kazandıracağız. Bunu da yönetimimizle birlikte yeni ticaret hikâyeleri yazarak yapacağız.”[10]
Solun Derdi Ne?
Sol, kentlerin yoksullardan arındırılması, yeşil dönüşüm, iklim kanunu, karbon vergisi gibi hayatî meselelerle ilgilenmediği gibi, bir yandan seçimlerin önemsiz olduğunu söylemekte fakat diğer yandan da hangi partinin nereden aday çıkaracağı üzerinden sidik yarışına girmektedir. Rezaletin daniskası, Dersim’deki “komünist başkan” Maçoğlu’nun Kadıköy’e aday yapılması kararıdır. Yöresinde üretilen ürünlerde “organik” sertifikası olmasından dolayı satışa sunulduğu kooperatifler dışında Kadıköy ile bağı bulunmayan bir kırsal kesim insanının, orta ve üst sınıfların yaşadığı Fenerbahçe, Suadiye ve Caddebostan gibi semtlerden veya ilçenin merkezindeki bar ve eğlence mekânlarından dolayı mı uygun görüldüğü bilinmemekte fakat gerçeklikten ve sınıftan ne denli kopulduğu görülmektedir.
“Eskiden sol, sunduğu imajı dâhilinde, yüksek eğitim imkânına kavuşmamış, hayatın daha az güldüğü, zengin ailelerden gelmeyen insanlardan yana dururdu. Bugün ‘Sol’ denilen etiket, genelde akademideki orta sınıfı ve onun biçimlendirip desteklediği çıkarları ifade ediyor. Oysa bu sınıf, üst sınıfla birlikte, son otuz yıllık dönemde yaşanan değişimlerden en çok kazanan kesim.”[11]
Gelen tepkilerin ölçülmesi için uygulanan tipik bir kıvraklık gereği önce Maçoğlu’nun TKP’den Kadıköy adayı olacağı duyurulmuş[12], sonrasında ise yeni bir açıklamayla “Değerlendirmemiz sürüyor,” denilmiştir.[13] Ayrıca, bir ara tabandaki üyelerin demir sopalarla birbirine kırdırıldığı bir kavgaya girilen TİP’in desteklenebileceği de söylenmiştir.[14]
Verili sınırlar dâhilinde Maçoğlu, kendisinden bağımsız olarak devletin gözünde; içeride “nefes alınacak bir hava gazı”, dışarıda ise “demokratik bir ülke” görüntüsü için kullanılan imajlardan biridir. Belediye başkanı olduktan sonra TRT World eliyle reklâmının yapılması[15] da bununla ilgilidir. Fazla şişirilen balon, eninde sonunda patlayacaktır. Gereğinden fazla şişirenler, bunu bilecek siyasî kariyere sahiptirler.
Tahir Yılmaz
8 Ocak 2024
Dipnotlar:
[1] “Levent Gültekin ortaya attı: Kılıçdaroğlu, ‘adaylığımı engelleme şansım yok’ mu dedi?”, 18 Mayıs 2023, Veryansın. Toplumun muhalif kesimine en çok hayal satan yayın organlarından biri olan Cumhuriyet, bu açıklamayı “akılalmaz iddia” şeklinde duyurmuştur. Bkz. “Levent Gültekin’den Kılıçdaroğlu için akılalmaz iddia: Bana ‘Adaylığımı engelleme şansım yok’ dedi”, 12 Temmuz 2023, Cumhuriyet.
[2] “Ekrem İmamoğlu’nun gizli ‘zoom’ toplantısı ifşa oldu… İşte CHP’de ‘değişim’ planı”, 19 Temmuz 2023, Veryansın.
[3] “İmamoğlu’nun Chatham House ziyaretine ateş püskürdü”, 17 Kasım 2019, SuperHaber. İmamoğlu’nun daha sonra İngiliz Büyükelçi ile yemeğe gittiği görüntüler de sızdırılmıştı. Bkz. “İmamoğlu hem suçlu hem güçlü! Balık keyfinin bozulmasına kızdı, muhabirlere dava açtı”, 28 Ocak 2022, TRHaber.
[4] “TKP Konya İl Örgütü: Saldırı olursa karşı durmak için biz de mitingdeyiz”, 8 Mayıs 2023, Sol.
[5] Önder Algedik, “İktidar kazanması imkansız bir seçimi nasıl kazandı? (I)”, 22 Aralık 2023, Muhalif.
[6] Önder Algedik, “İktidar kazanması imkansız bir seçimi nasıl kazandı? (II)”, 23 Aralık 2023, Muhalif.
[7] Deniz Kuzey, “Emperyalizmin Karbon Vergisi Silahı”, 27 Aralık 2023, Sosyalizm.
[8] “Murat Kurum: Gidin Tozkoparan’a bakın eylemler yaptılar, şimdi mutlu mesut oturuyorlar”, 9 Ocak 2024, Sol.
[9] “Erdoğan açıkladı: İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum oldu”, 7 Ocak 2024, Ekonomim.
[10] “Murat Kurum’dan ‘İstanbul trafiğine yeni formül’ açıklaması”, 9 Ocak 2024, Sputnik.
[11] Sahra Wagenknecht, “Sol Liberalizm ve Yeniden Feodalleşme”, 2021, İştirakî.
[12] “Maçoğlu’nun TKP’den Kadıköy adayı olacağı açıklandı”, 5 Ocak 2024, Sol.
[13] “TKP’den kapsamlı yerel seçim açıklaması: ‘Maçoğlu’nun adaylığını değerlendiriyoruz’”, 7 Ocak 2024, Sol.
[14] “Kemal Okuyan’dan Maçoğlu açıklaması: ‘Çok iddialı bir ekip kuracağız’”, 5 Ocak 2024, Sol.
[15] “TRT’nin Fatih Mehmet Maçoğlu videosu dikkat çekti”, 9 Nisan 2019, Cumhuriyet.