Türkiye’nin içerisinden geçtiği sürecin kavranması bakımından son bir yılın muhasebesi zaruri görünmektedir. Olan biteni, haberci ve yorumcuların sığ bakışından kurtularak anlayabilmek için ekonomi politik tahlil gerekmektedir.
Giderek realize olan ve yaklaşan büyük Ortadoğu ve Üçüncü Paylaşım Savaşı, Ankara merkezli devlet aygıtını 89 yıl sonra CHP’ye doğrudan el koymaya mecbur etmiştir. Bu hamle Türkiye’nin ekseniyle ilgilidir. İlki gibi, ikincisi de temelde bir savaş ted...
Sermaye her ne kadar üretici güçleri geliştiriyor olsa da Marx’a göre, kapitalizmde üretimin gelişmesi için kullanılan tüm araçlar işçiyi bir “insan parçasına” dönüştürür, onu aşağılar ve emek sürecinin entelektüel yeterliliklerinden yabancılaştırır.
Yapay zekâ güdümlü günler yaklaşırken, Filistinlilerin tam gözetim ve kontrolünü mümkün kılan dijital mimariyi inşa eden ve onların soykırımını mümkün kılan kodları yazan insanlar, artık hepimiz için bu geleceği belirliyor.
Bugün Savunma Sanayi Destek Fonu gibi yapıların işçi sınıfının tüketiminin pahalandırılması üzerine inşa edilmiş olması, tüketimden alınan vergilerle büyümesi, yeni yatırım alanları açması, Luxemburg’un kurduğu teorik çerçeveye oturuyor.
Ukrayna, fuhuş, çocuk ticareti ve (zengin Avrupalılar için) taşıyıcı annelik gibi kötü şöhretine ek olarak uyuşturucunun da yuvası hâline geldi. Şimdi ise yeraltı dünyası meşru dünyaya sızmıştır.
İslam’ı iktidar ilişkilerine eklemlemek yerine, sınıfsal mücadele aracı olarak görmek gerekir. İslam’da emek, mülkiyetin temelidir. Gerçek mülkiyet değer yaratan kişiye aittir.
Nasıl Bıçakçı Emir Dede’nin yolundan gidenler ana akım tarikatların dışında kalıp, nevi şahsına münhasır riyasetleri ile yürümüşlerse, Zapatistalar da içlerine ve tarihe baktıklarında dünya ölçeğindeki sol hareketlerden ayrı bir mukavemeti temsil ett...
ABD emperyalizmi bu anlaşma ile Kafkasya’nın kuzey-güney hattına el koyarak Rusya ve İran arasına girmiş oldu. Sadece Rusya-İran hattını değil, daha geniş plânda, Avrasya stratejisi gereği Çin-Rusya-İran işbirliğini de hedef almış oldu.
Bugün Okuyan, yüksek bir sınıf ve tarih bilinci ile 1920’deki devlet taktiklerinin zamanın şartlarına uygun bir versiyonuna dâhil oluyor. Bugünün TİP ve TKP’si, Mustafa Kemal’in tabiri ile Bolşevizm’e karşı devletin “tabiî tedbirler”idirler.
Zincirler sizi susturmasın, sınırlar sizi durdurmasın. Ülkenin ve halkın özgürlüğü için köprü olun ki onurumuzun ve özgürlüğümüzün güneşi gasp edilmiş yurdumuzun üzerine yeniden doğsun.
Ukrayna’daki kaynaklar üzerindeki mevcut rekabet, aslında uzun zamandır sürdürülen yerleşik bir stratejinin devamından ibaret. Bu stratejide Kiev hem siyasî oyunların sahnesi hem de kâr elde edilecek bir alan olarak görülüyor.